Köle

332 34 0
                                    

Kafam gerçekten bomboştu. Neler olduğunu çözememiştik. Üstüne üstlük bir saattir aradığım araba binanın önünde durmaktaydı. Panik halinde olduğum için görmemiştim sanırım.

Arabayı çalıştırıp, gaza basarken bile aklım Melisa’daydı. Nasıl ortadan kaybolmuş olabilirdi ki?

“Ne kadar yavaş hareket ediyorsunuz?”

Sesi yumuşak olmasaydı belki panikten bir yere geçirebilirdim. Arabaya bindiğimden beri onu fark etmediğime inanamıyorum. Arka koltukta hiç hareketsiz duruyordu.

“Melisa bir anda ortadan kayboldu.”

“Hayatı kurtuldu. Orada kalsaydı kısa süre sonra toprak olacaktı.”

“Onu sen mi kaçırdın? İnanamıyorum. Rahibe fark etmeden bunu nasıl başardın?”

Güldü. “Gerçekten rahibe uyuyor mu sanıyorsun? Avcıların tarzıyla bir yere varamayacağımızın farkında.”

“Ne! Buna rahibe mi izin verdi?”

“Daha garibi var. Sanki bana şans vermek istiyormuş gibiydi.”

“Felsefemizin temelinde evrendeki her şeye saygı yatar.”

“Bu felsefeyi avcılar benimseyememiş sanırım.”

“Bilgeye de ihtiyacımız var savaşçıya da. İkisi bir arada her zaman denk gelmiyor.”

Eve geldiğimizde Deran kapının önünde beni uyardı.

“Eve girdiğinde her zaman duymayacağın çığlıklar duyabilirsin. Ben başında olacağım. Tehlike oluşturmayacak. Bu durum birkaç gün sürebilir.”

“Melisa mı? Ona ne yaptın?”

“Artık benim gibi olacak.”

“Onu vampire mi çevirdin?”

“Başka şansı yoktu. Ölecekti zaten. Vampir heyetine karşı işimize yarayabilir. Neden birini çöpe atalım ki?”

Eve girer girmez korkunç çığlıkları duydum. Sesi uzak ve boğuk geliyordu. Biraz panik oldum. İyi ki oldukça büyük, izole bir evdeydik.

“Bu normal mi?”

“Çok acı verici bir şey. Tahmin bile edemezsin.”

Gece çığlıklar yüzünden huzursuz uyudum. Sabah kalktığımda çığlıklar büyük oranda azalmıştı. Deran geceleri bana çok ters davranıyordu. Ona en fazla yaklaşabildiğim zaman gündüz vaktiydi. Seslerin olduğu odaya doğru gittim. Melisa dünkü halinden de daha kötü görünüyordu. Yüzü pembe mor bir renkteydi. Gözlerinin sadece beyazı görünüyordu. Gövdesi yattığı yerde kıvrılıyordu. Parmakları kasılmaktan pençe halini almıştı. Nefes almıyordu. Deran Melisa’nın çok yakınında dua eder pozisyondaydı. Yaklaştığımda yüzünü bana döndü.

“ İnsanlıktan çıkmamız doğal. Bu acı yüzünden bazılarımız önceki hayatını bile unutabiliyor.”

Gece boyunca kafamı kurcalayan soruyu sordum.

“O artık kölen mi olacak?”

“Evet. Köleler, insanları gerçek vampire dönüştüremez. Ama ben artık köle değilim.”

Vampirlerle köleleri arasında garip bir bağ vardı. Yaşamsal bir bağ… Ayrıca aralarında cinsel bir çekim de oluyordu. Deran yüzümdeki ifadeyi gördü. Aklımdan neler geçtiğini gayet iyi anlamıştı. Buna rağmen hiçbir şey demeden başını çevirdi. Bundan nefret ediyordum. Boğazımı temizledim. Konuyu değiştirecektim.

“Ya seni öldürürse?”

“Hipnoz yeteneğime rağmen mi?” Güldü.

“Hipnoz yeteneğin mi var?”

