Büyüyü biliyordum. Vakit kaybetmeden Deran'ın yanına geri döndüm. Yolda geçirdiğim saatlerin farkında bile değildim. Kafamda büyünün tarifi dönüp duruyordu. Her geçen dakika kafamda daha canlı bir şekilde oluşuyordu yapacaklarım.
Rahibe büyü malzemelerini, benim için masaya sıralamakta zorlanmayacaktı. Geriye tek bir şey kalmıştı.
Deran bıraktığım gibi duruyordu. Hiçbir hareket yoktu. Bulunduğu evin arka bahçesi küçüktü ama çevrede beni görebilecek kimse yoktu. Malzemeleri bir araya getirdiğimde huşu haline geldim. Bir elimdeki keskin bıçağı hiç tereddüt etmeden dirseğime kadar sıyırdığım koluma bastırdım. Gözlerim kapalı da olsa kanın damladığını hissediyordum.
Hazırladığım karışımı Deran'ın kafasına ve alnının ortasına sürdüm. Sonra gömleğinin düğmelerini açıp kalbinin üstüne sürdüm. Sonra öylece Deran'a bakakaldım.
Bu kadar mıydı? Şimdi oturup canlanmasını bekleyecektim. Ona bakarken gözlerim kararıyordu. Başımın üstünde bir ağırlık var gibiydi. Bir şeyin beni başka alemlere çektiğini hissettim.
Bir masanın önünde oturuyordum.Panik halinde etrafa baktım. Sanki uzay boşluğunda gibiydim. Bedenimin ağırlığı yoktu. Sonsuzluğun içindeydim.
Önüme döndüğümde karşımda beliren kırmızı gözler yüzünden oturduğum yerden zıpladım.
Karşımdaki kadın insanlığın sonuna gelmiş ve egosu için tüm dünyayı yakmış bir kadındı. Bana acımayacağını çok iyi biliyordum. Tek bir insan kalsa gözünü kırpmadan yok edecek biriydi. Yaratıldığında insan olması çok ironikti. Yaşadıkları ona bir lanet olmuş sonra bu laneti kişilik haline getirmişti. Şeytan...
"Lilith!"
"İnsanın doğasında vardır hata yapmak. Bu hatayı hayatınla ödeyeceğini biliyor muydun küçük kız? İşin kötüsü bu işin hiçbir şekilde devamı olmayacak. Yok olacaksın. Öylece küllerin boşluğa savrulacak. Büyük aşkını hatırlamayacaksın bile. Neden biliyor musun? Çünkü aşk diye bir şey yoktur."
Masadaki ellerimi o kadar sıkmıştım ki tırnaklarım derimin içine girmişti. Gözlerimi sıkıca kapattım. Ona inanamazdım. Belki öldükten sonra öylece boşluğa savrulma fikri kalbime ağır gelmişti ve umutsuzluğumu çaresizliğe dönüştürmüştü. Ama aşkın aslında hiç var olmadığına nasıl inanabilirdim. Derinlerde hissettiğim o kıpırtıyı artık hissedememek bile çok korkutuyordu beni.
Masaya hızlıca vurmasıyla gözlerimi açtım. Saçlarının dalgaları yılanların hareketlerine benziyordu. Kırmızı gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.
"Hazır mısın?"
Rahatça arkasına yaslandı. İçimi kaplayan bir soğuğun yavaş yavaş bedenimi ele geçirmeye başladığını hissediyordum. Lilith'in arkasında bir dev oluşmaya başlamıştı. Onun ne olduğunu bilmiyordum ama belli ki benimle aynı dünyadan biri değildi. Ve daha da kötüsü Lilith'in arkasındaki büyük gücün kaynağıydı.
Belki burada hayatım sona erecekti. Belki de dediği gibi sadece boşluğa karışacaktım. Ancak elim kolum bağlı kalmayacaktım. Kuzu kuzu teslim olmayacaktım. Elimdeki tek silahı kullanacaktım. Aslında silah bile değildi. Sadece sönük bir mutluluk... Deran'a duyduğum aşk, derinlerde sakladığım hayal... Gözümün önünden kanlı canlı, mutlu yüzlerimiz geçiyor. Ağaçların, çiçeklerin olduğu, masmavi gökyüzünde güneşin parıldadığı bir mabette, hiçbir sınır olmaksızın el eleyiz. Korku olmadan birbirimize sarılıyoruz.
Gözlerimin önünde kulağımın arkasına taktığı papatyanın sarısı daha canlı bir hal aldıkça hissettiğim mutluluğun dozu da artıyordu.
Toprak, bu gece bizimle ol,
Bizi gücünle kuşat,
Kuvvetinle sar bizi,
Bizi içine al,
Ateşin ruhları,
Bu gece bizimle dans edin,
Bize enerjinizi verin,
Işığınızı verin,
Kalbimizi ısıtın,
Soğuk, kristal su,
Karanlık, derin su,
Yıka bizi,
Uğuldayan, ağlayan rüzgar,
Uluyan fırtına,
Taşı bizi...
Enerjiyi hissediyordum. İçimden tekrarladığım bu duayı yeniden yüksek sesle söyledim. Gözümü açtığımda bedenimden çıkan enerjinin etkisiyle korkmuş görünüyorlardı. Lilith sinirden titreyen sesiyle tek bir şey söyledi.
"Ninhursag!"
İşte o zaman benim de arkamda Lilith'in arkasındakine benzer bir kişi olduğunu fark ettim. Belki o da bir devdi. Dünyada sadece kötülük yoktu. Her şeyin bir karşıtı vardı. Yoksa hiçbir şey var olmazdı. Lilith'in geri çekildiğini hissediyordum.
"Hayatını kurtardın. Artık yaşayabilirsin. Büyük aşkın olmadan!"
Gülmesi, çığlık atar gibiydi. Yavaşça gözden kaybolurken çığlıkları tüm canlılığıyla kulaklarımda yankılanıyordu.
Gözlerimi açtığımda Deran'ın yanındaydım. Ve Deran bıraktığımdan farklı değildi. Bu kadar mıydı? Onu kurtaramamış mıydım? Lilith haklıydı. Eski halime onsuz dönemeyecektim ve yaşadığım, hayata benzemeyecekti. Elimden her şeyimi almıştı. Sessizce göz yaşı döktüm.
Gözlerimin önünde bir ışık çaktı. Işığın nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Sanırım gördüğüm şey gerçek değildi. Ama Deran'ın rengi normale dönmüş gibiydi. Bu gördüğüm hayal miydi? Yumuşak yanağına dokunduğumda içine kuvvetli bir nefes çekti.
-----------
İnsan her şeyin başındayken, kurduğu hayallerin gerçek olabileceğine ihtimal vermiyor. İmkansız bile olsa, vazgeçmediğiniz sürece düşlerimiz gerçek oluyor. Tek yapmamız gereken hedefe giden yoldan asla ayrılmamak. Bu yol ne kadar dikenli de olsa, o dikenler ne kadar derine girerse girsin asla vazgeçmemek... Ve asla arkanızda bıraktığınız, kanınızla kaplı yola bakmamak... Cesaretiniz var mı?
Artık sınırlarımız yok. Korku ve endişe olmadan birbirimize sarılabiliyoruz. Çünkü artık Deran'ın kanlı canlı atan bir kalbi var. Her şeye yeniden başladık. Ama artık önümüzde sadece aydınlık var. Arkamıza bakmıyoruz. Sonunda huzur ve mutluluk için savaşı beraber verdik. Birbirimizden hiç ayrılmadık.
Ve aşk, en büyük ilhamım oldu.
Okuyan herkese çok teşekkür ederim.
Lilith ve kara büyü efsanelerinin kökenini incelediğimde sümer mitolojisi metinleriyle karşılaştım o yüzden bundan bahsetmeden olmazdı. Sümer tanrılarıyla ilgili daha ayrıntılı yazdığım hikayeyi -Yaradılış- çalışmalarımdan bulabilirsiniz.
Tabii hikayelerim devam ediyor. Takip eden ve beni okuyan herkese çok teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Ay
FantasyKaranlık... Tek duyumsadığım şeydi. Artık ne yaram acıyordu ne de kalbim. Duygularım alınmış gibiydi. Artık ne sevgi kalmıştı, ne de umut. Karanlığın bana getirdiği tek bir şey var. O da ölüm. Gözyaşlarımın sebebi donmakta olan bedenim miydi, yoksa...