"Demir ne yaptığını sanıyordun?Çabuk bırak kolumu."
"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye karşılık verdi.
"Kolumu incitiyorsun." dediğimde durmuştu. Beni hastanenin dışına kadar kolumdan tutup sürüklemişti. Bu cesaretide nerden buluyordu?
"Anlat şimdi. Semih kim? Ne randevusu? Ve onunla ne işin var?"
"Sanane." diyerek arkamı dönüp hastaneye doğru yürümeye başladım. Fakat kolumdan tutarak gitmeme izin vermedi.
"Sorularıma cevap ver."
"Canın cehenneme bırak kolumu."
"Hayır anlatacaksın." diye bağırdığında etrafımızdaki herkes bir an bize bakmıştı. O fırsat9 değerlendirerek Demir'in kolundan sıyrılmayı başarabildim. Ve hemen Semih'in kaldığı odaya gittim fakat yoktu. Gitmişti. Üstelik ben henüz ondan özür dilemeden.
* * *
Eve döndüğümde annem ve Harun amca meraklı gözlerle bana bakıp söyleyeceklerime odaklanmış gibi duruyordu. Fakat bugün kimseyle konuşmayacaktım. Tam odama çıkacaktım ki Harun amaca;
"Sanırım seni korumak istiyor. Yani tüm bu davranışları bundan dolayı." dediğinde o an aklımdan 'aslında neden böyle davrandığını bir bilsen' diye geçridim. Tamamen kıskançlıktan dolayıydı.
"Mümkünse şu sıralar benden uzak dursun." dediğimde annem şaşkın bir şekilde yüzüme baktı.
Bu olanların ayaküstü konuşulmayacağını anladığımda yanlarına oturdum ve konuşmaya başladım.
"Beni Semih'in önünde küçük düşürdü. Çocuğun yüzünü dağıttı. Demir kalbimi kırdı."
"Gerçekten onun adına özür dilerim kızım."
"Lütfen özür dilemeyin.Demir için dilemeyin. Ve aklıma bir şey takıldı. Demir'i nasıl serbest bıraktılar?"
"Semih şikayetini geri almış" dediğinde kapı çalmıştı. Ve annem kapıyı açmak için gittinde Harun amcaya "izninizle" diyerek kalktım. Tam odama gidecektim ki Demir'in sesini duymuştum.
"Konuşabilir miyiz?" diye sorduğunda fazlasıyla şaşırmıştım. Hemde çok. Hastanedeyken kolumdan tutup çekiştirirken annemlerin yanında kedi yavrusuna dönüşmüştü.
"Konuşacak bir şey yok." dedim ve odama çıktım. Ve hemen duşa girdim. Biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı. Yeterince üzülmüş ve yorulmuştum
* * *
Duştan çıktıktan sonra saçlarımı kurutmaya başlamıştım. Duştan çıktıktan sonra üstüme çok büyük bir yorgunluk çökmüştü. Sanki hayattaki tek isteğim uyumakmış gibiydi. Ve kuruttuğum saçlarımı örerek yatağıma girdim. Mışıl mışıl uyumanın vaktiydi.
Çalan telefonumun sesi beni bu muhteşem uykumdan uyandırmışı. Telefonu açarken aynı zamanda içimden küfrediyordum.
"Alo"
"Birileri yeni uyanmış."
"Hmm" dedim uykulu sesimle.
"Seni böyle uyandırmaya bayılıyorum kızım."
"Ya ne istiyorsun benden? İzmir'desin ve beni hala bu şekilde uyandırıyorsun."
"Biliyorsun hobilerim arasında seni rahatsız etmek var."
"Uykum var."
"Bugünkü asıl amacım seni rahatsız etmek değil."
"Bir şey mi oldu yoksa?" dediğimde başımı yastıktan kaldırdım. Öyle aniden kaldığımdan dolayı başım dönmüştü.
"Hayır olmadı sadece beni alman gerekiyor." dediğinde uykuya direnen göz kapaklarım fal taşı gibi açılan gözlerim sayesinde dimdik ayakta durabilmeyi başarmıştım.
"Aman tanrım."
"Çok mu şaşırdın uykucu?"
"Neden haber vermedin?"
"Buna sürpriz derler cahil kız"
"Şuan nerdesin?"
"Hava alanında." dediğinde cevap vermeni beklemeden telefonu kapattı.Hep böyle yapıyordu. Beni yine aynı şekilde rahatsız etmesin diye telefonu sessize almıştım. Sabah sabah en rahatsız olduğum şeydi.
Büyük bit heyecanla yerimden fırlayıp annemin yanına koşuverdim. Annem bu halimi görünce küçük dilini tutmuş gibiydi.
"Ne oldu kızım?"
"Anne Aysu gelmiş." dediğimde o da en az benim kadar şaşırdı.
"Anne ben şimdi onu almaya gidiyorum. Hava alanında beni bekliyor. Biz gelene kadar kahvaltıyıda hazırlarsın. Sonra gideceksen işe gidersi."
"Nefes alarak konuş kızım. Heyecana bak." dedi gülerek. Hemen hazırlanıp bir taksiye atlayarak hava alanına doğru yolaldım.
Aysu en yakın arakadaşımdı. Onu çok seviyordum. 3 yıldır sadece yaz tatillerinde buluşabiliyorduk. Üniversiteyi kazandığından İzmir'e taşınmıslardı. Aslında aynı üniversiteye gitmak istiyorduk fakat tercih sonuçları buna izin vermemişti. O da ege üniversitesinde Pdr okuyordu. Nasılda özlemiştim.
"Hanım efendi geldik." dediğinde bir anda bir boşluk hissettim. Buraya neden gelmiştim? Adeta beynim donmuştu. Düsünmeye çalışıyordum fakat düşünmemi engelleyen bir şeyler vardı.
"Hanım efendi geldik" diye tekrarladı şöför
"Merter'e gidebilir miyiz" dedim.
Hava alanına neden gidiyordum? Aptal ben. Aptal ben. Ama hatırlamıyordum. En iyisi annemi arayıp anlamaması için espirili bir yoldan sormaktı. Fakat lanet olsun! Telefonumu evde unutmuştum.
Mertere geldiğimizde şöföre parasını verip taksiden indim ve sonra şu küçük takı dükkanına girdim. Fakat içerisi çok kalabalıktı. Yani bir sürü müşteri vardı. Buraya geldiğimden beri ilk defa bu kadar kalabalık görüyordum. Önümdeki kadın çekilince Misha'ya benzeyen Mert'i gördüm. O an göz göze gelmiştik. O anda yüzünde kocaman bir gülümseme beliri verdi. Kadının biri ona elindeki bilekliklerin fiyatını sorunca gözlerini, gözlerimden çekerek tekrar işine yoğunlaşmaya başladı.
Yarım saat tam yarım saat sonra sakinleşmisti bu küçük bujiteri. Ve küpe alıp çıkan kızdan sonra kimse kalmamıştı.
"Merhaba." dedi gülümseyerek.
"Merhaba. İşler iyi galiba."
"Hemde çok iyi."dedi. Gerçekten çok içten gülimsüyordu.
"Kolyem bitti mi?"
"Hayır işlerden dolayı pek yetiştiremedim."
"Peki" dedim.
"Beraber yapalım mı?" dedi bir an. "Tabi işin yoksa?"
"Çok iyi olur aslında." diyerek çantamı masanın üzerine bırakarak tezgahın arkasına doğru geçtim. Kolyem tamda karşımda duruyordu. Yarısı yapılmış kalan yarısıda tamamlanmayı bekliyordu.
Ah tanrım yaptığım tam bir delilikti. Tanışalı henüz bir kaç hafta olmuş bir çocukla neden böyle samimi oluyordum? Belkide bu bir işaretti. Ne saçmalıyordum ben? Düşüncelerimden sıyrıldığımda Mert elindeki boncuk kutularıyla hemen yandaki sandalyeye oturmuştu. Ve kolyemin tamamlanmasını bekleyen yarısını alıp mavi renkteki boncuğu kolyenin ipinden geçirdi.
"İstediğim rekteki boncukları vermen yeterli."
"Peki" dedim. Onu dikkatlice izleyerek istediği boncukları verdiğimde iptan geçiriyordu. Fakat sonra ipin iki ucunu bor boncuktan gecirerek boncuğun tam ortada düzgün bir şekilde kalmasını sağlıyordu. Çok karışıktı fakat bir o kadarda eğlenceliydi. Kolye bitmek üzereyken içeri müşteriler girmişti. Bu yüzden Mert kolyeyi yerine bırakıp müşterilerle ilgilenmek zorunda kaldı. Müşterileri uğurladıktan sonra takrar gelmişti. Fakat o an başımı kaldırıp camdan dışarı baktığımdal havanın karardığını fark ettim. Büyük bir telaşla kalkıp "artık gitmeliyim" dedim.
"Yarın yine gelecekmisin?"
"Bilmiyorum." dedim gülümseyerek. Ve hemen sonra eve doğru yol aldım.
Acaba annem kızar mıydı? Neden kızsınki koskoca kız oldum değil mi? Yani işine düşünce annem öyle derdi. Taksiden inip koşar adımlarla kapı zilini çaldım.Tabi yanıma telefon gibi anahtarlarıda almamıştım. Fakat annem kapıyı açtıgında onun ağlamaktan kızarmış ve yaşlı gözleriyle karşılaştım. Ne olduğunu anlayamadan bir anda bana sarımıştı.
"Tanrıya şükür iyisin." dedi fakat hala sarılıyordu. Hemde çok sıkı bir şekilde.
"Anne ne oldu?" diye sordum tedirgin bir şekilde.
"Sabah Aysu'yu almak için çıktın ama ne onu almaya gittin nede kendin geldin. Telefonlarada cevap vermedin. Hepimiz çok korktuk. Neredeydin? Ne oldu? Diye sorduğunda sesi ağlamaklı çıkıyordu. Ve tekrar sarılıp alnıma düşen saçlarımı geri çekip alnımdan öptü.
Fakat annemin söyledilerinin tek bir kelimesini bile anlamamıştım.Aysu'yu almaya mı gidecektim? O da kimdi? Annem kimden bahsediyordu? Bir türlü anlayamıyordum. Ve resmen kafayı yiyecektim.
"Sevgi kim gelmiş"diye seslendi Harun amca. Onunda ses tonu ağlamaklı çıkıyordu. Annemle salona geçtiğimizde herkes beni gördüğüne seviniyordu bana sarılıyorlardı. Annemin yaptığı gibi yapıyorlardı.
"İyi misin kızım? Neredeydin?" diye sordu Harun amca ve sonra tekrar devam etti." Hepimizi çok endişelendirdin."
Tüm gözler üzerimdeydi ve herkes iki dudağımın arasından çıkacak olan sözleri bekliyordu sanki.
"Konuşsana kızım. Neden konuşmuyorsun?" dediğinde annemin yüzüne baktım. Sadece olanları anlamaya çalışıyordum.
Demir'in yanında oturan kız kimdi? Yoksa annemin aysu dediği kızmıydı? Lanet olsun hatırlamıyordum. Düşünmemi engelleyen bir şeyler vardı. Ve ben korkmaya başlıyordum. Daha çok korkuyordum. Herkes bana öyoe bakarken konuşmıyordum. Ve saniyeler sonra yanagımın ıslandığını fark ettim. Göz yaşlarım benden izinsiz yanaklarımdan süzülüyordu. Ve neden ağlıyordum onu bile bilmiyordum.göz yaşlarımdan dolayı etrafı bulanık görüyordum fakat insanların yüzünü seçebiliyordum. Göz yaşlarımı sildiğimde Demir'in kalkıp bana doğru yaklaştığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal
Teen FictionEn büyük aşkları yaşayanlar uğruna yıllarca savaşıp, kalbinde cesur yürekleri bulunduranlardır.