Taeyong hızlıca başını duyduğu sese çevirdi. Jaehyun'un endişeli gözlerini gördüğünde kalbi hiç olmadığı kadar hızlı attı ve kendini hiç olmadığı kadar güvende hissetti.
''Taeyong.''
Jaehyun hızla, sulu gözlerle kendisine bakan kişiye doğru adımladı.
''İyi misin?''
Taeyong ufak yumruğunu Jaehyun'un omzuna geçirirken, ''Neden ayrılıyorsun yanımdan!'' diye bağırdı ve kızarmış burnunu çekti sevimlice. ''Kayboldum sandım!''
Jaehyun dudaklarını birbirine bastırdı gülmesini engellemek adına.
''Madem bilmiyorsun burayı ne diye daha önceden geldim diye yalan söylüyorsun?''
Sinirle soludu Taeyong, yanakları alev alev olmuş, sinirden nereye çatacağını kestiremiyor bir vaziyetteydi.
''Defol git!''
Adımlarını ara sokaktan çıkararak caddeye doğru çevirdi hışımla.
''Tamam kızma hemen...'' Jaehyun'da hızlıca peşinden çıkmıştı sokaktan. ''Üzgünüm, bir dükkana girmiştim arkamdasın sandım sonra bir baktım yoksun ben de en az senin kadar korktum seni kaybettim sanıp.''
Taeyong ağzının içinden homurdandı memnun olmayan bir ifadeyle.
''Hadi gel güzel bir dükkan buldum.''
Jaehyun usulca Taeyong'un elini tuttu ve onu bulduğu sushi restaurantına soktu.
''Bak burası çok sevimli bir yer.''
Taeyong etrafına bakındı, gerçekten de sevimli bir yerdi. Beyaz duvarlar pembe kiraz çiçeği desenleri ile kaplanmıştı.
''Bugün, o soruyu neden sormuştun?'' diye sordu Jaehyun masaya geçerken.
Taeyong masanın üzerinde duran sudan bir bardak doldurdu kendine ve içmeden önce sordu.
''Hangi soruyu?''
''Uçakta sormuştun ya hani.''
Taeyong bakışlarını kaçırdı.
''Neden merak ediyorsun ki, öyle birden sordum işte.''
Jaehyun bakışlarını yere indirdi, içi içini yiyordu saatlerdir.
''Taeyong ben...'' derin bir nefes aldı kararsızca. ''Ben özür dilerim.''
''Beni kaybettiğin için mi? Neyse artık sinirli değilim.''
Jaehyun üzgün hissetti. Taeyong ile yeniden karşılaştığı andan itibaren kalbinin üzerinde ağır bir cisim vardı sanki, sürekli rahatsız hissetmesine sebep olan ve canını yakan.
''Sadece o değil...''
''Ne o zaman?''
''Ben çok üzgün hissediyorum Taeyong, içimde sürekli beni rahatsız eden bir şeyler var. Sana haksızlık ettim ve bunun sonucunu ağır ödüyorum.''
Taeyong yutkundu, o neyden bahsediyordu?
''Özür dilerim, yıllar geçse dahi hâlâ içinde bir yerlerde bir kırgınlık yattığına eminim.''
Taeyong kaşlarını çattı, yıllar geçse bile mi demişti? Ne yani Jaehyun'da Taeyong'u tanımış mıydı en başından beri?
''A- anlamadım?''
Jaehyun bakışlarını önünde duran bardağa çevirdi, sanki bakışlarını Taeyong'un bakışlarına dokundurmak istemiyormuş gibi.
''Beni tanıdığını biliyorum, en başından beri.''
Taeyong'un bakışları titredi.
''Ve ben de seni tanıyordum. Evime geleceğini öğrendiğimde kendimi çaresiz hissettim yıllar sonra seni tekrar görecek olmak gerçek dışı gibiydi.''
Taeyong sessizce dinliyordu Jaehyun'u, bir şey söyleyemeyecek kadar şaşkın ve üzgün hissediyordu.
''O gün o saçma şeyleri söylemem... utanç vericiydi biliyorum fakat sarhoştum, öyle biri değilim Taeyong yemin ederim. Yalnızca kafam yerinde değildi.''
''Beni...'' Taeyong duraksadı ve boğazındaki yakıcı yumruyu geçirmek için bekledi birkaç saniye. ''Beni ne kadar hayal kırıklığına uğrattığının farkında mısın?''
Jaehyun tuttuğu nefesini bıraktı.
''Sadece...'' dedi Taeyong, ''Senin için sadece liseli bir çocuktum belki, senden hoşlanmış olmam sana hiçbir şey ifade etmiyordu tamam ama yine de o kadar kırıcı olmak ve duygularımı ayaklarının altına alarak onları ezmek zorunda değildin. Benim neler hissettiğimi asla tahmin edemezsin.''
Sesi sonlara doğru kısıldı. Konuşmak istemiyordu, hızlıca kalktı ayağa.
''Daha fazla konuşmak istemiyorum.''
''Nereye gidiyorsun, Taeyong bekle!''
Jaehyun bileğinden kavradı fakat bileğini çekti hışımla.
''Bana dokunma!''
Birkaç müşteri ikilide gezdirdi meraklı bakışlarını.
''Program falan umurumda değil bana yaklaşma bir daha sakın!''
Hızlıca çıktı restauranttan. Jaehyun'un, arkasından gelmesini umursamadı. Geçen ilk taksiye atlamış ve ondan uzaklaşmıştı. Gözünden akan yaşlar görüşünü bulanıklaştırmıştı. Onun kendisini tanımadığını sandığı zamanlar pek umurunda değildi onunla takılmak fakat geçmişi onun ağzından tekrar duymak kalbini ilk günkü gibi kırmıştı, bu yüzden daha fazla duramazdı onun yanında. İçindeki çocuk hâlâ kanıyordu ve onu affetmek istemiyordu.
⸻ ♡ ⸻
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.