Paparazi Savaşı

559 54 5
                                    

Yol boyunca hiç konuşmadı. Arabadan inerken şaşkınlığımın üstesinden ancak gelebilmiştim. Artık hayal kırıklığım yoktu. Beni savunmuştu. Sanırım savaştığı bir şeyler vardı. Ve beni sevdiğini itiraf etmişti. Haftalar önce annesi izin vermediği için dışarı çıkamadığı aklıma geldi. İnanmamıştım o zaman ama meğer doğruyu söylüyormuş. Aralarındaki şey neydi anlayabilmiş değildim ama normal bir anne oğul ilişkilerinin olmadığı kesindi. Belki de bir anne olarak oğlunu bir şeylerden korumaya çalışıyordu. Gerçi Deran'a derin bir anne sevgisiyle bakmadığı belliydi. Bu kadar birbirlerine nefretle bakacak ne yaşamış olabilirlerdi ki?

Okulda Başak'ın yanımızdan uzaklaşmaması gerektiğini açıklamıştık. Zaten ben de arkadaşımın yalnız kalmasını istemiyordum. Olanlardan Başak'a bahsetmemiştim. O da her zamanki gibi açıklayayım diye tepeme binmemişti. Garip, çıkmaya başlayınca daha çok ilgilenmesini bekliyordum. Ama çok dalgındı, ruh gibiydi. Bir süredir aklıma takılı kalan soruyu sordum.

"Başak, Selim hocayla platonik takılmıyorsun değil mi?"

"Yok canım, o benim hocam." Diye cevap verince üstelemedim.

Derse girdiğimizde ben hocanın dediklerini not almaya çalışırken Deran bana döndü.

"Dinle annem için özür dilerim. Biz pek anlaşamayız da."

"Anladım canım umarım kısa bir sürede aranız düzelir. Sonuçta o senin annen."

"Hayır." Diyerek ani bir çıkış yapınca şaşkın bir şekilde baktım. "Yani bizim aramızda normal anne oğul ilişkisi yok. O beni çok kıskanır. Ondan uzak durmalısın tamam mı? Merak etme ben seni koruyacağım."

Neden koruyacaktı? Annesi nasıl bir kadındı? Bu düşüncelerimi hoca böldü.

"Evet Deran lütfen son dediğim şeyi tekrar eder misin?"

Hemen önüme döndüm. Kıpkırmızı olmuştum. Umarım Deran çok rezil olmazdı diye düşünürken Deran mucizevi bir şekilde hocanın son cümlesini eksiksiz olarak söyledi. Ağzım açık Deran'a bakakalmıştım. Derslerde çok iyi olmalıydı. Hoca bile şaşkın görünüyordu.

Çıkışta beni lüks bir kafeye kahve içmeye davet etti. Daha önce paparazilerden korunmaya çalışmamız gerektiğiyle ilgili söylediklerinden dolayı bunu beklemiyordum.

"Ama hani pek ortalarda görünmeyecektik?"

"Arabayla gidip geliriz. Görünmeyiz."

"Tamam ama çok vaktim yok. Bir saat." Dedim çünkü akşam kovan toplantısı vardı. Ona bunu söyleyemezdim. Neyse ki ne işim olduğunu pek sorgulamadı.

Arabaya bindiğimizde ilk kez böyle lüks bir yere takılacak olmanın heyecanı içindeydim. Deran arabayı sürerken bana açıklamada bulunmaya başladı. Gözünü beklediğim gibi yoldan ayırmıyordu.

"Eninde sonunda ortaya çıkacak. Bence artık çok kasmayalım. Sana neler olabileceğinden bahsettim. Sen güçlü kızsındır. Sana güveniyorum."

Cevap vermedim. Fikrinin hızlıca değişmesine şaşırmıştım. Halbuki okulda dahi üç kişi takılalım diyeli çok olmamıştı. Her ne kadar bu bana daha fazla güven verse de buna pek hazır değildim. Dediğine göre yıpratan bir süreçti. Ama neyse ki kafeye girene kadar karşımıza paparazi falan çıkmadı. Ortada kimseleri görmeyince biz de kalabalık olmayan bir sokağa bakan bir pencere kenarına yerleştik. Kahvelerimizi yudumlarken ben lise ve aile hayatımdan bahsettim. Başını ağrıtmış mıydım bilmiyorum. Çünkü hiç konuşmadı. Ama sıkılmış gibi görünmüyordu. Yüzünde şirin bir gülümsemeyle dinliyordu beni. Giderken Deran'ın bu kadar nezaketli olmasından dolayı ben de nazik davranmaya çalıştım.

Kara AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin