Selâmün aleyküm olmayan okuyucularım.
Ne zaman olacaksınız acaba?
Bölümü yazdım. Oy ve yorumlarınızdan beni mahrum bırakmayın olurmu?
Unutmayın siz yoksanız bende yokum.
Bana yardım edin olur mu?
Hadi bölüme geçelim. Bende okuyacağım sizinle.
==========
Bazen öyle bir an gelir ki, hiç bilmediğin biri yüzünden kalbinde bir kıvılcım çıkıverir. Bir hareketiyle yada yaptığı herhangi bir işle...
Hiçbir etki olmadan çıkan bu zerre kadar kıvılcım ya büyür, koca bir cehenneme dönüşürdü, yada söner yanmak ve yakmak için başka bir kibrit beklerdi...
Şuan kalbimdeki o küçük kıvılcımı söndürmek için bir damla da olsa su arıyordum. Çünkü bu kıvılcım büyüyecek ve beni de etkisi altına alıp, cayır cayır yakacak, cehennemim olacaktı biliyordum.
Elimde rengi mavi olan ve işlenmiş bir mendille kaldırımın ortasında duruyordum. Ne kadardır buradaydım, onu bile bilmiyordum.
Kendime gelip mendili kutusuna yerleştirdim güzelce. Bir emek vardı bu mendillerde, yapana değildi bu davranışım. Bırakırdım, alırdı ama kalp kırmış olurdum. Kutuyu sırtımdan indirdiğim sırt çantama koydum. Olanları ve mesajı evde düşünecektim. Yoksa bu kalbimdeki şey beni yakıp kül edecekti...
Hızla bulunduğum sokaktan çıktım ve ilerideki durağa doğru yürüdüm. Sözde yürüyecektim. Neyse nasip değilmiş deyip geçiştirdim ve direk gelen otobüse bindim. Umarım yolculuk uzun sürmezdi...
Otobüsten inip bir sokak ileride olan evime yürüdüm hızlıca. Sanki kovalayan vardı. 'Kalbindeki kıvılcımdan korkuyorsun ondan bu kaçış!' İç sesime bir Hasbinallah çekip evin zilini çaldım. Anahtarım vardı ama annemin güler yüzüyle açılmış bir eve girmek daha hoş hissettiriyordu.
Elindeki havluyla kapıyı açan anneme sıkı sıkı sarılıp sulu sulu öptüm. Bir yandan kıkırdayıp elindeki havluyla incitmeden bana vuruyor, öbür yandan söyleniyordu. "Bırak beni deli kız." , "Belimi kırdın!" Omuzlarımı olumsuz şekilde kaldırıp indirdim.
Salondan çıkan kaşları çatık babam önce açık olan dış kapıyı örttü. Sonrada gülümseyip kollarını bize sardı. "Bensiz nasıl sarılırsınız bakalım?" Aynı şekilde gülümseyip ona bakan annem cevap verdi. "Şu deli kız aynı sen! Çok ani hareketleri var." Sesindeki mutluluk beni de deli gibi mutlu ediyordu. Annemin sitemi bile babamı yumuşatıyordu.
Babamın çatık kaşları hemen indi ve aşkla anneme bakmaya başladı. Allah'ım bu ne güzel bir tabloydu senin bana izlettiğin... Ama bir eksik vardı. Koca bir eksik. Abim... İnşallah oda olacaktı aramızda.
Annem benim onları izlediğimi görüp kaşlarını çattı. Utanıyor birde hanımfendi. Annemin bakışıyla ayrıldık."Yemekler soğudu sizin yüzünüzden. Çabuk sofraya!" Başımı salladım. Onlar salona yönelirken bende üstümü değiştireceğimi söyleyip odama çıktım. Çantamı ve feracemi çıkarıp banyoya girdim. Oradaki işlerimi halledip aşağıya, salona indim. Annem ile babam sohbet ediyordu. Masaya oturup yemeğimi yemeye başladım. Annem elindeki kaşığı bırakıp bana baktı ve boğazını temizledi. Doğru ya bana bir şey diyeceksiniz siz.
Annemin yaptığını yapıp kaşığımı bıraktım ve tamamen ona yöneldim.
"Evet anne seni dinliyorum..." Babama sonra da bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÂHA (Yarı Texting)
General Fiction"Kanadı kırılıp kenara atılmıştı, Kader ördüğü ağları, onun kanadıyla yapmıştı. Bir gece vakti hayatına giren, Ağlarıyla yaralarını yama yapmıştı." Derin bir nefes alarak gözlerimdeki yaşları sert bir şekilde sildim bir daha ve bir daha... Dizler...