Sonunda Başak'ın isteğinin gerçek olmasına inanamıyordum. Başak'ın içgüdüleri doğru çıkmıştı. Bizi pasta kursuna yollayanın Başak'la kafa bulduğunu düşünmüştüm. Başak hep içten içe izlendiğimize ve sonunda kovana davet edileceğimize inanıyormuş. Pasta kursu psikolojime iyi geldiği için devam ettiğimize şimdi çok memnunduk. Böylece bir yıldır emek verdiğimiz cadılık çalışmalarımızı bir seviye üste taşıyacaktık. Hüma Hanım'ın yazdığı tarih iki gün sonraydı. Önce eğitim almamız gerektiğinden bahsetmişti. O günü iple çekiyorduk.
Barlas'tan ayrıldığımdan beri uykularım bölük pörçüktü. Önceleri uykuyla uyanıklık arasında kalıyor sürekli Barlas'ın adını sayıklıyordum. Neyse ki zamanla biraz daha kendimi toparlamayı başardım. Yine de sabah erkenden kendiliğimden uyanıyordum. En azından sabah uyanamama derdim olmadığı için okula geç kalma derdim de yoktu.
Okula geldiğimde herkes her zamankinden farklı görünüyordu. Bunun benimle ya da wiccalıkla alakası yoktu. Normalde herkes bezmiş ya da yarı uyuyor halde olurdu. Ama bu sefer hepsinde tuhaf bir kıpırdanma vardı. Özellikle kızlar, aralarında kıkır kıkır gülüyordu.
Yerlerine oturduklarında Başak dayanamadı ve neler olduğunu sordu.
"Deran yatay geçişle bizim okula geliyormuş." cevabı geldi.
"DJ Deran mı?" diye sordu Başak şaşkınlıkla.
"Evet."
"O bizlerle mi yaşıttı?"
"Valla öyleymiş." Dedi bir kız yine kıkırdayarak. Başak şimdi bütün sınıfa şaşkınlıkla bakıyordu. Kandırıldığını düşünüyor olmalıydı.
"İyi de özel okul falan tercih etmez miydi?" Dedi kafasındaki soru işaretlerini dile getiriyordu besbelli. Bunun üzerine kızlardan bilgiç olanı cevap verdi.
"Zaten özel okuldan geliyor. Bizim bölüm için en iyi ikinci üniversite burası. Bence özel okullar elimize su dökemez. Hocalar çok daha iyi. Çocuk zekiymiş." Dedi kız ve ardından kaleminin arkasını kemirmek için dişlerinin arasına soktu. Başak'ın gözleri parlıyordu.
"İnanılmaz."
"Biliyorum." Kıkırtılar havada uçuştu. Başak bana bir şeyler söylemek için döndü. Umursamadığımı biliyordu. Zaten ağzını açmadan diyeceğinden vazgeçti. Umarım onu görmek için kampüsü gezme gibi bir fikir ortaya atmazdı.
Eve gidince odama kapandım. Başak yemek yiyip yemeyeceğimi sordu. Memleketlerimizden annelerimiz kasa kasa yemek gönderiyordu. O yüzden dolap genellikle boş kalmıyordu. Yemek yapacağız diye de uğraşmıyorduk. Ama ben uzun bir süredir akşam yemeği yemiyordum. Öğle yemeğini de Başak'ın zoruyla az miktarlarda yiyordum. Yedi kiloya yakın vermiştim. Yine yemek yemeyecektim. Yatağın üstüne oturup, boş boş bakmakla geçecekti gecem. Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu.
Yastığı doğrultmadan, üstüne oturup, yatağın başına sırtımı yasladım. Dudağımı yemeye başlamıştım. Barlasla öpüştüğüm zamanlar aklıma geldi. Parmaklarımı dudaklarımda gezdirdim. Gözlerimi kapattım. Öpüşürken belimi tuttuğunda, sıcaklığını hissederdim. Neler düşünüyordum ben? Artık bunun imkansız olduğu kafama dank etti. Kalbime bir acı saplandı. Anında ayağa kalktım. Başak'ın yanına gittim.
"Hadi Başak badem ezmelerinden mini mantarlar yapalım."
Başak, ani hareketlenmelerime bazen şaşırıyordu. Belki arkasına saklandığımı anlardı bir gün.
Ertesi gün okulda bir iyilik yapıp hem Başak'a hem de kendime büfeden kahve almaya inmiştim. Koridorda bir hareketlenme vardı. Kızın biri omzuma öyle kötü çarptı ki acıyla omzumu tuttum. Neyse ki henüz kahveleri almamıştım yani en azından elimde sağa sola saçılacak bir şeyler yoktu. Omzuma çarpan kız 'Deran orada.' diyerek koridor boyunca ilerliyordu. Gittiği yere doğru baktığımda bir erkeği ve etrafını çevrelemiş bir sürü kızı görmemek olanaksızdı. Ünlü olduğu besbelliydi. Gözünde güneş gözlüğü vardı. Çevresindeki ilgiden hoşnut görünüyordu. Gözlüğünü çıkardı. Ritmik bir şekilde, diğer elini omzuna kadar gelen dalgalı saçlarının arasına attı. Sıska bir vücudu vardı. Açık mavi gözleri çok uzaktan bile belli oluyordu. Bir süre sonra çocuğun dosdoğru bana baktığını fark ettim. Çevresindeki kızların bile en az yarısı Deran'dan gözlerini ayırabilmiş, nereye baktığını anlamak için bana bakıyorlardı. Utancımdan kıpkırmızı kesilmiştim. Üstümde başımda bir şeyler mi vardı acaba? Yoksa diğer kızlar gibi gelip ona yapışmadım diye mi bakıyordu? Hemen kafamı çevirip büfeye doğru yürümeye devam ettim. Kahveleri alırken göz ucuyla arkama baktım. Çoktan kız sürüsüyle beraber ortadan kaybolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Ay
FantastikKaranlık... Tek duyumsadığım şeydi. Artık ne yaram acıyordu ne de kalbim. Duygularım alınmış gibiydi. Artık ne sevgi kalmıştı, ne de umut. Karanlığın bana getirdiği tek bir şey var. O da ölüm. Gözyaşlarımın sebebi donmakta olan bedenim miydi, yoksa...