Güzelsin-13

306 9 0
                                    

Alışverişe gittik ve ben Ceren'le geziyordum çünkü eğer Çağlar'la gezseydik yine haberler çıkacaktı. Ve Ceren'le gezerken onu soru yağmuruna tutuyordum.

"Çağlar ve Cengiz'le nasıl tanıştınız?"

"Çok küçüktük. Ben ve Cengiz 12, Çağlar 13 yaşındaydı. Üçümüz de aynı okuldaydık ama ben okulumu değiştirdiğim için orada yeniydim ve utangaçtım. Çağlar ve Cengiz ise daha önceden tanışıyorlardı. Okula ilk gittiğimde tek başıma oturuyordum sonra yanıma bir kız grubu geldi ve ben de onlarla oynamaya başladım ama sıkılmıştım. Sonra Cengiz ve Çağlar'ın yanına gittim. Onlar bir takım kurmuş futbol oynuyorlardı. Ben de onları uzaktan izliyordum. Sonra karşı takımdan bir çocuk bana doğru bakıp gülmeye başladı. Cengiz de o çocukla daha önceden kavgalıymış. Onun her hareketine gıcık oluyormuş. Çocuğun adı da Oğuz muydu öyle bir şeydi, tam hatırlamıyorum. Onun bana bakıp bakıp gülmesi Cengiz'in de hoşuna gitmemiş olacak ki bir anda onu dövmeye başladı. Öğretmenler falan kavgayı zor ayırmıştı. Biz de böylece tanışmış olduk ve dile kolay 13 senedir ayrılmadık."

"Sana bir şey söyleyeyim mi? Ama kızma!"

"Söyle."

"Bu işin sonunda aşk var."

"Eda saçmalama ne aşkı!?"

"Tamam tamam kızma. Ama bak ilerde bir şeyler olursa hatırlatırım."

"Tamam."

Biz bunları konuşurken Ceren'in telefonu çaldı. Cengiz arıyordu.

"Efendim Cengiz?"

"Neredesiniz?"

"(...) mağazasının önündeyiz. Siz neredesiniz?"

"1.kattaki kafeye geldik, siz de gelin diye aramıştım."

"Tamam, 5 dakikaya ordayız." dedi ve telefonu kapattı."

"Ne oldu, nereye davetliyiz?" dedim gülerek.

"Kafeye."

Biz kafeye geldiğimizde Cengiz ve Çağlar cam kenarında bir masada oturuyordu. Onların yanına geçtik. Ve tahmin edin oturma düzeni nasıldı:)

Ben Çağlar'ın, Ceren de Cengiz'in yanın oturdu.

"Ee ne yaptınız bakalım, neler aldınız?" dedi Çağlar.

"Bu soru çoğul şahıs ekiyle değil tekil şahıs ekiyle sorulmalı bence. Çünkü şahsen ben hiç bir şey almadım."

"Yalan söyleme Eda! Çikolata şelalesinden büyük boy tatlı alan bendim çünkü değil mi?" dedi Ceren.

"O şu an midemde." dediğimde üçü de güldü.

"Tamam o zaman sorumu yeniliyorum. Neler aldın Ceren?" dedi Çağlar.

"Ne almamış ki?!" dedi Cengiz komik bir şekilde Ceren'in alışveriş poşetlerine bakarken.

"O kadar da bir şey yok. Bir elbise, ayakkabı, kot, tişört, ceket, sweatshirt, birkaç toka, allık, ruj, rimel ve oje."

"Fark ettiysen bunları sayarken nefes nefese kaldın." dedim gülerek.

"Amma abarttın Eda. İki kıyafet iki de makyaj malzemesi aldım işte. Hem biraz bakımlı olmakta fayda var. Sen de dışarı çıkarken biraz makyaj yapsan iyi olur ama... yapmıyorsun işte."

"Ruj sürdüm işte daha fazla sürecek bir şey yok zaten."

"Daha fazla sürecek bir şey yok muu??? Sayayım istersen."

"Yok yok sayma. Ben çirkinkiği kabul ediyorum."

"Eda sana fazla çikolata çarptı galiba." dedi Çağlar.

"Çikolata bana çarpmaz da niye ki?"

"Biraz önce çirkinliği kabul ediyorum dedin ya onun için."

"Evet. Kabul ediyorum. Ayrıca ben halimden memnu-."

"Eda saçmalama ne çirkinliği! Güzelsin... hem de çok."

İki cümle, sekiz kelime, kırk harf... insanı mutlu etmeye yetiyordu. Ve bunu Çağlar'dan duymak... mutluluğumu kat kat artırıyordu...

Kahve Damlaları| Çağlar SöyüncüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin