Merhaba!
Nasılsınızzz? Umarım çok iyisinizdir!!
Sizi çok özledimmm💚
Ama hayat yoğunluğundan buraya pek vakit bulamadım ve sadece atmak için bölüm atmak da inanın istemedim. Bu kitaba biraz arada kalarak 2. Bir şans vermek istiyorum ama bilemiyorum... Umarım hala okuyan birileri vardır ve bölümü severler.Gerçekten kendi hayatımdan ve hissettiğim koyu duygulardan koparıp yazdığım bu kitap benim için çok değerli. Sadece sizin desteğinize ihtiyacım var.
Sizden ricam yorum yapmanız... Gerçekten yorum yapılmadan yazacak cesareti bulduğum söylenemez...
Bu arada yarın saat 17.00'da yeni kitabı yayınlayacağım nihayet. Merak edenler beklemede kalsınlar lütfen!
İyi okumalar!
Sonraki bölüme dek,
Sevgilerle🥀
.
.
.Daegu, Güney Kore~
Eğer duygular bir renk olup hayatımı filtreleyebilselerdi, grinin en koyu tonunda görürdüm etrafı şimdi, tam da şu anda.
Gri.
Siyaha dönmeden önceki sınır noktası.
Gri.
İçine bulaşmış bir damla beyaza tutunup bir türlü kararamayan gri.
Kapalı gözlerimin ardındaki minik şamdandan sızan ışığın hatrına beni hayatın ince çizgisinde sıkı sıkıya tutan gri.
Gri... Bir gün ruhum bedenimden kopup bulutlara karışınca, yağmurdan önce göğe tüm zerreleriyle bulaşacak gri.
Kaşınıp duran sol bileğimde gezdirdiğim işaret parmağımı takip edip artık yolacak kabuğu kalmamış yara izine kaymıştı bakışlarım, tüm hızıyla Seul'e ilerleyen arabada çıt çıkmazken. Sanki hüzünle terk edilmiş sokakları her daim sessiz olan ben değilmişim, uzun zamandır kulaklarımı çınlatan bir sessizlikle başbaşa kalmamışım gibi şaşırmam ne kadar doğaldı bilemiyordum elbette.
Uzun zaman sonra gerçek mi sahte mi anlayamadığım o klinikten "gerçek" diye kabullendiğimiz dünyaya bir nevi geçiş yapmış olmak beni mutlu ederdi sanıyordum.
Etmemişti.
Hayata olan bakış açım öylesine değişmişti ki, bunu eskiden normal diye algıladığım şeyler yüzüme çarpınca anlayabilmiştim. Gerçek olan neydi? Bir gerçek var mıydı sahi? Her şeyin sahtesini bir şekilde yapabiliyorduysak neydi bu gerçekliğe olan şevkimiz? Neden tatmin olamıyorduk sanki?
Kendimi bir hayat filozofisi yapacak kadar düşünce çukurunun diplerinde bulmak için uygun bir zaman değildi esasında. Ancak öte yandan, her şey bu denli sahteyken artık bulunduğum ânın getirdiklerine üzülmek dahi gereksiz geliyordu gözüme.
Sabahın erken bir saatinde, eğitmenimle okul derslerinden geri kalmamak üzere ders alıyorken içeriye aniden giren babamı beklemiyordum abimden aldığım notun ardından olsa bile. Planın tamamını bilmiyorduysam da babamın geleceği aklımdan bir kez olsun geçmemişti.
Göz bebekleri irileşmiş, hafif esmere kaçan teni bembeyaz olmuştu. Her daim ütülü olan gömleğinin kolları buruş buruşken boynundaki siyah kravatı çekiştirilmekten sola doğru kaymıştı.Sarsılmış duruyordu.
Her zamankinin aksine darmadağın, kırılmasına ramak kala son güç kırıntılarıyla gelmiş gibi, öylesine bitmiş... Perişan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Make You Feel My Love || MarkHyuck
Teen Fiction//MarkHyuck// ... Aynada karşıma geçmiş soğuk bir tebessümle geceyi olduğundan daha zifiri bir siyaha boyayan, rengi de hayatı gibi solmuş bu beden bana mı aitti? Ben miydim bunca zaman kendine işkence edip siyah bir yağmur bulutuna hapsolan? Benim...