Sürü...

239 14 2
                                    

Kısa  bir an Lisa'yla  göz göze geldik. Gözlerindeki telaşı  bir  birey  olarak görmek mümkündü. Sınıftaki kimse bir şey  anlamasın diye , endişemi gizlemeye çalışarak  ayağa kalktım. Kurulun beni çağırması iyiye işaret olamazdı.

Yavaş adımlarla beni bekleyen nöbetçiye  doğru ilerledim ve beraber sınıftan çıktık. "Kurul beni niye çağırıyormuş?" Diye sordum. Sesim hafiften titremişti. Kontrol günüme daha çok vardı.

Bize verilen  listeye göre , önümüzdeki hafta gitmiş olmalıydım.
Nöbetçi omuzlarını silerek ,"Bende bilmiyorum. Sanırım şu prenses zıralvalığı yüzünden.  Bence çok saçma.  Kız tutupta yasaklı olduğu yerde Akademiye niye  gitsin ki ? " dedi. Kısa ve boğuk bir sesle "bencede ." Diyebildim sadece.

Kurulun odası sınıfa çok uzaktı , ve yanımdaki çocuk susmak bilmiyordu. 'prensesin bu kadar aptal olamayacağı' hakkında bir şeyler anlatmaya devam ediyor ve endişem yetmiyormuş gibi bir de sinir oluyordum. En gıcık tarafıda her dediğini onaylayıp duruyor oluşumcu.

Bir yandan da Prenses olduğumu  öğrense  ne tepki verirdi  merak etmişim doğrusu.  Bu güne kadar kimse bana bu kadar hakaret savurmamıştı çünkü .

Kapıya yaklaştıkça  bir ses duymaya başladım. Beynimde  bir ağrı belirdi ve birden karşımda Nalia'yi  görüverdim. Aniden ortaya çıkan görüntü beni korkutmuştu ve ufak bir çığlık attım. "Ne oldu ?" Diye sordu yanımdaki gerizekalı. "Şe-y." Değip tekrar karşıma baktım. Nalia hâlâ oradaydı.

"O beni göremez Selest.  Anlatacaklarını iyi dinle. Sadece beş dakikamız  var." Nalia'nın sesi. Biraz ağrı eşliğinde  beynimde yankılanınca  , çocuğa  dönüp  "böcek  gördüm sandım." Deyiverdim.

Bana "Demekki korkak bir tavukmuşsun. " değip güldü.  Şuan daha önemli işlerim  olmasa , şu gerizekalıyı güzelce döverdim. " Ne yapamam gerek Nalia ? Neler dönüyor?" Dedim kafamın içinden.

"Seni kontrol edeceklermiş. Uraptüs senden şüpheleniyor. Semezar da öyle . Bu gün babamla konuştular. Bu yüzden erkenden kurula çıkacaksın . Kurulda beyninin içine girecekler. Hatıralarına erişim sağlayacaklar. Onlara direnmen  gerek Sel. Zihninde sahte anılar oluştur.

Kendine bir anne ve baba figürü belirle. Onların yanında olduğun hatıralar hayal et. Ve çok dikkatli ol. Buraya gelişini  ve teyzemizi sakın düşünme Sel. Akademiye başka bir akademiden geçiş yapmışsın gibi düşün. Eğer zorlanırsan  şu sözleri  kullan. "Serdolantalyus." Bu anlık  hafıza kaybına  yol açar ve bayılırsın. Beynin kaldıramadı sanırlar. Çok dikkatli ol Sel." Dedi  ve yok oldu.

Kurulun kapısına geldiğimde heyecandan bayılmak üzereydim. "Hadi sana kolay gelsin ödlek." Diyene kadar yanımdaki man kafayı bile unutmuştum. Çocuk hızla uzaklaşırken , ben derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım.  İçerden "Gel ." Sesi duyuldu. Ses yok ve sanki bir koro söylüyormuşcasına çıkmıştı.

Kapıyı yavaşça  aralayıp içeri ilk adımımı  attım. İçerisi loştu. Ve mayhoş bir kokuya sahipti. Karşımda bir tarikat üyesi gibi görünen  üç kişi ve başlarında da okul müdürümüz Ceron bey vardı. "Hoş geldin Selestiya. Seni buraya kontrol için çağırdık." Dedi müdür bey. Yüzüme, sanki bunu bilmiyormuş  gibi bir ifade takındım. "Aa demek öyle . Ben önümüzdeki hafta sanıyordum şaşırdım doğrusu." Dedim ve hafiften nefeslenircesine  güldüm.

Odadaki koku gevşememi sağlıyordu. Garip bir etkisi vardı. Müdür bey . Tam orta yerde başında koca bir ışık bulunan ve dişci koltuğunu anımsatan koltuğu göstererek oturmamı istedi.

Dediğini ikilemesen yaptım. "Rahatca otur ve gevşe. Bunlar Vedan büyücülerimiz. Fotale , Kulsa ve Orfis. Üç kutsal büyücü.  Onlara zihninin kapılarını açmanı ve hafızanı göstermeni istiyorum. " diye ekledi bay Ceron. Kafamla onaylamak la yetindim.

Anka - AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin