(Ben geldiiiiim! Karantinam bitti! İyileştim çok daha iyiyim. İyi okumalaaarrr🥰🥰)
Bunu söyledikten sonra gitmişti. Girdiğim gibi çıktım okuldan. Han'ın yurduna gittim. Kapıyı tokmakla ve zille gümbür gümbür çaldım. Hyunjin kapıyı açmıştı.
-Han nerede?
-Şirkette. Olanlar sızdı. Acil toplantıya gittiler. Ben de gidecektim ama kendimi iyi hissetmediğim için gitmedim. Hasta olabilirim diye. Kimseye bulaştırmak istemedim.
-Şimdi iyi misin?
-Evet.
-Üstüne bir şeyler al da şirkete gidelim. Çabuk olmalıyız.
-Neden?
-Acele et işte! Dedim. Ceketini, telefonunu ve anahtarını aldığı gibi evden çıktık. Şirkete geldiğimizde hızla toplantı odasına doğru yürüdük. İçeri girdiğimizde hepsinin yaşam enerjisi sönmüş gibiydi. Han bile yere bakıp öylece dalmıştı. Utancımdan kapının eşiğinde durup tek kelime dahi edemedim.
-Hoşgeldin. Dedi Chan. Başımla onu onayladım.
-Haeng! Diye karşıladı beni Han. Yanıma geldi.
-Konuşmamız gerek.
-Biliyorum evet konuşmalıyız. Dedi.
-Seok herkese duyurdu. Seni rahat bırakmayacağını söyledi. Kuzenine güveniyor sanırım. Ne yapacağız? Numaranı satmakla ilgili bir şeyler geveledi.
-Sanırım bir daha görüşemeyeceğiz.
-Ne?
-Kuzenini bu sabah stüdyomda gördüm. Bir şeyler kurcalama peşindeydi. Şirketin aldığı karara göre telefonu Seok'tan almak için görüşecekler ve ilişkimizi kesecekler. Resmi hesaplardan engellendin. Ve...dedi ve sustu. Konuşmak ona ağır gelmişti.
-Yani seni kurtardıktan sonra tekrar yabancı olacaz öyle mi?
-Özür dilerim. Seok'u haklı çıkardığım için gerçekten üzgünüm.
-Seok ile konuşmayı ben deniyeceğim. Sonuna kadar sizi destekleyeceğimi ve desteklediğimi biliyorsunuz. Beni gerçekten mutlu ettiğin için çok teşekkür ederim. Dedim ve gülümsedin.
-Hoşçakal. Dedim ve oradan çıktım. Ağlaya ağlaya şirketten ayrılmıştım. Hemen Seok'u aradım. Paten sahasına gelmişti.
-Neden ağladın?
-Telefonu gidip Han'a verirsen bir daha Han ile görüşmeyeceğim. Zaten şirket beni tüm resmi hesaplardan engellemiş ve Han ile görüşmemem için sıkı tedbirler alınacakmış. Kimseye bir şey sızdırmadan telefonu ver de bititelim şu işi. Diye açıkça konuştum.
-Nasıl inanayım buna?
-Buluşmaya kalkışsak bile şirket buna izin vermeyecek. Bana güvenmen sorun değil, şirketin güvenlik önlemlerine güvensen yeter.
-Sıkı takipte olacağım.
-Nasıl istersen. Dedim. Yanımdan ayrılıp gitti. Sonra ben de çıktım. Eve gitmedim. Nehire gidip oturdum. Ölecek gibi oluyordum. Gözlerimi kapatıp sabahtandır tuttuğum yaşların akmasına izin verdim.
(Han'ın ağzından)
Haeng gittikten sonra sandalyeye oturmuş boşluğa bakmıştım. Kalbim ağrıyordu. Gözümden bir kaç damla yaş fırlamıştı.-Ağlama. Diyerek omzumu sıktı Minho hyung. Ellerimle yüzümü örttüm. Ağlamam şiddetlenmişti. Ben orada ağlarken diğerleri de oturmuş ortamın sakinleşmesini bekliyorlardı. Bir süre sonra masaya biri bir şey bıraktı. Başımı kaldırıp baktım. Ağlamam sakinleşmişti. Seok'u gördüm karşımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WLTJD914 {Instagram Han Jisung}
Teen Fiction-YHA! NEDEN INSTAGRAM HESABIMI ÇALDIN? KİMSİN SEN? +Sadece...hurda bir araba gibi görünen çürük bi hesabı sahiplendim. Aradan yıllar geçti, benca artık sana ait sayılmaz. Değil mi?