3

230 18 8
                                    

(Yarın Treasure'un debut tarihi. 1yıl ne kadar çabuk geçti öyle ya! Çok mutluyum çokkk yüz yıllarca beraber olalım inş♥️♥️)

(3.Gün)
Bugün...sessiz sakin okula geldim. Ayağımla yerdeki taşa vura vura gidiyorken yanımdan uzunca bir insan silüeti geçip bana "Günaydın" dedi. Başımı kaldırıp önüme baktım. Prens, uzun bacakları sayesinde çok da öne atılarak ilerlemişti. Çantamı sırtımda sabitleyerek koşa koşa yanına gittim.

-Günaydın. Sana bir sorum var.

-Kütüphanede konuşalım mı?

-Hayır hayır. Sadece sorup gideceğim.

-Peki. Şey...bira acele et.

-Şimdi öncelikle yanlış anlama! Biliyorsun insanlar benimle pek iyi anlaşamıyor. Özellikle onlara istedikleri şeyi vermiyorum diye, yani bilirsin onlarla flörtleşmiyorum yapmacık samimiyetleri sevmiyorum diye bana haz etmiyorlar. Gerçekten birini sevsem ona iyi davranırım mesela Minah! Çok efendi sessiz sakin güzel zeki bir kız. Değil mi? Ben de sen de onu seviyorsun. Aslında senin işin de zor. Herkesle sevgili olamazsın ama herkes kendisine ait tutmak istiyor seni. Aahhh imkansız aşklar. Başımıza hep iş açıyorlar. Ben de tam bu konu hakkında bir şey soracaktım. İmkansız bir aşk. Birine aşığım ama imkansız. Aramızda kalır bu değil mi?

-Evet. Aramızda kalacak tabii ama biraz acele etsen? Herkes bize bakıyor da!

-Sen ulusal kanala da çıkmıştın değil mi? İnstagramda 200.000 takipçin var. Çok fazla. Sence bir kız sana, ulusal kanala çıkmadan önceki hesabına girip şimdiki hesabına mesaj atsa, sen...binlerce mesajın arasından bunu fark eder misin?

-Şey...mesajlara baktığım gibi fark ederim. Ama, çok fazla mesaj aldığım için sadece pazar günleri genel kontrol yapıyorum.

-Aaah! Anladım. Peki, yanıt verir misin?

-Teknik olarak hesabımı çalmış olur. Bu yüzden cevap veririm. Neden böyle bir şey yapmış olduğunu sorarım.

-Mantıklı! Ama sen onun kadar uzun süredir terk etmiş olamazsın hesabını. Yani sen sinirlenirsin o da şaşırır ve geri döner. Anlıyorum. Demek ki daha mesajlara bakmamış.

-Kimden bahsettiğini anlamadım ama...sanırım öyle. Dediğinde kolunu patpatlayıp teşekkür ettim ve sınıfa girdim. Başımı masaya koyup uyku pozisyonumu almıştım. Tam dalacam derken biri saçımı kökünden yakaladı ve başımı kaldırdı. Gördüğüm şey, 3-5 kişilik bir kız grubuydu.

-Seni küçük sürtük! Seok'uma yavşaklık mı ettin sen? Ölmek mi istiyorsun ha? Ölmek mi istiyorsun? Diye saçımı bırakmadan kafamı sarstı. Ben de onun saçına asılmak istedim ama 5'e tek olduğum için tutulmuştum. Arka bahçeye kadar itile kakıla gitmiştim. Yapabildiğim kadar ben de saldırsam da gözümün altını tırmalamış, saçımı başımı dağıtmış, dudağımda tokatların etkisi ile bi patlak meydana gelmiş ve örgülü kızın vurduğu taşla kaşımda da ufak tefek yaralar olmuştu. Tabii hattan kaçar mı? Herkes kameraya çekmek için film izler gibi arka bahçeye toplanmıştı. En son itildiğimde başrol kız tekrar üstüme çullanacakken duyduğumuz sesle durduk ve kızlar o tiksinç masum süt dökmüş kedi kılığına girdiler. Yüzümdeki ağrı yüzünden yüzümü buruşturmuştum ki Seok gelip elini uzattı.

