Hatırladıklarım kesik kesik. Hastanede, bir özel odada olduğumu hatırlıyorum. Beyaz ışık var. Etrafıma baktığımda serumla bana kan verildiğini fark ediyorum. Deran bazen yanıma gelip ağlıyor. Neler olduğu konusunda bir fikrim yok.
Kendime geldiğimde Deran yanımdaki koltuğa çökmüştü. Mavi gözleri geri dönmüştü. Ancak hasta gibiydi. Çok solgundu. Gözlerinin altında halkalar oluşmuştu.
"Neler oluyor?"
"Sakin ol. Sana zarar vermem."
Tıpkı eskisi gibi bakıyordu bana. Gözlerinin kırmızı olmaması bana güven veriyordu.
"Sen vampirdin. Adın Deran bile değilmiş..."
"Gerçek ismim Alex. Ama 200 yıldır bu topraklarda yaşıyorum. Buralı sayılırım."
"200 yıldır mı?"
"Neden şaşırdın ki? Avcısın. Biraz bilginiz yok mu?"
"Avcı değilim. Ben anlamıyorum."
"Fark etmez. Zaten işim bitik."
Elinde bir torba olduğunu, öne doğru eğildiğinde fark ettim. Torbaya yüzünü sokup kusmaya başladı. Torbanın içi siyah bir sıvıyla doldu. Sonra yüzümdeki şaşkınlık ifadesine bakıp konuşmaya devam etti.
"Beni avlamayı planlıyorsan önemi yok diyorum. Ben bittim. Artık kurtulma ihtimalim yok."
"Neden bahsediyorsun?"
"Victoria'yı öldürdüm. Yani kafasını bedeninden ayırdım. O da yapacağını yaptı bana. Zehirledi beni."
Kolunu açıp sararmış bir diş izi gösterdi.
"Bu zehirden kurtulmamın imkanı yok."
"Sevgilindi."
"200 yıldır bir gün bile sevmedim onu. O benim efendimdi. Gerçek vampirler insanları dönüştürüp kendilerine köle yaparlar. Kölelikten kurtulmak için efendinin öldürülmesi gerek, köle tarafından. Bu da vampir heyeti tarafından tehdit olarak algılanır ve köle yok edilir. Yani Victoria'nın öldüğünü anlar anlamaz peşime düşeceklerdir."
"Peki Victoria'yı öldürüp beni hastaneye mi getirdin?"
"Hayır burası bir hastane değil. Şu an uzak doğuya tatile çıkmış bir hekimin muayenehanesi."
"Ne?"
"Aralıklarla yüzümüzü değiştiren vampir cerrahtan çok şey öğrendim. Lale benim ilk aşkımdı. Ona olanlardan sonra, tedbirli olmaya karar vermiştim. Dikişlerim pek iyi olmamış olabilir. Kusura bakma."
Tişörtümü kaldırıp baktım. Göğsümün üzerinde sanki kalp ameliyatı olmuşum gibi boydan boya dikiş izi vardı.
Sessiz kaldık. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Beni kurtarmıştı o kesindi ama hayatını tehlikeye atmış olması kötüydü. Bunu sorgulayacak durumda değildim. Muhtemelen böyle yapmasaydı ölmüş olacaktım.
"Zehir... Onu durdurmanın bir yolu yok mu?"
"Bilmiyorum. Ama beslenemiyorum. Sanırım beni kurutacak."
"Peki sana da serum versek?"
"Acı sonu biraz daha geciktirmekten başka işe yaramaz."
"Sana çare bulabilirim o zamana kadar güçlü kalman lazım."
"Nasıl bir çare düşünüyorsun? Avcılara mı soracaksın? Bir vampire hayrınız olsun mu diyeceksin? Sence peşime düşmezler mi?"
"Avcılardan uzak dururum." bu sözüm üzerine Barlas'ı düşündüm. Umarım iyidir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Ay
FantasyKaranlık... Tek duyumsadığım şeydi. Artık ne yaram acıyordu ne de kalbim. Duygularım alınmış gibiydi. Artık ne sevgi kalmıştı, ne de umut. Karanlığın bana getirdiği tek bir şey var. O da ölüm. Gözyaşlarımın sebebi donmakta olan bedenim miydi, yoksa...