“Evet ama sen de işe yaramadı. Çok garip değil mi?”

“Wicca olduğum için olabilir mi?”

“Olabilir. Dünyada hiç bilmediğimiz şeyler var değil mi?”

“Victoria’nın hipnoz yeteneği yok muydu?”

“Vardı.”

Yine suskunluk, yine belirsizlik. Boğazımda koca bir düğümle öylece kalıyordum. Madem Victoria o kadar güçlüydü onu yenebilmeyi nasıl başarmıştı?

Birkaç gün içinde Melisa ayağa kalktı. Gayet iyi görünüyordu. Hareketleri robotlaşmıştı. Yüzü ifadesizdi. Bir kere beraber oturduk. Ona beni tanıyıp tanımadığını sordum. Ama beni hatırlamıyordu. Ona kısa bir süre beraber iş yaptığımızı söyledim. Pek oralı olmadı.

Deran Melisa’nın başından ayrılmıyordu. Geceleri avlanmayı, gündüz de idare etmeyi öğretiyordu. Uyması gereken çok kural vardı anlaşılan. Bu böyle ne kadar sürecekti bilmiyorum ama günler haftalar gibi uzun gelmeye başlamıştı artık bana. Çok yalnız hissediyordum. Birbirimizin gözünün içine baktığımız günleri özler olmuştum. Evde görünmez birine dönüşmüştüm. Tehlikeden dolayı dışarı da çıkamıyordum. Avcılara belli etmemek için onların yanına da gitmiyordum. Geceleri Deran beni odama kilitliyordu. Geceleri ters, gündüzleri de mesafeli davranmaya başlamıştı. Kendimi fazlalık gibi hissetmeye başlamıştım. Belki de öyleydim.

Bir gece bu duygular iyice beni sıkıştırmaya başladı. Nasıl bir tehlike içinde olduğumuzu dahi unutmuştum. Neden bu vampirlerle aynı yerde yaşıyordum ki? Şu halimle wicca bile olmak istemiyordum. Çok aşağılık hissediyordum kendimi. Başak da gelmiştir. Bana ihtiyacı vardır. Belki de normal üniversite hayatıma dönmek en mantıklısı. Belki de yaşadığım bunca garip şeyi unutmak en iyisi. Ve yaşadığımız aşkı…

Zaten küçük bir çantadan başka bir şeyim yoktu. Kıyafetleri dahi, ev sahibinin gardırobundan giyiyordum. Anahtar bendeydi. Kapıyı açtım ve dışarı çıktım.

Ev çok sessizdi. Sanırım dışarı çıkmışlardı. Deran hiçbir durumda bana zarar vermezdi. Ben ondan bu kadar eminken onun kendinden şüphe duymasını garipsiyordum. Dış kapıdan da çıktım. Vakit çok geçti, belki de arabayı almalıydım.

Böylece garaja gittim. Ama garaj boştu. Sonra kendimden emin olmayarak tekrar dışarı çıktım. Acaba vazgeçmeli miydim? Dikkat çekmemek için ışık açmamıştım. Körlemesine gidiyordum. Bahçenin içinde bir ışık gördüm. Sanırım araba bahçenin içindeydi. Deran anahtarı arabanın üstünde bırakıyordu. Muhtemelen sorunsuzca binip giderdim. Sadece çimlere biraz zarar verecektim.

Arabaya doğru ilerlerken bir çıtırtı duydum. Ama nereden geldiğini bulmaya çalışmadan devam ettim. O kadar sessizdi ki ayak seslerim gecenin içinde yankılanıyordu.

Arabaya ulaşmama az kalmıştı. Bir anda üstüme gelen ağır bir şey beni yere serdi. Vücudum yumuşak toprağın üzerine yığıldığında, ağır şeyin üstümden inmediğini ve hareket ettiğini hissediyordum. Ben bu ağırlığın altında debelenirken, o boğazıma yöneldi. Sivri dişler boğazımı delerken, kanım aç bir vampirin ruhuna karışmaya başladı.

Kara AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin