Merhabalar canlarım.
▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪
"Susadım." diye mırıldandı Miraç denizin içindeyken. Suya sürekli girip çıkmayı sevmediği için bu 'Eftelya bana su getirir misin?' demekti. Elimi dua eder gibi birleştirip deniz suyunu avucuma doldurdum. Ellerimi ona doğru tutarken "Senin elinden içmek istediğim tek tuzlu şey kahve." diyerek elimi geri çevirdi.
Ne kadar yavşamalarına devam etse de bana dönüp bakmıyordu. Yine trip yiyordum. "Tamam, klozete kaşıntı tozu dökmüş olabilirim." diye suçumu kabul ettim. "Ama ben misafir yerine senin tuvalete gireceğini nasıl tahmin edebilirdim ki karpuzum."
Miraç dudaklarını büzüp bana döndü. "Popom çok kaşınmaktan dolayı acıyor." dedi bebek gibi bir sesle. Başını tutup boynuma yaslarken "Nazar değmesin diye popo kaşınırmış. Bardağın dolu tarafından bak ömür boyu nazar değmez sana."
"Dur bakayım bardağa." diye mırıldanıp kafasını boynumdan çekti. "Bardak hala boş." dedi alaycı bir tavırla. Yüzünü ellerimin arasında aldım. "Hayır Miraç, bardağın içinde hava var. Yani dolu." bir an da yükseldim. "Bardağın dolu olması için illaki içinde sıvı olması gerekmez. GAZLARDA MADDEDİR. Madde ırkçılığına hayır!"
Ey Sokrates! Senin savunman mı büyük, benim savunmam mı?
"Ömür ne yapıyorsun?" diye şaşkınlıkla mırıldanan Mert'e döndük. Çay demini denize serpiştiren Ömür'e bakıyordu. "Denizi demliyorum." dedi Ömür işine dikkatle devam ederken.
Mert, "İlahi, Ömür. Hiç denize çay dökmekle deniz demlenir mi?" deyince Ömür "Ya demlenirse." diye cevap verdi.
Hepimiz Mert'in bu mantıksızlığa kızıp sabır dilemesini beklerken Mert hiç bir tepki vermedi. Aksine bir tutam dem alıp denize serpti. Bizim dikkatli bakışlarımızı fark eden Mert "Niye benim yazım yanlışı yapmamı bekleyen okuyucular gibi dikkatli bakıyorsunuz?" diye sordu.
"Bunu ben yapsaydım bana akıl dilerdin." Miraç parmağı ile kendini gösterdi. "Ben yerli turistim de o yabancı turist mi? Bize eşit davran!" bir parmağı ile de Ömür'ü işaret etti.
Mert, "O Sait Faik Abasıyanık'ın adını doğru söyledi." dedi. "Hem bana bisküvi batırayım diye çay da vermişti." sonlara doğru utandığı için sesi içine kaçtı. Ömür duyduklarıyla gülümseyip "Çayı demli, seni benli severim." dedi sevinçli sesiyle.
"Siz çıkıyor musunuz?" diye sordum. Ömür bana dönüp "Yok biraz daha yüzeceğiz." diye cevap verdi.
Ey Türkçe! Sen ne güzel bir dilsin.
Hepimizin ortasında beliren boru ile duraksadık. Miraç hareket etmeyi kesen borunun ağzını eliyle kapattı. Bir süre sonra suyun içinden nefessiz kalan bir Alptuğ çıktı. Derin derin nefesler alırken biz de giydiği pembe kedi kostümüne baktık.
Sizin arkadaşınız denize kedi kostümü ile girip köpek balığı yakalayacağını düşünüyor muydu?
Benimki düşünmüyor yapıyordu.
"Alptuğ köpek balıkları kedi kovalamaz." dedi Mert yılmış bir sesle. Nefesini düzene sokan Alptuğ. "Köpekler kedi kovalar, büyük balık küçük balığı kovalar." dedi çok ciddi bir şey açıklarmış gibi. "Ben işimizi garantiye aldım." deyip etrafa bakmaya başladı. Denizin üstünde görünen ikinci boruyu tutup salladı.
Birden suyun içinden balık kostümü giymiş bir Safinaz çıktı. Alptuğ ile kol kola girdi. Alptuğ eliyle kendilerini gösterip "Kedi balığı, köpek balığına karşı." dedi gururla. "Bu dahiyane fikre rağmen yakalayamadık." Alptuğ'un üzgün çıkan sesine Safinaz şefkatle baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Grupmatik |Yarı texting|
Teen FictionTuvalet Fırçası: Cideen yıldım çıkıcam Mamut Hocanın karşısına 'Bir hayat bile bitiyor sizin verdiğiniz ödev bitmiyor' diyeceğim. Hoca hoca, diyeceğim bir öğretmen değiliz ama bizde az sırt kırmadık, Ayağınızı denk alın diyip elimi masaya vuracağım...