Annem mi şaka yapıyordu yoksa benim mi aklım başımda değildi? Bilmiyordum ama şuan bildiğim tek şey annemin korku ve endişe icinde bana bakıyor olmasıydı. Gerçekten çok korkmuşa benziyordu.
"İyimisin kızım. Bak şaka yapıyorsan eğer fazla uzadı."
Şaka yapmıyordum. Yapıyor olsaydım şaka olduğunu bilirdim. Ama annnem cok...
"Evet anne şakaydı."
"Bir an çok korktum. Lütfen bir daha böyle şakalar yapma kızım. Hem koca kız oldun hemde bu şaka yapılacak bir konu değil."
"Peki anne. Ama Harun konusunu yarın konuşalım olurmu? Şimdi yorgunum ve uyumam gerek."
"Peki kızım." dedikten sonra çıkmıştı odamdan.
Mecburen şaka yaptığımı söylemek zorunda kalmıştım. Çünkü annemin yüzündeki korkuyu bir an hissetmiştim. Hem belkide bu bir rüyadır. Sabah olunca düzelirdi belki.
* *
Sabah kalktıgımda perdenin açık kısmında giren gün ışığı sayesinde küçük toz zerrelerini görebiliyordum. Ve yatağımdan doğrulup elimi gün ışığının açığa çıkardığı toz zerrelerinin arasına daldırmıştım. İlk def görmüyordum fakat ilk defa hoşuma girmişti. Normalde göremediğim bir şeyi görmüşken... annemin odama gelmesiyle hem düsüncelerimden sıyrılmıştım hemde perdeyi açıyormuş gibi yapmıştım.
"Günaydın kızım."
"Günaydın anne."
"Kahvaltı hazır. Bu arada Demir de aşagıda. Seni bekliyor."
"Yine mi? Aslında aç degilim.ve hâla uykum var. Düşündümde biraz daha uyuyyabilirim."
"Demir'e ayıp olur kızım. Hadi."
"Her zaman aynı yüzleri karşımda görmekten sıkıldım."
"Saçmalama kızım yakında kardeş olacaksınız. Şimdiden alış hadi."
"Birde o var değilmi?"
"Evet bu konu hakkında da konuşacağız. Dün gece konuşamadık."
"Peki anne ama aşagı inmem şart mı?"
"Evet" dedikten sonra odamdan çıktı.
Birde annemle dün geceki yemeği konuşmak vardı değil mi? Çok sıkıcı. Konuşmasaydık ne olurdu sanki? Dün gece neden konuşamadık ki hem. En iyisi bu soruları bir kenara bırakmaktı. Hazırlanıp aşağı indim. Tamda karşımda duruyordu.
"Günaydın aptal."
"Günaydın."
"Birileri kızıma aptal demeyi kesebilir mi acaba?"
"Sevgi anne bu aramızdaki bir şaka sadece."
Araya girerek "ne demezsin." dedim. Onu savunacağımı mı sanıyordu. Sanıyorsa yanılıyordu. Çünkü aptal demesi bazen canımı sıkıyordu.
"Oğlum yinede biraz dikkat et."
"Peki sevgi anne."
"Ha Duygu benim gitmem gerek. İşe geç kalmak istemem. Akşamda Harun ile buluşacağız. Geldiğimde konuşuruz."
"Peki anne. Ama anne biraz paraya ihtiyacım var."
"Odana bırakmıştım dün gece ordan alırsın "
"Tamam anne." dediğimde annem kapıdan çoktan çıkmıştı Demir ise sanki bu evin sahibiymiş gibi hemende sofraya kurulmuştu.
"Evet aptal yanlız kaldık.
"Annem gittiğine göre sende gidebilirsin."
"Beni kovuyor musun?"
"Sayılır."
"Gitmeyeceğimi biliyorsun."
"Neden hep peşimde dolaşıyorsun,beni rahat bırakmıyorsun?"
"Cevabını bildiğin soruları sormak zorunda mısın?"
"Yine seni seviyorum saçmalığına mı başlayacaksın?"
"Saçmalık degil!"
"Belli oluyor."
"Bunuda nerden çıkardın ki?"
"Kardeş oluyoruz eğer beni gerçekten seviyor oldaydın bu umrunda olurdu."
"Umrumda değil mi sanıyorsun?"
"Off Demir senle daha fazla konuşamam. Gitmem gerek."
"Nereye?"
"Sanan ne?"
"Ya kahvaltın?"
"Abilik taslama." dedim alaycı bir şekilde. Bu cümlemin sinirlerini bozacağını biliyordum.
"Abilik taslamıyorum! Sevgilimdin ve nereye gittiğini merak ediyorum."
Bu gerçekten hayal alemnde yaşıyordu.
"Birileri yine hayal görüyo."
"Hayal görmüyorum sadece ileride olacak bir şeyi söylüyorum."
"Çok emin konuşma." dedim ve mutfaktan çıkarak askılıktako ceketimi üzerime geçirmeye başladım.
"Her nereye gidiyorsan bende seninle geliyorum."
"Benle gelmeni istemiyorum."
"İsteyip istemediğini sormadım zaten." dedi pis pis sırıtarak.
Çantamıda alıp tam kapıdan çıkacakken o an aklıma annemin odama bıraktığı para aklıma gelmişti. Ve hemen bir koşuda alıp inmiştim. Demir o sürede kapının önüne çıkıp beni beklemeye başlamıstı.
"Boşuna bekleme."
"Arabaya bin ve nerer gittiğini söyle."
"Yürüyeceğim."
"Bende seninle yürürüm o halde."
"Beni rahat birakacakmısın yoksa annemi arayıp Senin beni sevdiğini sürekli taciz ettiğini söylerim."
"Söyle. Çok mu umrumda sanıyorsun. Hen bu sayede babam ve annen evlenmez."
"Demir ne istiyorsun söyle."
"Benim olmanı."
"İmkansız şeyleri isteme. Bak bu yaz tatilim senin yüzünden iğrenç geçmekte. Lütfen beni rahat bırak."
"İmkansız şeyleri isteme." dediğinde o yokmuş gibi yürümeye devam ettim. Konuşmalarını takmıyor sorularına cevap vermiyordum. Ve en sonunda hiç olmazsa şimdilik beni rahat bırakmıştı.
* *
Dün gözüme kestirdiğim takı dükkan8na girmiştim. Neredeyse boştu. Aslında tamamen boştu. Hiç müşteri yoktu. Ve "kimse yok mu" diye seslendikten sonra tezgahın arkasın biri belirivermişti. Aman tanrım bu Misha Gabriel'e nede çok benziyordu böyle. Resmen ikizi gibiydi. Sanırım burası bundan sonra sürekli olarak geleceğim bir yer olacaktı.
"Hoşgeldiniz bayan."
"Şey şu kolyenin fiyatını ögrenebilirmiyim?"
"Malesef o kolye satılık değil."
"O kolyeyi çok sevdim. Ve gercekten almak istiyorum."
"Gerçekten satılık değil."
"Fiyatı neyse iki katını öderim."
"Gerçekten satılik değil" dedi ve alıp kasaya koydu.
Bugün o kolyeyi alıp burdan gidecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal
Teen FictionEn büyük aşkları yaşayanlar uğruna yıllarca savaşıp, kalbinde cesur yürekleri bulunduranlardır.