18

149 15 41
                                    

(Çok seviyorum Han adamı🥰)

-Yani...beni sevmen artık imkansız değil mi? Dediğinde ona baktım. Gözlerine baktım tekrardan. Evet dersem heyecanlanacak ve hayaller kuracaktı. Ama...hayallerini ona yaşatamayacağım için kurmasını da istemiyordum. Evet bir ilişkimiz olabilirdi ama kendi aramızda kalması şartıyla.

-Hayır o kısım imkansız. Dedim ve yanaklarını bırakıp ellerimi cebime koydum. Onu severken böyle bir şey söylemek hoşuma gitmiyordu. Gözlerindeki heyecan gitmişti.

-Çok kötüsün gerçekten.

-Biliyorum. Dedim ve cebimdeki elimi yumup sıkı sıkıya bir yumruk yaptım.

-Peki. Gördüğüne göre gidiyorum. Oldu mu? Dedi. Kırgınlığı içimi ezmişti. Onu böyle gönderemezdim. Çaktırmadan etrafa baktım.

-Aslında biliyor musun? Bu gece hava çok güzel. Yurtta kalmak ister misin?

-Hava güzelse yurtta neden kalayım? Nehre gidip biraz oturacağım. Fark ettirmesen de sen de çok aptalsın.

-Güzel havayı beraber soluyabiliriz.

-Şu an nefes almıyor musun?

-Hayır. Senin de nefesini keseceğim. Çünkü sinirlerimi bozdun.

-Yani senin nefesini mi kesiyorum? Tanrım muhteşe-diye bitiremediği cümlesinin sebebi yanağına kondurduğum tatlı öpücüktü. Şimdi gözünü bile kırpmıyordu. Benim de gerçekten nefesim kesilmişti. Yanağı ile bakışıyordum. Yüzüne bakamıyordum. Ne olacaktı? Napacaktık şimdi? Ben bunları düşünürken bacak arama yediğim büyük tekme ile orayı tutup yere çöktüm. Tüm kemiklerim birden kırılmış gibi hissediyordum. Dizlerimi yere dayamış acı içinde kıvranıyordum.

-Oh! Özür dilerim! Özür dilerim! Han iyi misin? İyi misin? Özür dilerim! Şoka girdim. Napacağımı bilemedim? Han? İyi misin lütfen? Cevap ver. Dedi. Konuşacak kadar iyi değildim. Çok acıyordu ve acısı nefesimi kesmişti. Duvara tutunmuştum. Yere eğildi.

-Ahh! Ne yapacağız? Çok mu acıyor? O kadar da sert vurmadım kii!!! Çok mu acıyor?

-İyiyim iyiyim. Diyebildim sadece. Sonra ayağa kalktım. Başımı gökyüzüne diktim. Hala acıyordu. Bir de hafif vurdum mu demişti?

-Gidebilecek misin? Dedi. Duvara doğru yaslandım. Gülümseyip göz kırptım.

-Tabikii!

-Ne yapıyorsun? Ölmek istediğinden mi öyle pat diye öptün? Dua et büyük bir tokat yemedin. Özür dilerim.

-Neyse. Git artık. Çok geç olmadan git. Dedim. Başı ile beni onaylayıp uzaklaştı. Sonra tekrar bana döndü. Biraz kararsız kaldı. Yanıma koşup boynuma sarıldı. Şaşırsam da ben de kollarımı ona az çok dolamıştım. Sonra benden ayrılıp yanağıma bir öpücük bırakıp koşa koşa gitti. Alnımı duvara yaslayıp tekmeledim duvarı. Kalbim duruyordu.

(Bul Haeng'in ağzından)
Eve girdiğimde yere oturup büyük bir çığlık kopardım. Babam ve annem arkalarını dönüp bana baktı.

-Ne oldu?

-Hiç bir şey. Dedim ve kalkıp sakince odama gittim. Kendimi yatağa atıp tepinerek ağzıma yastığı bastırıp çığlığıma devam ettim. Yatağın üstüne çıkıp zıpalamaya da başladım. Sevinçten ağlayacaktım. Sonra pencereye çıkıp bağırdım.

-WOOOAAAAAHHH! ÇOK MUTLUYUM! ÇOK MUTLUYUM ÇOK MUTLUYUUUUUMMM! Diye çığlık ata ata konuştum.

-YHA! BAĞIRMASANA! Diye yan binadan dışarı çıktı bir yaşlı amca. Başımla özür dileyip içeri girdim ve penceremi kapattım. Yatağıma oturdum. Elimi yanağıma koydum. Sanki hala orada bir şeyler vardı. Gözlerimi kapattım. Bu his neden bu kadar güzeldi? Gözlerimin önünden geçiyordu o an. Kokusu...kokusu...çok güzel bir deodorant kokuyordu. Erkeksi kokuyordu. O anı gözümde canlandırdıkça dayanamayıp büyük bir çığlık kopardım. O sırada telefonum çaldı. Alıp açtım.

-Alooo!

-Haeng. Eve mi gittin?

-Seok? Evet. Gittim eve.

-Evinizin önündeyim. Gelemez misin?

-Gelebilirim. Hemen geliyorum. Dedim ve o anlık mutlulukla düşünmeden koşa koşa gittim. Seok'u görünce gülümsedim. Bana baktı. Karşısına geldim. Gözleri dolu doluydu.

-Seok! Ne oldu? Dudu iyi mi? Dedim. Alnını alnıma dayayıp kollarımı tuttu. Gözlerini kapatıp şiddetle ağlamaya başladı. Yanaklarını tutup yüzüne baktım.

-Ne oldu?

-Dudu öldü. Dedi. Donup kalmıştım. Yere çöktü. Nefes almakta zorlanıyordu. Ben de yere eğildim. Başını okşadım. Yeri izleyip ağlıyordu. Saçlarını okşayıp sakinleştirmeye çalıştım. Dayanamayıp kaldırıma oturdu. Ben de oturdum. Başını omzuma koydu.

-İyi misin?

-Hayır. Ne yapacağım?

-Ağlama. Geçti. Geçti. Dedim ve hafiften ona sarılıp sakinleşmesini istedim. Bir süre sonra sakinleşmişti. Eve geçti. Odama geri gittim. Birazım iyi birazım kötüydü. İçim acıyordu. Ama çok da mutluydum.

hanjiji:
Bir daha öpme beni!

haengogo:
Neden?

hanjiji:
Öpme işte!

haengogo:
İyi de nedeeen?

Sen beni öptüğün için kalbim çok hızlı atıyordu ve çok mutluydum.

hanjiji:
Zeten o yüzden öpme işte!

haengogo:
Ne?

hanjiji:
Kalbim çok hızlı atıyor.

Bana sarılıp öptüğün için!

haengogo:
Omooo!!

Beni çok mu seviyorsun?

hanjiji:
Kızları severim✌️😉

haengogo:
...😠

hanjiji:
😙

Uyu artık.

haengogo:
☺️❤️

Peki...sen de uyu.

İyi geceleeerr~~!!

hanjiji:
İyi geceler😉🔥

haengogo:
YHAAA! O ATEŞ! ATEŞŞ!

OHA!

GÖZ KIRPMA VE ALEV Mİ?

(Han'ın ağzından)
Attığım emojiler yüzünden hemen telefonum çalmıştı. Beni arıyordu. Güldüm. Telefonu açıp kulağıma koydum.

-Göz kırptın yani bir gözünü kapattın, uyumuştun. Bir gözün kapalı uyumuştun. Ateş de...hava sıcak olduğu için değil mi? ÖYLE! DEĞİL Mİİ? DOĞRUYU SÖYLEE!!...

WLTJD914 {Instagram Han Jisung}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin