✅Bölüm 8 ✅

109 7 0
                                    

Malik belkide hiç bu kadar lezetli yemekler yememişti. Hiç huyu olmadığı halde çatlayacak kadar yemişti. O yedikçe de Gülsüm Hanımın yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Şimdi yatakta uzanmış onu rahatsız eden midesi yüzünden uyuyamıyordu. Odanın kapısı açıldı ve içeri Mihriban elinde iki tane maden suyu ile gelmişti.

"Al iç bundan, yoksa bu gece uyuyamasın." dedi Mihriban. Kendi de diğer elinde ki şişeden bir kaç yudum aldı. "Emin mısın? Daha çok rahatsızlık vermesin?" diye sormak zorunda hisseti kendini. "Yok merak etme, biz alışığız böyle çok kaçırmaya, o yüzden de evde bol bol maden suyu olurdu. Ama sizin evde zor buldum doğrusu." dedi gülümseyerek.

Malik kadının ona uzattığı şişeyi alıp yavaşça yudumladı. "O kadar lezetliydiki kendime engel olamadım doğrusu." dedi eğlenen bir sesle. "Hiç pişman da değilim." demesi ile Mihribanın ağzından küçük bir kıkırtı kaçtı.

"Annem de durumdan memnundu." dedi. Sonra hatırladığıyla gülmeye başladı. "Resmen eniştem ile yarıştın." dedi kahkahlarının arasında. Aklına geldikçe durmadan edemiyordu. "Ben yarışmadım, o yarıştı." dedi küçük bir çocuğun huysuzluğu ile. "Sadece biraz kızgın."

"Bana mı? Ben ne yaptım" diye sordu şaşkınca Malik. Mihriban aldığı yudumdan sonra basını olumsuzca saladı ve "Hayır, seninle alakalı değil. Ablamla tam 8 yıl nişanlı kaldı, Fatih abim yüzünden. Bizim mesele ortaya çıktıktan bir kaç hafta içinde düğün yaptık. Sanırım hazmedemediği tam olarak bu." dedi.

Elinde ki şişeyi komidine koyup yatağa uzandı. "Hmm... Böyle söyleyince, haklı adam. Onca sene beklemiş." Gözlerini kısmış düşünen adama baktı Mihriban. "Annemleri eve yemeğe davet etmemiz gerekiyor." dedi konuya birden dalıp. "Ah doğru, hiç aklıma gelmemişti. Ayıp olmuştur."

Mihriban kaşlarını havaya kaldırıp. "Bu hak vermeler, ılımlı yaklaşmalar beni kandırmak için mi?" diye sordu birden. Malik şaşkınca kadına döndü. "Ne alakası var?" dedi. "Mantıklı bir şeye karşı çıkmam aptalca olurdu."

"Bu iş ne kadar daha uzayacak, ben artık ayrılmak istiyorum." hiç alakası yokken mutlaka günde en az bir kere kurduğu cümleyi bir kez daha kurdu. "Bana bir şans bile vermiyorsun. Hem ben boşanmak falan istemiyorum!" diye söylendi sinirle.

Doğrusu Mihriban kendi içinde verdiği savaşı kaybetmek üzereydi. Bu olmadan ayrılması gerekiyorud. Malik onu etkiliyordu. Hiç yapmadığı şeyleri onunla yapmıştı. Özlemini cekmiyorum dediği şeylerin aslında ne kadar istediğini ona fark ettirdi. Mihriban'ın gözünü hırs o kadar bürümüştü ki, haytından akıp giden zamanda neler kaçırdığını fark bile etmemişti.

Ama şimdi Malik ona her şeyi fark etirmişti ve bundan hoşlanmak istemiyordu. Yine eksisi gibi sadece çalışmaya odaklanma isteği istiyordu sadece. Ama son zamanlarda mesaisine erken başlamak gelmiyordu içinden, herkes ile aynı saate başlıyordu işe, öğle aralarında artık iş arkadaşlarıyla yemeğe gidiyordu ve mesai saati bitmesiyle de işten çıkıyordu.

Sokaklar da öylesine dolaşıyordu Mihriban. Mağzalara girip saçma sapan şeylere bakıyor, giymeyeceğini bildiği halde elbiseler deniyordu. Parasını aptalca şeylere yatırıyordu ve bundan delicesine bir zevk duyuyordu.

Kendini durdurmak gün geçtikçe zorlaşıyordu. Bir an önce eski haline dönmeliydi, yoksa yıllardır uğraştığı her şey elinden kayıp gidebilirdi. Kendini onca şeyden mahrum bıraktığını yeni yeni fark ediyordu ve bu hiç iyi bir sonuca gitmiyordu onun gözünde.

"Lütfen bu konuyu konuşmuştuk." dedi sakince Mihriban. "Hayır konuşmadık, sen istediklerini sıraladın sadece. Ben de kabul etmedim. Olay bundan ibaret." dedi huysuzca. Daha sonra dayanamadı adam ve yatakta uzanan karısının üzerine doğru eğildi.

Yanlışlığın getirdiği mutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin