Akıl ve Kalp-15

288 6 0
                                    

Lavaboda biraz fazla kalmış olmalıyım ki Ceren beni arıyordu.

"Edaaa! Eda neredesin?!"

Cevap vermedim. Sadece gözlerimi silip kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Çıkar çıkmaz da ilk Ceren'i gördüm.

"Ne yapıyorsun sen orada iki saattir?! A-ayrıca sen ağladın mı?"

"Birincisi, iki saat olmadı, 5-10 dakika oldu. İkincisi, hayır ağlamadım." dedim.

Yalan söylemek konusunda çok kötüydüm. Ama o konuda iyi de olsam ağladığım her halimden belliydi. Ceren'in de bunu anlamasına şaşmamalıydım.

"Eda! Yalan söyleme ağlamışsın. Ne oldu? Bana anlatabilirsin biliyorsun."

"Öyle söylemesi gerekti." dedim.

Anlamadı.

"Ne?"

"Çağlar diyorum öyle söylemesi gerekti. Ben onun sevgilisiydim ya..."

"Eda dert ettiğin şeye bak! O kız ile Çağlar'ın hikayesini dinlesen inan ona hak verirsin."

"Dinlemek istemiyorum. Artık Çağlar hakkında en ufak bir şey bile duymak istemiyorum. Eski hayatıma, onu hiç tanımadığım günlere döneceğim." dediğimde sesim titriyordu.

Aslında kafede yaşanan olaylar benimle alakasız gidiyordu. Ta ki Çağlar 'sevgilim' diyene kadar. Ama işin kötü yanı aldatılmıştı. Ve bu durum gerçekten çok ama çok kötü bir durumdu. Çağlar'a ne kadar kızgın olsam da onu üzmek istemiyordum. O yüzden surat asmayacaktım. Lanet olsun içimdeki insan sevgisine! Keşke herkes bana, benim onlara davrandığım gibi davransa...

Ben bunları düşünürken Ceren bir şeyler anlatıyordu. Ama hiç birini duymamıştım. Sadece en sonda Çağlar ve Cengiz'in yanına inmeye karar verdik.

Yanlarına gittiğimizde bahçede oturuyorlardı. Çağlar üzgündü ama yıkık da değildi. Cengiz ise telefona bakıyordu. İkisinin de yanında boş koltuk vardı, ben genelde Çağlar'ın yanına otururdum ama bu sefer oturmak istemedim... Trip attığım için falan değil, sadece içimden gelmedi.

Cengiz'in yanına oturduğumda üçünün de gözleri bana bakıyordu.

"Niye bakıyorsunuz?"

"Niye oraya oturdun?" dedi Çağlar. Aslında bu soruyu Ceren'den bekliyordum.

"Ceren senin yanına oturmak istedi." dediğimde Ceren şaşırmıştı ama bozmadı.

"Eda yeter trip atma lütfen ya."

"Trip atmıyorum. Merak etme ben öyle bildiğin kıskanç, tripçi kız tiplerinden değilim. Karşımdakine sinirli bile olsam o kötü durumdaysa trip atmam. Ve sen kötüsün, o yüzden trip atmak pek akıl kârı değil." dediğimde hafifçe güldü. Gamzesi yine çıkmıştı. Gamzesine bakınca kendimi kaybediyordum o yüzden bakmamaya çalıştım...

Bu cümlemden sonra Çağlar'ın morali biraz yerine gelmişti.

"Eee yok mu aranızda aldatılan?" dedi.

Ceren aldatılmamıştı onu biliyordum ama Cengiz'i bilmiyordum.

"Aldatılmayan var mı ki?" dedim.

"Sen aldatıldın mı? Hangi sal- pardon, hangi insanoğlu seni aldattı?

"Bir insanoğlu işte."

"Angelina Jolie'yle falan mı aldattı?"

"Bunu iltifat olarak mı kabul edeyim?" dedim gülerek.

Gülümsedi ve hiçbir şey demeden sadece göz kırptı...

Çağlar'dan

Eda'ya sevgilim dedikten sonra keşke 'Ben seni seviyorum." diyebilseydim. O şimdi beni çok yanlış anlamıştı...

Onu ilk gördüğüm an kalp atışlarım hızlanmıştı. Karşılaşma hikayemiz biraz kötüydü ama bu 'ilk görüşte aşk' kavramı için engel değildi. Şimdi bizim hikayemizi bir de benden dinleyin,

24 Mayıs Perşembe... ben alışverişe çıkmıştım, Eda da seminerine gidiyordu. Ayağındaki topukluyla koşmaya çalışırken çarpıştık ve elimdeki kahvem onun üstüne döküldü. Onu gideceği yere bırakmayı teklif ettim. Eda da kabul etti. Tam arabaya doğru giderken 'Ünlüler Sokağı' 'ndaki magazinciler yolumuzu kesti ve bizi -özellikle de beni- soru yağmuruna tuttular.

Aralarındaki bir soru çok dikkatimi çekti:

Yeni bir aşk mı doğuyor?

Bu şaşırtıcı soruya şaşırtıcı bir cevap vermem gerektiğini düşündüm ve :

Zaman gösterecek. deyiverdim... ama ben ona çoktan aşık olmuştum bile.

Eda'dan

Ne kadar karşımda oturan Çağlar'a bakmak istemesem de gözüm istemsizce ona kayıyordu.

Kendi kendine hayaller kurmuş olmalıydı. Uzaklara dalmıştı...

Cengiz'in sesiyle dahi kendine gelemediği için Cengiz bu sefer daha da sesli bağırmak zorunda kalmıştı.

"Çağlar!"

"Efendim?"

"Abi iki saattir sesleniyorum sana, sen iyi misin?"

"İyiyim. Ne oldu?"

Cengiz cümlesini kurarken Ceren ve bana da baktı ve:

"Şeey, ben size sormadan bir şey yaptım."

"Ne yaptın?" dedi Ceren sabırsızca.

"Çok güzel bir otel buldum ve yarından itibaren beş gün için rezarvasyon yaptırdım."

"Ne yaptın, ne yaptın?!" dedim hızlıca şok içinde.

"Sevinmedin mi?" diye sordu Cengiz.

"Sevinmek ne kelime bayıldım!" diye konuşmanın arasına atladı Ceren.

"İyi güzel o zaman yarın sabah için uçak bileti de alayım, erkenden gideriz."

"Cengiz, iyi hoş da, para? Masrafların hepsini sen mi karşıladın?!"

"Evet. Ne olacak ki arkadaşız sonuçta." dedi ve göz kırptı.

"Arkadaşız tamam ama çok para vermişsindir sen şim-"

"Eda sakın düşündüğüm cümleyi kurmaya kalkma! Kendi paranı falan veremezsin nokta."

O böyle diyince şaşırdım ve sustum.

"Eee hadi valizleri hazırlayın o zaman!" dedi Çağlar.

"Çağlar bak ben sana eve ilk girerken ne dedim! Beni evime götür dedim değil mi? Şimdi nasıl hazırlayacağım ben eşyalarımı? Ayrıca Ceren nasıl hazırlayacak?" dediğimde üçü de güldü.

"Merak etme seni şimdi eve bırakırım ben." dedi Cengiz.

Bu cümlenin aslında Çağlar'dan gelmesini bekliyordum ama yanlış kişiden gelmişti sanırım.

"Eve bırakırıM. Eşyalarını hazırlarsın, sonra tekrar buraya geliriz. Merak etme." diye ekledi Çağlar.

Ve bu cümlesi beni istemsizce mutlu etti. Özellikle de 'bırakırım' ın M'sine baskı yapışı...

"Çağlar sen de valizini hazırlayacaksın biliyorsun değil mi?" dedi Cengiz.

"Evet ne olmuş?"

"Benim valizim dünden hazır, ama seninki hazır değil. O yüzden Eda'yı eve ben bırakırım, sen de o sırada valizini hazırlarsın."

"Aaa evet zamandan da kazanmış oluruz!" dedi Ceren.

"İyi peki öyle olsun. Ayrıca valizi geç hazırlıyorum diye arada bana laf çakıldı ama duymamış sayıyorum. dedi Çağlar.

Kahve Damlaları| Çağlar SöyüncüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin