Esra Hanım'ın bana attığı konuma git git ulaşamıyorduk. Navigasyona her bakışımızda bir saat kaldığını gösteriyordu. Biz önden gidiyorduk, Ceren ve Emir ise arkamızdan geliyordu.
En sonunda seminerin yapılacağı yere geldik ama burası pek seminer mekanına benzemiyordu.
Hepimiz arabadan inip etrafa bakmaya başladık.
"Eda burası olduğuna emin misin?" dedi Ceren.
"Konum burayı gösteriyor ama burası pek seminer yeri değil gibi."
"Gel içeriye bakalım."
"Tamam." dediğimde Çağlar araya girdi.
"Tek başınıza gitmeyi planlamıyorsunuzdur umarım."
"Sen de gel." dedi Ceren.
"Amma abarttınız, en fazla ne olabilir ki içeride?" dedi Emir ve ekledi.
"Ben de geleyim sizinle."
"Gel." dedim.
Biz bunları konuşurken Cengiz arabayla ilgileniyordu.
"Sen gelmiyor musun?"
"Hayır, siz gidin."
"Tamam hadi görüşürüz." dedik ve korkak adımlarla içeri girdik.
Adım attığımızda parke gıcırdıyordu. Korku filmlerindeki gibi.
"Maceraları çok severim, hadi iki gruba ayrılalım." dedi Emir.
"Ayakkabılarımızı değişirsek olur." dedim Emir'e bakarak.
"Ben sana kendiminkini veririm ama seninkini giyemem." dedi alaycı bir şekilde benim topuklu ayakkabılarımı göstererek.
"Bırakın boş konuşmayı, hadi Çağlar ve Eda gitsin. Ben de Emir ile giderim." dedi Ceren.
"Tamam." dedik ve Cerenler salonun sağına, Çağlar ve ben de soluna gitmeye başladık.
Korku filminde gibiydik... Attığımız her adımda gıcırdayan parkeler, ışıksız ortam ve en önemlisi ıssız bir yerde oluşumuz...
Çağlar ile birlikte yürüyorduk ki bir anda çığlık sesi geldi. Korkudan yanlışlıkla Çağlar'a sarılmıştım.
"O neydi?"
"Birisi çığlık attı."
"Onu anladım, kim attı acaba?"
"Ses Ceren'in sesine benziyor."
"Bir şey mi oldu acaba?"
"Bekle ben bir gidip bakayım."
"Ş-şimdi mi?"
"Evet." dedi ve yavaşça kollarımın arasından ayrıldı.
"Çağlar beni burada bırakıp gitmeyeceksin değil mi?" dedim korkarak. Normalde böyle bir yerde olmasak onu Ceren'in yanına gönderirdim ama şu an olmazdı çünkü çok korkuyordum.
"Bekle beni burada." dedi ve gitti.
Gitti...
Gitti...
Gitti...İçimden bunları tekrarlıyordum. Bu karanlığın ortasında beni bırakıp gitmişti...
Ben yaklaşık beş dakika boyunca olduğum yerde kaldım ama o gelmeyince ben de kendim gezmeye başladım. Gerçi buna 'gezmek' denirse(!).
Yavaşça ilerliyordum. Topuklu ayakkabılarım pat, pat ses çıkardığı için onları yavaşça basmaya çalışıyordum.
Arkamdan birisi kolumu tuttu ve beni duvara yapıştırdı. Tam çığlık atacaktım ki ağzımı kapattı.
Neyse ki gelen Emir'di. Yaklaşık üç saniye boyunca gözlerimin içine baktı ve en sonunda elini ağzımdan çekti.
Ben bir yandan derin derin nefes alıyordum, diğer yandan ise Emir'e soru soruyordum.
"Neden böyle bir şey yaptın Emir?"
"Seni başkası sandım."
"Başkasına böyle mi davranacaktın."
"Eda uzatma!"
"Tamam be sakin ol bir şey demedim."
Aradan kısa bir süre geçtikten sonra ona bir soru daha sordum.
"Benim burada olduğumu nereden bildin?"
"Çağlar ile buraya doğru yürüyordunuz. Sonra Çağlar Ceren'in yanına gelince, seni yalnız bıraktığını fark ettim. Ben de yanına geldim.
"Teşekkür ederim. Peki onlar nerede şimdi?"
"Bilmiyorum."
Aradan bir süre daha geçti ve bu sefer o soru sordu.
"Çağlar seni burada bırakıp gitti mi?"
"Evet." dedim üzgünce.
Biz Emir ile konuşurken aniden adım sesleri gelmeye başladı ve bu sesler ne Çağlar'ın ne de Ceren'in ayak sesine benzemiyordu.
"E-emir bir ses geliyor."
"Sakin ol. Bir şey olmayacak." dedi.
Adım sesleri hafifleyene kadar sustuk. En sonunda bize doğru gelmediğini fark edip rahatladık...
Melis'den
Saf Eda'nın gerçek sandığı ama aslında yalan olan seminerine ben de gelmiştim. Bunlar salona girerken, ben gizlice onlara baktım ve arka kapıdan girdim.
Şimdi ise sıra Çağlar'ı bir odaya kilitlemekteydi.
Onu takip ediyordum ama bir anda kaybettim. Neyse ki fazla zaman geçmeden buldum. Ve tam da istediğim şekilde buldum...
Çağlar bir odaya giriyordu. Muhtemelen orada bir şey arıyordu ama ben bunu fırsat bilip, onu içeri doğru ittim ve tek hamlede kapıyı kilitledim.
Çünkü ben Melis Özkan'dım...
Ceren'den
Çağlar benim yanıma gelmişti. Emir de Eda'nın yanına gitmişti. Biz Çağlar ile etrafa bakarken aniden birisi arkamızdan kapıyı kilitledi. Ve girdiğimiz oda küçücüktü. Yaklaşık beş metrekare civarındaydı. Bu yetmezmiş gibi odanın içinde eşyalar vardı ve onlar zaten üç metrekareyi kaplıyordu. Çağlar ve bana sadece iki metrekare kalıyordu ve bu da demek oluyor ki dipdibe durmamız lazım!!
"Ça-çağlar ne yapacağız şimdi? Seni iten kimdi? Bizi buraya kilitleyen kimdi? Nasıl çıkacağız? Eda ve Emir nerede? Onlar ne yapıyordur? Acaba o ikisini de kilitlemişler midir?
"Ceren sakin olur musun?"
"B-ben kalamam burada."
"Sakin ol! Derin nefes al."
Ayağım kaydı ve istemsizce bağırdım.
"Aaay!"
Çağlar beni kolumdan tuttu ve düşmemi engelledi.
"Dikkat et yerler ıslak."
"Çağlar b-ben korkuyorum. D-dayanamıyorum."
"Bak Ceren derin nefes al ve sakin ol." dedi ve ekledi,
"Bir keresinde internette okumuştum, gergin olduğun anda zıplarsan gerginliğin azalıyormuş... Hadi sen de zıpla biraz."
"Tamam." dedim ve zıplamaya başladım.
Ben zıplarken Çağlar gergin bir şekilde etrafa bakıyordu. Gerçekten de zıpladıkça gerginliğim azalıyordu. Tam duracaktım ki bir anda ayağım kaydı ve yere düştüm.
Çağlar da benimle birlikte düştü ve hiç hiç hiç istemeyeceğim bir şey oldu...
Bunu Eda'ya nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama biraz önce düştüğüm sırada Çağlar ile dudaklarımız birbirine değmişti. İkimiz de şok olmuştuk...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Damlaları| Çağlar Söyüncü
RomanceEda ve Çağlar'ın tesadüfü... Kahve damlaları... Eda'nın en güzel semineri, Çağlar'ınsa içtiği en güzel kahve. Peki ya kaza? Kaza güzel olabilir mi? Evet... en güzel kaza. Ama sonu... o güzel mi? ~~ikinci kitaba "Kahve Damlaları 2" yazarak ulaşabilir...