Genç kız bilgisayarının önünde oturmuş ve hayatında belki de ilk defa kafasını toplayıp çalışamıyordu.
Çünkü aklı hala geçen akşam gelen aramada kalmıştı. Aklından bir türlü bu meseleyi çıkaramıyordu, ne yapması gerektiğini dair hiç bir fikri yoktu. Gerçi aramanın da kim tarafından yapıldığı da belli değildi, belki de bir şakaydı ama yine de, Mihriban'na kimse böyle şakalar yapmazdı ki. Mihriban'a şaka yapacak arkadaşı yoktu ki.
Numara bütün gündür ona ulaşmak için uğraşsada kesinlikle Mihriban telefona çıkmayacaktı. Bilmediği şeyler Mihriban'ı korkuturdu ve bu da bilmediği bir şeydi.
Saatlerdir bilgisayarın önünde oturmuş tek bir harf tuşuna bile henüz basmamıştı çünkü kafasını toplayıp kendini işe veremiyordu. Mihriban kendini işine veremiyordu!
Hayatı sadece çalışmaktan ibaret olan bir kadın, nasıl kendini işine veremezdi!Yeniden düşüncelere daldığında, biri omuzuna dokunduğun da olduğu yerde sıçrayıp hızla arkasına baktı. Ona gülümseyen sekreteri gördü. Sekreter ona "Patron seni çağırıyor" demekle yetindi.
Mihriban sandalyesinden kalkıp " Hemen geliyorum." diyerek onun peşine takıldı. Beraber merdivenleri teker teker çıkmaya başladılar. Mihriban attığı her adımda biraz daha heyecanlanıyordu çünkü artık istediği terfiyi almış biriydi ve patronun ondan ne isteyebileceğini bir türlü bulamıyordu.
Uzun koridorda ilerlediler, Mihriban buraya çok nadir çıkmasına rağmen duvarda ki resimleri çoktan ezberlemişti. Patronun kapısının önüne geldiklerinde, sekreter ona eliyle durmasını işaret edip kapıyı hafifçe vurdu. Kafasını içeri uzatıp "Mihriban Hanımlar geldi." dedi Mihriban kadının sesini analiz etmek için uğraştı belki içeri girmeden en azından ne ile karşılaşabileceğini anlayabilme umudu ile.
Ama tabii ki de böyle bir şey başaramadı. Kapı ardına kadar açıldı ve Mihriban adımlarını içeriye yönelti. Her zaman tek başına olan adamın yanında bir kadın vardı.
Karısı olmadığını biliyordu, karısını tanıyordu çünkü. Patron ona hafifçe tebessüm edip "Buyurun Mihriban hanım, oturun lütfen." demesi ile Mihriban gereğinden fazla gerildi ama yine de fark ettirmemek için uğraştı ve patronun gösterdiği yere oturdu.
Karşısında zarif bir hanımefendi oturuyordu, ister istemez kadını göz hapsine tuttu. Onun kim olduğunu bilmiyordu ama kadın sanki onu tanıyormuş gibi bakıyordu.
Daha sonra patron sandalyesinden kalktı "Hanımlar ben hemen geliyorum, lütfen keyfinize bakın." deyip kapıdan çıktı. Genç kadın şakınlıkla arkasından baka kalmıştı.
Mihriban bir insanın bu kadar gerilmesinin mümkün olduğunu hiç düşünmezdi. Karşısındaki kadın onun aksine sanki adamın çıkacağını biliyordu.
Kapı kapanır kapanmaz kadın kucağındaki çantayı küçük masaya bırakıp bacak bacak üstüne attı ve yüzünde hafif tatlı bir gülümseme ile "Ben Mehtap Çınar." dedi.
Kadının gözleri o kadar güzeldi ki, bir insanı kolaylıklar haps edebilirdi. Mihriban zar zor kendini toplayıp çok derinlere kaçmış olan sesini buldu ve "Memnun oldum. Ben de Mihriban Konmaz." dedi.
Kadın küçük bir kahkaha attı elini ağzının önüne getirdi, o kadar nazik hareketleri vardı ki, Mihriban şaşırmadan edemedi.
İçinden bir ses bu kadının gençliğinde gerçekten çok güzel olduğunu haykırıyordu ama konumuz bu değildi. Mihriban ortalıkta oluşan sessizlikten rahatsızdı ama karşısında ki kadın, aksine bundan sanki haz duyuyordu.
Kadın onu sürekli inceliyor, onun yaptığı tek bir hareketi kaçırmamak için uğraşıyordu sanki. Bu da Mihriban'ı her saniye daha fazla geriyordu. Kadının yüzünde memnun olduğunu ifade eden bir gülümseme oluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlışlığın getirdiği mutluluk
RomanceDaha bir kaç adım atmıştı ki adam onu kolundan tutup çevirdi. Mihriban abisinin ona gösterdiği gibi çantasını alıp adamın kafasına vurmaya başladı. Sonra çantasının içinde olan biber gazını aramaya başladı, çıkarıp hiç düşünmeden adama doğru sıktı...