-Kalk. Dedi. Biraz tereddüt etmiştim açıkçası. Daha yeni şimdi onun için dayak yemiştim. O da bunu fark edince elimi kendisi tutup kalkmama yardımcı olmuştu. Prens Seok'un kurtardığı ilk kızdım. Bu da apayrı bir şoktu. Benim için de, Seok'un prensesleri için de. Anlaşılan Seok da bu durumdan bıkmıştı. Bu yüzden yeni bi adım atmak istiyordu. Eğer öyle olmasa, bu konuşmayı yapmazdı.

-Kıskançlığınızdan çekememezliğinizden insanlara zarar vermeyi kesin. Sizi sevmem için yarışmaya çalışmayın. Kendinizi sevdirmek için kılık değiştirmekten vazgeçin artık. Ben hepinize ait bir erkek olamam. Hepinizi sevemem. Birbirinizi öldürme isteğiniz sizden daha da soğumama sebep oluyor. Haberiniz olsun. Bu mide bulandırıcı alışkanlığınızı yok edin. Bir daha Bul Haeng'e ya da başkasına zarar verdiğinize şahit olursam, canınızı daha çok yakarım. Ha merakınızı da gidereyim. Bul Haeng ile biz arkadaşız. İyi anlaşıyoruz. Çünkü sizin gibi değişken bir yapıya sahip değil. Gel Haeng-ah! Dedi ve tuttuğu bileğimden çekiştirip beni de peşinden götürdü. Koşa koşa revire gittik. Gidip elimi yüzümü yıkadım yüzümü kurularken bana seslendiğini duydum.

-Haeng-ah! Otur. Yüzüne pansuman yapalım.

-Neden onlara arkadaş olduğumuzu söyledin?

-Yoksa bu sefer de Seok ile çıkıyor musunuz diye döveceklerdi. Dedi ve karşıma sandalye çekip oturdu. Çenemi tutup kaldırdı. Gözlerimi kapattım. Soğuk krem yanan yaralarımı ferahlatıyordu.

-İyi mi böyle? Acıyor mu?

-Evet. Biraz. Dedim. Bir ara durdu. Gözlerimi geri açtım. Yarabandı ayarlıyordu.

-Sana bulaşmaya çalışırlarsa benim yanıma gel. Sana numaramı vereceğim.

-Gerçekten arkadaş mıyız artık?

-Sanırım.

-Neden?

-Çünkü yorucu. Seninle karşı karşıya gelen herkesin sadece hava olsun diye seni arzuladığını bilmek yorucu. Kime güveneceğini bilmiyorsun. Ama sen...benimle arkadaş olmak için çırpınmadın. Dürüst olmak gerekirse, buna ihtiyacım vardı. Böyle bir arkadaşa.

-Benim de...açık sözlü olduğum için itici bulmayan birine ihtiyacım vardı. Teşekkür ederim.

-Sahi! Bahsettiğin şu arkadaş kimdi?

-Huh? Aah o şey, bir arkadaşımın durumuydu ve aklımı çok kurcaladı açıkçası. 

-Ahh! Anlıyorum. Sorun değil. Yardıma ihtiyacım olduğunda görüşebiliriz. Dedi. Ben de başımı salladım ve tekrar teşekkür edip ayrıldık.

Akşam eve geldiğimde çok halsizdim. Hemen çantamı atıp banyo yaptım ve yemek için sofraya oturdum. Babam yine evde değildi. Annem yaraları sormuştu ve ne olduğunu anlatınca biraz sinirlense de siniriyle kalmıştı. Odama geçip yatağa oturdum ve karşımdaki aynadan yüzümü inceledim. Yaralarıma baktım. Sonra telefonumu aldım elime. Hiç umudum yoktu artık. Han beni fark edecek de benimle konuşacak da arkadaş olacaz da beni sevecek de sevgili ola-bunlar ancak kendim bile duyunca kahkahayı basacağım hayallerdi.

-Tıhh..! Herkes ne ki sen ne olasın Bul Haenggie!? Sen şanssızlık abidesisin. Dedim kendi kendime. Bir an elimdeki telefon ufak bi titredi. Açıp bakmak istemiyordum çünkü artık Han olmadığı kesindi. Ama belki Seok olabilirdi ya da daha önemli bir şey de olabilirdi. Bu yüzden telefonun ekranını açtım. Gördüğüm bildirim ile vücudum titremişti.

realstraykids:
YHAA! NEDEN HESABIMI ÇALDIN? SEN KİMSİN?

WLTJD914 {Instagram Han Jisung}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin