Sabah, her zaman olduğu gibi Mihriban erkenden uyanmıştı. Vücudunu hafifçe gerip, sıcağını hissetiği kocasına çevirdi bakışlarını. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. Kalbi deli gibi atmaya başladı. Parmak uçları karıncalandı ve kendini durdurmadan, düşünmeye bile fırsat vermeden elleri adamın yüzünde gezmeye başladı. Yüzünde ki küçük gezintiden sonra elleri onun güzel saçlarına ilerledi.
Yumuşak saçlarından sonra dayanamayarak yeniden yüzüne indi parmakları. Dudağının üstünde oyalanırken, Malik birden parmağını dudakları arasına aldı. "Ay." diye bir nida koptu kadının ağzından. Sonra hemen bir kıkırtı kaçtı dudaklarından. "Günaydın." dedi neşeli bir sesle adama.
Malik dudakları arasında ki parmağını çekmesine izin verdi ve uykulu bir sesle "Günaydın." dedi kadına. Yatakta sırt üstü dönüp gözlerini kapattı. "Ben kahvaltıya yardım edeyim." dedi kadın. Mihriban yataktan kalkıp, üstünü hızla değişti. O sırada adam biraz daha kendine gelmişti. Mihriban odanın dışına ilerlerken "Çok oyalanma, işe geç kalacaksın." dedi sesinde ki haylazlık belliydi.
Adam sadece tebessüm etmekle yetindi. Mihriban odadan çıkmıştı ve Malik sakince yatakta oturuyordu. Daha kısa süre önce kavga etmelerine rağmen deli gibi bir bebek istiyordu adam. Bu konuyu uzatmamıştı ama bu vazgeçtiği anlamına gelmiyordu!
Gözünün önüne küçük bir çocuk geldi. Onun kucağında duran bir çocuk ve yanında elini tutan Mihriban. Kalbi deli gibi atmaya başladı ve yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Hayali bile onu delirtecek kadar mutlu ediyordu. Mihriban'nın korkusunu anlıyordu ama istemekten ve bunun için uğraşmaktan geri durmayacaktı Malik. Her ne kadar içinde derin bir yerlerden vicdanı sızlasada, vazgeçmeyecekti.
Oda da gereğinden fazla oyalanmıştı bu yüzden hızla kalkıp gün için hazırlanmaya başladı. Oda da biraz dolandıktan sonra karısının gelmesini bekledi. Çünkü karısının sabah ondan yakınabileceği bir hikaye istediğini biliyordu.
Bir sabah evden çıkmışken cüzdanını evde unutması sonucunda geri döndüğünde onların konuşmasına kulak misafiri olmuştu. Annesi oturmuş gelinleri ile beraber evin erkeklerini çekiştiriyordular. O an ortalıklardan kaybolan beyaz gömlekleri, kot pantolonları ve ayakkabıları, kirli sepetinde bulunan tüm çoraplar bir anlam kazandı.
Mihriban hikaye uydurmak istemiyordu, o gerçeğini istiyordu. Anlamadığı bir şekilde bundan hoşnutu. O da ona o hikayeleri vermeye karar vermişti. Gerçi bunun için gerçekten çok sevdiği önlüğünü kendi elleri ile feda etmişti ama olsun. Mihriban için değerdi.
Şimdi odada hazırlanmış, olay çıkarabileceği bir şey arıyordu. Derin düşüncelerle banyoya ilerledi. Durduk yere birşeye söylenmek bu kadar zor olmamalıydı. Ayrıca Mihriban ona hiç alan vermiyordu eskisi gibi. Aynalı olan dolabın kapağını açtı adam.
Ama parfümü orada değildi. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. "Konu başlığı belli oldu." diye mırıldandı. Banyodan çıktı ve yatağı düzeltmek için uğraşan karısını gördü. Yüzünde ki tebessümü sildi ve kaşlarını hafifçe çattı.
Alaylı bir ses ile "Parfümümü sen mi aldın acaba?" diye sordu. Mihriban irkilerek ona baktı. Yüzünde bir gülümseme ile adamın yanına yaklaştı. O, ona böyle bakarken ona kızmak o kadar zordu ki. "Hayır tabii ki, ben kendime yeni Parfüm aldım. Çiçek kokulu." dedi neşe ile. Malik bir an gülümsedi ama hızla yüz ifadesini değiştirdi.
Mihriban ellerini onun gömlek yakalarını çıkarttı ve adama doğru kaldırdı başını. "Sana da diyorum yeni bir parfüm alalım, ne dersin? Okuduğuma göre, erkekler için böyle odun veya ağaç kokulu parfümler varmış. Sen köklerini salmış bir ağaç olursun, bende o ağacın açtığı çiçekler." bir parfüm için yapılan mecaz ancak bu kadar güzel olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlışlığın getirdiği mutluluk
RomansaDaha bir kaç adım atmıştı ki adam onu kolundan tutup çevirdi. Mihriban abisinin ona gösterdiği gibi çantasını alıp adamın kafasına vurmaya başladı. Sonra çantasının içinde olan biber gazını aramaya başladı, çıkarıp hiç düşünmeden adama doğru sıktı...