✅Bölüm 12✅

106 8 1
                                    

3 ay sonra

Mihriban işini bırakmıştı. Onun istifasını kabul etmek istememişti başta Salih bey. Ama Mehtap hanım uygun bir dil ile olayı çözmüştü. Hatta o kadar güzel çözmüştü ki Mihriban tazminat bile almıştı, istifa etmesine rağmen.

"Gir." Mehtap hanım sakince içeri girdi ve kardeşine baktı. Onu gören kardeşi neden geldiğini tahmin edebiliyordu. Mehtap hanım sakince koltuklardan birine oturdu ve hiç lafı dollaştırmadı. "Mihriban'a çıkış vermiyor muşsun?"

"Evet, vermeyeceğim de! O kız ne kadar iyi bir çalışan haberin varmı senin?!" diye çıkıştı. Mehtap hanım sakince bacak bacak üstüne attıp kardeşine döndü. "Mihriban'ı işten kovup ona güzel bir tazminat vereceksin kardeşim." dedi. Sesinde ki sakinlik adamı biraz tedirgin etse de pes etmedi. "Hayır!" diye karışılık verdi.

"Peki." dedi sakince. "O zaman bende annemi bir arayayım. Yıllar evvel nerden geldiğini bilmediği borcu kapatabilmek için babasından kalan evi satmak zorunda kaldığı borcun nerden geldiğini bildiğimi söylerim." dedi kadın. Salih biraz koltukta dikleşti. "Bunu yapamasın, söz vermiştin!" diye çıkıştı. "Ben söz vermedim, şimdilik sırrın bende güvende dedim. Doğrusu söylemek gibi bir niyetim hiçbir zaman olmadı ama beni mecbur bırakırsan olur!"

"Bu adil değil, beni tehdit ediyorsun!" diye çıkıştı ablasına. "Sende benim gelinimi kovmuyorsun." dedi omuzlarını kaldırıp indirdi. "O evi ona geri almak istedim ama sahibi o kadar inatçı çıktı ki ne dediysem vermedi evi bana!"

"Bu beni ilgilendirmez kardeşim. Mihriban'ı kovup ona yüksek bir tazminat ödeyeceksin yoksa annem gerçekleri öğrenir. Bir haftan var." dedikten sonra yerinden kalkıp üstünü düzelti ve orayı terk etti. Yüzünde memnun olduğunu haykıran bir gülümseme ile eşini aradı.

"Evet halledebildin mi?" diye sordu adam merakla. Kadın hafifçe kıkırdadı. "Sana o evi almamızın iyi olacağını söylemiştim. Sanırım kardeşimi köşeye sıkıştırdım."

Mihriban onun istifasını kabul etmeyen adamın birden onu işten çıkarması ve yüksek bir tazminat ödemesine çok şaşırmıştı. Malik ise bu konuda yürütüğü tek tahmin, ailenin gelini olduğu için ona küçük bir hoşçakal hediyesi vermiş olduğu.

Şimdi Mihriban koltukta oturmuş Malik'ın banyodan çıkmasını bekliyordu. Mihriban sabahları o küçük hikayelerden anlatmak istiyordu ve bunun için elinden geleni yapıyordu. Ama Malik inat edermiş gibi ona bu hikayeleri vermiyordu.

Bir gün bütün beyaz gömleklerini saklamıştı. Adam sakince tişört giyip gitmişti işe. Bir başka gün kravatlarını saklamıştı, ta ki aklına onun kravat takmadığı gelene kadar. Kot pantolonlarını sakladı yine olmadı. Ayakkabılarını sakladı olmadı. Çoraplarının hepsini kirliye attı olmadı. Şimdi oturmuş koltukta düşünüyordu. Başka ne yapabilirdi? Sonra birden banyonun kapısı hışımla açıldı.

"Mihriban bu ne?!" diye soran adama baktı sakince. "Anlamadım?" diye sordu kadın. Adam elinde ki beyaz önlüğü kaldırdı. "Sen bunu kaç derecede yıkadın allah aşkın?" diye sordu yeniden. Mihriban tedirgince kalkıp, "Şey annen beyazları 90 derece de yıkamam gerektiğini söylemişti." dedi önlüğe bakarken.

"Allahım ya, Mihriban şunun haline bak!" bir omuzunu bile artık kapatamayan önlüğe baktı. Tedirgin bir şekilde adama sordu. "Bask önlüğün yok mu?" diye. Malik sinirle elinde ki önlüğü yere atıp çekmeceye yöneldi. "Var ama onun cebi çok güzeldi." dedi. Bir poşet çıkartıp içinden yeni bir önlük aldı.

"Eve niye getirdiysem yıkanması için?" diye homurdandı kendi kendine. Mihriban istemeden emeline ulaştığını fark edince gülmek istedi. " Ne olacak canım, alırız aynısından, alt tarafı bir önlük." dedi. Genç adam poşete koydu önce sakince önlüğü. "Öyle basit bir önlük değil o! Onun özel cebi vardı ve ben o cebi çok kullanıyordum." dedikte sonra sinirle odadan çıktı.

Yanlışlığın getirdiği mutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin