Çağlar'ın odasına girdiğimizde kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu, onun durumuna baktığımda kötü olmadığını gördüm ve rahatladım.
O da beni görünce yüzünde bir tebessüm belirdi. O derin gamzesini görünce insanın içi gidiyordu.
Ben de tabii ki o an kendimi tutamayıp güldüğümde aklımdan geçenleri okumuşcasına bana şu cümleyi kurdu:
"Senin gamzen ne kadar güzelmiş." dedi.
Ve işte o an ben öldüm... ciddiyim. Mutluluktan. Çağlar'ın kurduğu cümlenin şokunu yaşarken ona teşekkür ettim.
Sonra odada bir sessizlik oldu ve sessizliği Çağlar bozdu.
"Sende biraz yara var durumun nasıl?" Diye sordu
"Ben gayet iyiyim hiç bir sorun yok. Asıl sen iyi misin?" Dedim gülerek.
"Ben kötüyüm." Dediği an sanki kalp krizi geçirecektim.
Ceren ve Cengiz benden önce davranarak "Niye ?" diye bağırdılar.
"Ya şaka be. Siz de hemen ciddiye alıyorsunuz." dedi.
"Çünkü durum ciddi bir durum Çağlar!" dedi Ceren sinirle.
O sırada tam Cengiz bir şey söyleyecekti ki aniden benim telefonum çalmaya başladı.
Kimin aradığını merak etmiştim ama telefonum odanın taaaa diğer ucundaydı ve kalkmaya üşendim.
Ama yine de kalkıp kimin aradığına baktım ve arayan ismi görünce çok da şaşırmadım...
Yine o... yine o arıyordu.
Bıkmıştım artık. Benim peşimi bırakmasını o kadar çok istiyordum ki. Ama bırakmıyordu işte. Ve bırakmayacaktı...Cengiz, Çağlar ve Ceren'in şaşkın suratlarına baktığımda, neden öyle baktıklarını sordum. Ve aldığım cevap karşısında çok da şaşırmadım.
"Telefonun yarım saattir çalıyor ve sen hâlâ açmadın."
Evet. Gerçekten açmamıştım. Çünkü açmak istemiyordum. Zaten telefonumda "AÇMA!!" diye kayıtlıydı.
Ama onlar şüphelenmesin diye açmış rolü yapıp bankadan biri arıyormuş gibi davrandım. Telefondaki gerçek olmayan kişiye o konuyla ilgilenmediğimi ve kapatmam gerektiğini söyleyip, zaten hiç açmamış olduğum telefonumu kapattım.
Cengiz'in konuşmasına devam etmesini söyledim. O da beklediğim konuyu açtı.
"Biz seninle hâlâ tanışmadık farkında mısın?" dedi gülerek.
Ben de "Tanışalım o zaman dedim." yüzümdeki tatlı tebessümle.
İşte sonra da bildiğiniz o filmlerdeki klasik tanışma sahnesi yaşandı.
Biz bunları konuşurken Çağlar aklına bir soru gelmişcesine oturduğu yerden dikleşip beklediğim soruyu sordu.
"Siz Ceren'le nasıl tanıştınız?"
Ben ona nasıl tanıştığımızı anlatırken Çağlar beni sıkılmadan dinliyordu ve konuşmam bitince etkilenmiş gibi baktı. Ve ben bundan doğal olarak mutlu olmuştum.
İç sesim aynen şunları söylüyordu:
"Düşünsene, Çağlar sana çıkma teklifi ediyor ve sen de kabul ediyorsunuz. Sonra da şıpp... sevgili oluyorsunuz."
Ben tam iç sesimi dinlerken içeri doktor Ahmet geldi (bu arada koskoca İngiltere'de nasıl Türk doktor bulduk en ufak bir fikrim yok.), bana ve Ceren'e kaygıyla bakmaya başladığında benim gibi odadaki herkes de gerilmişti.
"Ne oldu, neden bu kadar gerginsiniz?" dedim korku ve utanç karışımı bir duyguyla.
Bir süre durakladıktan sonra hemen söze girdi.
"Ceren Han-""Biz sizinle sonra konuşsak?" dedi Ceren hızlıca.
Ben olayın ne olduğunu soracakken Cengiz sinirli bir şekilde sözümü kesti ve konuşmaya başladı "Neyi sonra konuşuyorsunuz?"
Ceren, Cengiz'i ilk defa bu kadar sinirli görmüş olacak ki bir süre anlam veremeyerek Cengiz'in suratına baktı, kızarmış yüzüyle anlatmaya başladı
"Korkacak bir şey yok Cengiz, sadec-"
Ceren sözünü bitirmeden Cengiz sinirle araya girdi
"Ben seni yıllardır tanırım Ceren beni kandıramazsın. Senin suratın sadece korktuğunda ve endişelendiğinde kızarır. Böyle kızarmanı gerektirecek ne konuşacak olabilirsiniz ki? Neler olduğunu çabuk anlat Ceren!" dediğinde karşımda normal halinden çok daha fazla endişeli,telaşlı,sinirli ve korumacı bir Cengiz vardı. Onu hiç bu kadar sinirli görmemiştim
Odayı aniden korku ve gerginlik kapladığında ortamı sakinleştirmek için sakin olun diyecektim ki Cengiz bana da sert bir şekilde çıkıştı
"Sus Eda, burda konuşması gereken sen değil Ceren!"
Ben bu cümleyi duyduktan sonra haliyle sustum ama Ceren'in de bir an önce konuşmaya başlamasını bekliyordum. Anlaşılan, Cengiz de benim kadar merak ediyordu ama aramızda tek bir fark vardı ve o fark da Cengiz'in şuanki sinir katsayısının benimkinden kat ve kat daha yüksek olmasıydı.
Ceren tam anlatıyordu ki arkadan bir ses geldi ve hepimiz bir anda kafamızı oraya çevirdik.
Çağlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Damlaları| Çağlar Söyüncü
RomanceEda ve Çağlar'ın tesadüfü... Kahve damlaları... Eda'nın en güzel semineri, Çağlar'ınsa içtiği en güzel kahve. Peki ya kaza? Kaza güzel olabilir mi? Evet... en güzel kaza. Ama sonu... o güzel mi? ~~ikinci kitaba "Kahve Damlaları 2" yazarak ulaşabilir...