Genç adam bar taburesinde oturmuş kara kara düşünüyordu. Derin bir nefes verdi ve önünde duran bardağına elini uzatmıştı ki, başka bir el ondan önce davrandı.
Adam şaşkınlıkla kafasını çevirip baktı. Genç bir kadın bardağını kafaya dikiyordu. Güzel bir kadın. "Pardon, o benim içkimdi." dedi adam. Genç kadın bardağı ağzından çekip. "Biliyorum." demekle yetindi ve devam içti.
Malik şaşkınlık ile kadına baktı. Sonunda biten bardağı tezgaha koydu. Sendeleyerek cebinden para çıkarıp ona verdi. Sonra arkasını dönüp elini başka bir bardağa attı.
Bu sefer ki adam kaba bir şekilde kadının bileğine yapıştı. "Sen ne yapıyorsun!" diye hiddet ile bağırdı. Malik, kadının başını belaya sokacağını fark edip hızla onu kaptı ve kendine çekti. "Pardon." diyerek uzaklaştı.
"Bak tatlım, böyle gidersen sonun iyi durmuyor." diye uyardı onu. Mihriban hiç bir şey anlatmayan bir yüz ifadesi ile "Ama ben içmek istiyorum." dedi. Yaptığı hareketleri görmese onun sarhoş olduğunu anlamazdı.
Kendi de çakır keyfi olmuş ve bir kadın ile uğraşıyordu. "Satın almaya ne dersin?" dedi alayla. Mihriban başını salladı aynı zamanda tüm vücudu da sallandı. "Ya içine biri bir şey koyarsa? Ama sen kendi içkine koymasın dimi?" diye mırıldandı. Adam kadının düşüncesine gülümsedi.
"Böyle olmaz ama, hadi gel benimle." deyip kızın elini tutu. Oldukları mekandan çıkıp az ileride ki açık dükkandan iki şişe içki aldı. "Bak bunların kapağı var. Kimse bir şey koyamaz." dedi ve gülüp göz kırptı.
Genç kadının aklına yatmış olacak ki sokak taşında oturan adamın yanına oturdu ve elinde ki şişeyi alıp içmeye başladı. "Benim adım Malik, sen? "
Mihriban ağzında ki şişeyi indirip. "Mihriban." demekle yetindi. Daha sonra rahatsızca kıpırdandı. "Evim nerde benim?" diye sordu adama.
Malik başına bir bela aldığını o an fark etti ve kafasına kendi şişesini dikti sinirle. Zaten sarhoş olmaya yakındı ama son içtiği yudum ile artık o da sarhoştu.
Biraz sonra Mihriban yeniledi kendini. "Evim nerde benim?!" Malik başını ona çevirip yüzünü buruşturdu. "Çok bağırıyorsun!" diye huysuzca söylendi.
Mihriban burnunu kaldırıp "O zaman evimi nereye sakladığını söyle!" dedi küçük bir çocuk gibi. " Bende değil!" dedi şişeyi yeniden dikmeden önce.
Mihriban birden ağlamaya başldı. Malik şaşkınca kadına baktı. "Ben ne yapacağım bu akşam! Abim çok kızar." adam onun feryadına karşılık "Bende kalırsın , olur biter." deyip ayağa kalkmaya çalıştı.
Bir kaç denemeden sonra anca dikilebildi. "Olmaz! Abim sadece evlenirsem başka birinin evinde kalabilirim dedi!" diye kafasını salladı yine ve ayağa kalkmaya çalıştı. Ama ikisini aynı anda yapamadı. O yüzden önce ayağa kalktı sonra başını yeniden salladı.
Malik biraz etrafına bakındı "Bak az ileride nikah dairesi var. O zaman nikahı kıyalım da öyle bana gideriz. Abin kızmaz o zaman dimi?" diye sordu. Las Vegas'ın en büyük tuzağına onlarda düşmüştü.
Mihriban hafif bir tebessüm ile, "Evet." diye bağırdı. Adamın koluna yapışıp nikah alanına ilerlediler. Aslında tek sorun kalacak yeriydi ama ona da çözüm bulmuştu işte.
Mihriban önüne gelen kahvesinden bir yudum aldı. Hayır, Latte Machiatto dan bir yudum aldı. Mihriban hiçbir şeyin bu dünya da tek ve düz olmadığını öğrendi. Kahve eşitir kahve değildi! Asla tahmin edemeğeceği kadar çok kahve çeşitleri vardı. Her okuduğu ve duyduğu çeşiti aklında tutup denemek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlışlığın getirdiği mutluluk
RomanceDaha bir kaç adım atmıştı ki adam onu kolundan tutup çevirdi. Mihriban abisinin ona gösterdiği gibi çantasını alıp adamın kafasına vurmaya başladı. Sonra çantasının içinde olan biber gazını aramaya başladı, çıkarıp hiç düşünmeden adama doğru sıktı...