(Ben geldiiimmm! Markete gittim. Yoruldum.)
Bu haberi duyunca annem hemen kanalı değiştirdi. Sonra odama gittim. Yatağıma uzanıp kolumu, başımın altına koydum. Göz yaşlarım yine istemsizce akmıştı. Tak diye bir ses geldi camdan. İrkilip kalktım. Perdelerimi çektim. Maskeli biri yüzünü ve kendisini tamamen kamufule etmişti. Korku ve dehşet içinde baktım. Maskesini zorla indirip bana gülümsedi. Hemen pencereyi açıp kollarından çektim onu. İçeri düştü. Ayağa kalktı.
-Han! Ne işin var burada? Nasıl gel- derken yanaklarıma tutunup dudaklarıma yapışmıştı. Tüm nefesim içime kaçmıştı. Kollarım havaya kalktı ama bir şey diyemedim. Nefes bile alamadım. Dudağımdan ayrılırken gözlerimin kapandığını fark ettim. Yavaşça araladım gözlerimi.
-Seni sevdiğimi söylemeyi unutmuşum. Dedi. Gözlerim dolmuştu.
-Git. Diyebildim sadece. Onun da gözleri dolmuştu.
-Gideceğim. Ama sana söz vermeye geldim. Her şeyi düzelteceğim Haeng. Gerçekten her şeyi düzelteceğim.
-Düzeltemiyorsun Han. Düzeltemiyoruz. Gitmen lazım. Seok sana zarar verecek. O yüzden git. Lütfen. Böyle her şey daha iyi olacak. Yemin ederim. Dedim.
-Peki ne yapalım? Ayrı mı duralım? Bunu mu istiyorsun?
-Han ikimize de zarar gelecek böyle yemin ederim.
-Umrumda değil Haeng! Seni sevdiğimi söylüyorum. Sen de beni sevmiyor musun?
-Seviyorum ama...
-O zaman biraz bekle ben her şeyi düzelteceğim gerçekten düzelteceğim.
-Sana zarar gelmesinden korkuyorum. Dediğimde bana sımsıkı sarılmıştı. Bir süre sonra birbirimizden ayrıldık.
-Yarın yeni okuluma gideceğim ve bu da...dedim ve kağıt kalem alıp yeni numaramı yazdım.
-Yeni numaram. Diyerek ona verdim.
-Okulunu ve numaranı neden değiştirdin?
-Seok'dan uzak durmak için. Han ile görüşmeyecem ama seninle de görüşmek istemiyorum dedim. Yeni numaramdan ve okulumdan haberi yok. Hesaplarımı da kapattım. Yenisini açacağım. Evim dışında hiç bir şeyde bilgisi yok.
-Aferin. Dedi ve saçlarımı okşadı. Ona gülümsedim.
-Sen nasıl düzeltmeyi düşünüyorsun?
-Seok ile görüşeceğim.
-Gerçekten tüm planın bu mu?
-Ek fikirlerim de var. Sadece bana güvenip beklemelisin. Anlaştık mı?
-Peki. Dedim ve kollarımı boynuna doladım. O da bana sarılmıştı.
-Dikkatli ol. Dedim. Güldü.
-Nee?
-Dükkütlü ül! Diyerek taklidimi yaptı ve yanaklarımı çekti.
-Olurum. Gidiyorum ben. Dedi ve maskesini geri çekti yüzüne. Gözlüğünü geri taktı ve şapkasını başına koyup kapşonu da üstüne çekti. Geldiği gibi pencereden geri çıktı. Ona pencereden el salladım. El hareketleri ile beni sevdiğini anlatmıştı. Ben de kafamın üstünde koca bir kalp yaptım. Güldü. Sonra koşarak uzaklaştı. Arkasından bakakalmıştım. Elimi dudaklarıma koydum. Tüylerim diken diken olmuştu. Beni sevdiğini söylemişti. Bunu neden aniden yapmıştı? Bilmiyorum ama pişman değildim. Bu...imkansız değildi.
(Han'ın ağzından)
Şimdi daha rahat hissediyordum. Seok'un hesabına yazıp buluşmak istediğimi söyledim. Nehirdeydi. Yanına gittim. Oturdum. İçiyordu. Bana da doldurdu.-Daha reşit değilsin.
-1 ay önce reşit oldum. Okula geç başlamışım. Otur. Dedi. Oldukça sakindi. Dediğini yapıp oturdum. Doldurdu. İçtim. O da doldurdu. Onu da içtim. Doldurdukça içiyordum.
-Eminim benimle içmek için buluşmadın.
-Bu kağıtlar ne?
-Haeng bugün okulunu ve numarasını değiştirdi. Arıyorum ama ulaşamıyorum. Okul listesinde de adı yoktu.
-Ee?
-Aynı şehirde iki yabancıyız artık. Seninle de, han ile de. Dedi bugün bana. Sana ya da üyelerden birine daha zarar verirsem, bana olan öfkesi de nefrete dönüşecekmiş. Dürüst olmak gerekirse sevdiğim kızın benden nefret etmesini istemem. Dedi ve kadehini kafasına dikip içti. Bardağı koydu. Şişeyi alacakken ben aldım ve onun için de kendime de doldurdum.
-Teşekkürler. Bu kağıtlar da nefret edilmemek için bir kaç belge. Dayımın yanında çalışmaya gideceğim. Fransa'ya.
-En azından liseyi bitirseydin.
-Gerek yok. Okusam da okumasam da o şirketin varisi benim. Dedem artık şirkete bakamıyor. Dayımın da çocukları yok zaten. Annemin de tek çocuğu benim. Annem mesleğini bırakıp şirketin başına geçmez. Yani, dayımdan sonra ben varım.
-Yani gidersen, Haeng ile görüşmeme izin verir misin?
-Hayır.
-Neden?
-Ben izin vermem ama siz görüşün. Seok'un rızası vardı dedirtmek istemiyorum. Dedi ve tekrar içti. Sessizce bir kaç kadeh içtik.
-Paten kaymayı öğrenirken çok düştüm ve çok fazla hata yaptım. Ama hiç bir hatam canımı bu kadar sıkmamıştı. Bilseydim...asla ortaya çıkmazdım.
-Kontrol edebilseydik ben de aranıza girmezdim. İkimize de canını verecek milyonlarca kız var. Neden Haeng?
-Kendini sevdirmeyi biliyor. Lanet olsun! Dedi. Kendimi tutamayıp gülmüştüm. O da gülmüştü.
-Kediye benziyor. Dedim. Oradaki kediyi "Haeng!" Diye çağırdığında kedi kaçmıştı.
-Gerçekten benziyor. Dedi. Gülüşmüştük. Bardaklarımızı doldurdu. İçerken bir ses duymuştuk.
-Bu ne? O yöne baktık. Haeng gelmişti. Kapşonu kafasında, elleri cebinde, bize tuhafça bakıyordu.
-Gel. Dedim. Gelip ikimizin arasına oturdu.
-Ben de yanyana gelirseniz ikinizden biri ölecek sanıyorum. Dedi ve eline şişeyi alıp baktı.
-Bir de içtiniz mi? Şişeyi yarılamışsınız bile.
-Erkekler acılarını içerek paylaşır.
-Ama Seok reşit değil ki. Neden ona izin verdin? Bu bir suç! O zaman ben de deniyeceğim. Dedi ve şişeyi biraz kaldırdı. Ben ve Seok aynı anda şişeyi tutup yine aynı anda "Hayır!" Diye onu durdurduk. Seok şişeyi alıp öbür tarafına koydu. Haeng dudaklarını büzmüş ellerini cebine koymuştu. Seok kendini geriye atıp uzandı ve gözlerini kapattı.
-Gerçekten belasın. Diye mırıldandı.
-Bela mıyım? Diyerek bana döndü. Başımı iki yana salladım. Ben böyle yapınca Seok'un karnına vurmuştu. Ahlayıp karnını tuttu Seok. Ben de Seok gibi uzandım. Haeng de bize bakıp o da uzandı. Karnının üstündeki elini kavradım. O sırada Seok'u fark ettim. Bize bakıyordu. Sonra Haeng'e baktım.
İkimizin de yarasından habersiz gökyüzündeki yıldızlar hakkında konuşuyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WLTJD914 {Instagram Han Jisung}
Teen Fiction-YHA! NEDEN INSTAGRAM HESABIMI ÇALDIN? KİMSİN SEN? +Sadece...hurda bir araba gibi görünen çürük bi hesabı sahiplendim. Aradan yıllar geçti, benca artık sana ait sayılmaz. Değil mi?