Açıklamam bölüm sonundadır.Yasakların bir an önce son bulması dileğiyle...
/Hümeyra/
................
Çaresizlik… Yaşadığım şeyin adı.
Herkesin hayatında mutlaka yaşadığı bu duyguyu benim de ara ara hissettiğim oluyordu. Hayatta yaşadığım en büyük çaresizliklerden biri matematik sınavındayken silgimi kaybetmiş halimdi. Sonra bir akşam vakti annem ve babam ile oturmuş muhabbet ederken dakikalar sonra gelen telefondan alacağım haberin benim en büyük çaresizliğim olacağını bilmiyordum.
Abim… bayılmıştı. Arkadaşlarıyla öylesine oynadığı futbol maçında aldığı darbe yüzünden bu hale geldiğini düşünüyorduk. Sonuçlarını görene kadar.
Kansermiş abim.
İlik kanseri.
İşte o vakit öğrendim çaresizliği. Hemen tedaviye başlandı. Yaklaşık bir yıldır abim tedavi görüyordu. Ama ne yazık ki ne abime uygun ilik bulunabilmişti, ne de diğer tedavilere yanıt vermişti. Hâlâ çaresizdim.
Peki o çaresizlik ise bu hissettiğim şey neydi?
Şu an karşımda aylardır kim olduğunu bilmeden konuştuğum adam, kulağımda aldığım haber…
Son zamanlarda yaşadığım şeyler yavaş yavaş bedenimden çıkıyormuş gibi hissederken ayaklarım beni tutmuyordu artık. Ellerimden kayıp düşen telefon ile takatimde kalmamıştı. Çimlerin üzerine düşecekken bedenim, karşımdaki adamın endişeli bakışlarındaydı gözlerim. Bir şeyler olduğunu hissetmiş gibi koşarak geldi yanıma. Aramıza giren adımları zaten kapatmak istiyordu ama bu şekil olmasını istemediğini haykırarak söylüyordu bakışları.
Arkadan beni saran kollar düşmemi engellerken o da yardımcı olmak için kollarımı dirseklerimden tutmuştu. Kübra’nın beni yalnız bırakmayacağını biliyordum. Beni tutan ellerin ona ait olduğunu bildiğim gibi. Eğer normal bir hal üzere olsaydım, döner karşımdaki adama olan tepkisini görmek için yüzüne bakardım.
“Müberra niye ağlıyorsun, ne oldu? İyi misin?” Kübra’nın sorusu ile fark etmiştim ağladığımı. Sahi nasıldım ben. Aklıma tekrardan abim gelince hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
“K-Kübra…” kesik kesik olan nefesim konuşmama izin vermiyordu. Sağ elim yüreğimi bulurken kollarımı tutan eller kasılmıştı.
“A-Abim…” ağzımdan çıkan son kelime bu oldu.“Ben araba ile geldim. Götürelim Müberra’yı hastaneye.” Diyen sesini duydum. Onu onaylayan Kübra’nın yardımıyla dik durmaya çalıştım. Kübra ile kapı tarafına dönüp bahçeden çıktık. Ön tarafa geldiğimizde kızlar koşarak yanımıza gelmişti.
“Müberra! Ne oldu!?”
Nil’in endişe yüklü sesiyle Kübra onlara döndü. “Biz Kübra’yı hastaneye götürüyoruz.” Kızlar anlamış olacak ki korkuyla baktılar bana.
“Bende geliyorum.” Merve’nin konuşmasıyla koluma girmesi bir oldu.
“Neyle gideceğiz? Taksi çağırayım mı?” Zeliha’nın cümleleri onunda bizimle geleceğinin habercisiydi.“Ben götürürüm sizi. Getirdim arabayı.” Bir iki adım gerimde durmuş bize bakıyordu. Elinde arabanın anahtarları vardı.
O’nun cümleleriyle birbirine bakan kızlar bende durdurdular bakışlarını. Ne gördüler bilmiyorum ama beni hızla arabaya bindirdiler. Nil eşyalarımızı almak için içeriye koştu. Bir dakika çekmeden gelmişti. Ön koltuğa Nil ve Zeliha, arkaya ise ben Kübra ve Merve bindik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÂHA (Yarı Texting)
General Fiction"Kanadı kırılıp kenara atılmıştı, Kader ördüğü ağları, onun kanadıyla yapmıştı. Bir gece vakti hayatına giren, Ağlarıyla yaralarını yama yapmıştı." Derin bir nefes alarak gözlerimdeki yaşları sert bir şekilde sildim bir daha ve bir daha... Dizler...