Hani insan bazen gereksiz yere çok mutlu, bazen de hiçbir şey olmamışken üzgün olur ya... sanki boşluktaymış hissine kapılır. Etrafında bir sürü kişi olmasına rağmen yalnızmış gibi hisseder...
Şu an tam öyle hissediyordum çünkü çıkmaz bir sokağın en dibindeydim. Ne mi oldu? Ne olmadı ki!
-Eda'nın semineri var diye ıssız bir yere gittik.
-Orada Çağlar ile yanlışlıkla öpüştük.
-Cengiz ve Emir kavga etti...Ve bunlar yetmezmiş gibi şimdi de Burak...
Ben bunları düşünürken Burak kapıyı tekmelemeye ve bağırmaya devam ediyordu. Eda da sesi duymuş olacak ki yüzünde korku dolu bir ifadeyle yanıma geldi.
"N-ne oluyor? Kapıyı kim tekmeliyor?" dedi ve benim konuşmamı beklemeden kapının deliğinden baktı.
"Burak!" dedi ve ekledi.
"B-bunun ne işi var burada?!"
"Ben de bilmiyorum."
"Açacak mıyız?" dedi korkarak.
"Bence açmayalım."
"Bence de açmayalım da... biz kapıyı açana kadar o gitmez."
"Offf." dedim ve ekledim.
"Acaba Cengiz'i mi arasak."
"Saçmalama! Cengiz'i ararsan Çağlar da gelir ve onun Burak'ı bilmemesi lazım."
"Eninde sonunda öğrenecek... Şimdi öğrensin ne olacak ki?"
"O-olmaz."
"Eda!"
"Hıh?"
"Tatilde... şu telefon olayı... Burak sana mesaj atıyor mu?"
Bir süre bekledi ve en sonunda gergin bir şekilde anlatmaya başladı."Bu anlattıklarımı asla ama asla ağzından kaçırmayacaksın tamam mı?" dedi.
"Tamam söyle."
"Burak bana ayrıldığımız günden beri mesaj atıyor. Yani sadece şimdi atmış değil."
"Eda bunu bana daha önceden niye söylemedin?!"
"Bilmiyorum Ceren, bilmiyorum..." derken çok gergindi.
Biz bunları fısıldaşarak konuşurken kapı hâlâ tekmeleniyordu.
"Peki o bizim adresi nereden buldu?"
"Ben nereden bileyim. Manyağın teki o. Bulmuştur bir yerlerden." derken hem sinirli, hem gergin, hem korkmuştu. Kısacası bütün negatif duyguları barındırıyordu.
Biz bir süre sessizce beklerken kapı hâlâ tekmelenmeye devam ediyordu. Aklıma takılan on binlerce sorudan biri de 'Hâlâ tekmelemekten yorulmamış mıydı?!'.
"Ceren."
"Efendim."
"Bence kapıyı açalım.. en fazla ne olabilir ki?"
"Elinde bıçak vardır belki. Saçmalama."
"O zaman sabaha kadar tekmeler kapıyı."
"Cengiz'i arayalım işte en iyisi."
"A-ama Çağlar'a söylememeli."
"Tamam, tamam orasını hallederiz." dedim ve elime telefonumu aldım ama Eda'nın sesiyle durdum.
"Bekle!"
"Ne oldu?"
"Ben konuşurum."
"Niye ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Damlaları| Çağlar Söyüncü
RomanceEda ve Çağlar'ın tesadüfü... Kahve damlaları... Eda'nın en güzel semineri, Çağlar'ınsa içtiği en güzel kahve. Peki ya kaza? Kaza güzel olabilir mi? Evet... en güzel kaza. Ama sonu... o güzel mi? ~~ikinci kitaba "Kahve Damlaları 2" yazarak ulaşabilir...