Merhabalar!
Upuzuuun bir bölüme hoşgeldiniz. Ancak yazabildim ama bu bölüme kalbimi koyduğumu bilmenizi istiyorum. Beğeni sayıları ve yorumların düşmesi çok üzücü... Umarım bu bölüm daha fazla yorum ve beğeni gelebilir.
Sizleri özlüyorum. Sık bölüm atamadığım için üzgünüm. Kendinize çok iyi bakın ve kendinizi çokça sevin🖤
Gelecek bölüme dek,
Sevgilerle~🦋
...
Lee Malikhanesi~
"Eşyaların arasından bir şey bulunamadı, babanızla ilgili söyleyeceklerinizin olmadığına emin misiniz Bay Lee?" Sordu polis memuru belki de onuncu kez ısrarla. Henüz reşit olmadığım için kelimelerini nasıl dikkatle seçtiğini, yanımdaki avukatla sürekli göz teması içinde olduğunu görebiliyordum.
Söyleyecek bir şey mi?
Eğer ağzımı açsam havada uçuşacak kelimelerin ardı arkası kesilmezdi halbuki. Bilseydiler... Neler hissettiğimi, sağımdaki avukatın masanın altından dizimi dürten dizinin bana verdiği mesajı bilselerdi...
Kirpiklerim titreştiğinde yutkunup sakin bir nefes aldım. O sabah uyandığımdan beri bir şey yememiştim üstelik saat öğleden sonraya geliyordu. Kendimi halsiz ve aslına bakarsanız sarhoş hissediyordum. Ya açlıktandı, ya da günün ağzımda bıraktığı zehirimsi tattan.
Masada birbirine geçmiş halde duran ellerimi dizlerime koyup gülümsedim. Yüzümün acımasına sebep olmuştu bu sahte tebessüm.
"İnanın bana söyleyecek bir şeyim yok. Babam saygın bir... İş adamıdır. Biliyorsunuz siz de... Tek bildiğim bu. Evde de tuhaf bir şey görmedim daha önce Bayım." Dedim masumane bir sesle. Oysa nefeslerim hızlanmış, kelimelerimin sahteliği kulağıma ulaşınca mideme bir yumruk yemiştim sanki. Bileğim de delice kaşınıyordu bir yandan. Uzun kollu ince tişörtümü sıyırıp tırnaklarımı kollarıma geçirmemek için zor tutuyordum kendimi.
"Anlıyorum... Peki abinizin yüzündeki izleri kim yaptı?" Kuşkuyla gözlerime baktı orta yaşlı adam. Aralarına beyazlar düşen saçlarını geriye itip inatla göz temasını bozmadı. Soğuk bir damla ter indi sırtımdan bu sırada. Yemek odasında, masada oturuyorduk. Karşımda duran Büyükbaba Lee'nin gözlerine baktım. Konuşuyordu bakışları adeta. Aptalsın, diyordu. Aptal olmakla kalmayan bir zavallı...
"Okul çıkışında bir ara sokakta sıkıştırmışlar. Ailemiz medyaya fazla konu oldu son zamanlarda... Önüne gelen bizden bahsediyor maalesef; sebebi de bu..." Gözlerimde dolanan donuk bakışları önündeki kağıda çevrildi. Elindeki kalemi birkaç tur çevirip söylediklerimi yazdı el çabukluğuyla. Yamuk yumuk duran el yazısına baktığımda zihnimin bulandığını hissettiğimden bakışlarımı kaçırdım.
Tepkisiz duran ifadesi bir nevi korkmama sebep olmuştu çünkü inanıp inanmadığını dahi anlayamıyordu insan.
Yanımdaki avukatla bakıştığımda dudakları iki yana kıvrıldı yavaşça. Ezberlettiği ne varsa söylemiştim nihayetinde.Tam istedikleri gibi.
"Pekala. Buradaki işimiz bitti. Dürüst davrandığınızı umuyorum genç adam. Adaletle oyun olmaz. Bundan ilerde çok pişmanlık duyarsınız." Ayağa kalkıp yanındaki iki polis memuruyla evi terk ederken söylemişti son sözlerini.
Bir şey diyemedim. Kelimeleri kendimi olduğumdan daha berbat hissetmeme sebep olmuştu. Yine de ağır kapı ardlarından kapanıp avukatla baş başa kaldığımda sessiz kalmakla yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Make You Feel My Love || MarkHyuck
Teen Fiction//MarkHyuck// ... Aynada karşıma geçmiş soğuk bir tebessümle geceyi olduğundan daha zifiri bir siyaha boyayan, rengi de hayatı gibi solmuş bu beden bana mı aitti? Ben miydim bunca zaman kendine işkence edip siyah bir yağmur bulutuna hapsolan? Benim...