Merhabalar!
Nasılsınız? Umarım hepiniz iyisinizdir. Yine hüzün kokan bir bölümle karşınızdayım ama kapılar aralandıkça okuması kolaylaşıyor gibi hissediyorum ben.
Siz nasıl hissediyorsunuz? Yorum sayıları düştükçe hem üzülüyorum hem de ilhamım gelmiyor o nedenle iki kelime de olsa fikirlerinizi belirtin lütfen.
Sizleri seviyorum,
Sevgilerle🖤
.
.
[Tüm bölümü Fleurie'den Breathe dinleyerek yazdım. Siz de onu dinleyerek okuyabilirsiniz.].
Daegu, Güney Kore~
Yağmur yağıyordu.
Soğuk ve sık nefeslerimin arasından kafamı birkaç saniye yukarı kaldırıp son kez ışığını henüz tamamen yitirmemiş gözlerimle karanlık göğe baktığımda yüzümdeki yaşlara eklenen soğuk damlalar, hemen ardından yeri titreten bir gürültüyle bedenimi tamamen ıslatmaya başladığında biliyordum iyi bir sonun beni beklemediğini.
Hatırlıyordum tenime düşen damlaların her seferinde bedenime fırlatılan oklarmış gibi nasıl canımı yaktıklarını. Zihnimde yankılanan seslerle kafamın içinde yükselen baskı acının gözlerimden çıkmasına sebep oluyor, yalınayak koştuğum sahilde ayak tabanlarıma batan kumlu çakıllar derimi kesiyordu attığım her savsak adımda. Keskin acıyı hissedemeyecek kadar şokta olan bedenim o geceden sonraki iki hafta yürüyemeyecek hale geleceğimi akıl edemezdi muhtemelen.
Nereye kaçıyordum sahi?
O gece, lanetin tamamen hayatıma-hayatlarımıza-karışmasıyla rengi değişen hayat suyumdan kaçmayı deniyordum oysa kendi içimdeki şeyden uzaklaşabilmem için ruhumun ölümle ödüllendirilmiş, azad edilmiş olması gerektiğini henüz bilmiyordum ki.
Bildiğim tek şey ölesiye korktuğumdu.
Babamın adımı adeta gürler gibi çağıran yüksek sesinin arkamdan yankılandığı sayısız seferde birbirine dolanan dizlerime rağmen koşmaya devam ediyordum. Öfkeden deliye dönmüş halde, beyazlamış teni ve dışarı fırlamış boynundaki damarlarıyla gözlerimin önünde beliren sureti bacaklarımın tir tir titremesine sebep oluyor, önümü göremiyor oluşuma inat önümde olabildiğince net bir şekilde beliren yüzü midemi bulandırıyordu.
Bir katildi o.
Belki de kendi babamın bir katil olduğunu fark etmenin de ötesinde, aniden ona öylesine yabancılaşmıştım ki, saniyeler içinde ardımdan gelmekte olan adamın babam değil, yalnızca kana susamış bir katil olduğunu haykırmıştım kendime. Ona karşı güvenimi ve sevgimi aniden kaybedişim bir yana, korkmakla beraber ardımdan gelmekte olan adımlarının sonunda beni canice öldüreceğini söylüyordum içten içe büyük bir endişeyle.
Elinde nereden bulduğunu bilmediğim bir fener tutuyordu bir yandan nefes nefese koşmaya devam ederken. Bu kadar korkuyor muydu yakalanmaktan? Bir gün kovalanan kişi olmamak için kurbanlarından haberdar olan kişi oğluysa bile yakalamak zorundaydı. Bunu elbette biliyordu.
Her şey öylesine ani ve beklenmedikken hangi cesaretle onun elinden kaçmıştım ben sahi?
Zorla götürldüğüm kutlamada kulaklarıma çalınan sahte kahkahalar daha ilk dakikadan göstermişti o gecenin pek de güzel ilerlemeyeceğini. Ailecek girdiğimiz koca bahçede üzerimize dönen imrenen bakışlardan ne kadar nefret ettiğimi anımsıyordum. Pırlantalı elbisesiyle gecenin çoktan yıldızı konumuna gelen annem koluna girdiği babamla zarif bir şekilde ilerlerken gözleri etrafta arkadaşlarını arayan abimle ise aramızdan birkaç kişi geçebilirdi muhtemelen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Make You Feel My Love || MarkHyuck
Teen Fiction//MarkHyuck// ... Aynada karşıma geçmiş soğuk bir tebessümle geceyi olduğundan daha zifiri bir siyaha boyayan, rengi de hayatı gibi solmuş bu beden bana mı aitti? Ben miydim bunca zaman kendine işkence edip siyah bir yağmur bulutuna hapsolan? Benim...