Sêlamun aleyküm...
Nasılsınız?
Umarım iyisinizdir...
Çok uzun bir aradan sonra (iki yıl gibi bir ara) tekrar buralardayım inşallah. YKS derdinden buraları bir unutmuşum pir unutmuşum. Ama geri döndüm.
İstediğim bölümü de kazandım elhamdulillah. Darısı öbür YKS zedelerin başına...
Başrol kızımın ismini değiştirdim. Başka bir şeyde değişiklik olmadı. Kitabın seyri aklıma düştüğü ilk günden beri belli. başka bir şey değişmeyecek yani. Haberiniz olsun.
Neyse sizi şöyle bölüme alayım o zaman.
Ufacık bir yıldıza basmayı unutmayalım olur mu?
...........
Hayatımızda bazı şeylere istesek de engel olamazdık. Şuan Hamza'nın beni çekiştirdiği yere gitmek istememem ama buna engel de olamadığım gibi.
Ne yaparsam onu durdurabileceğimi bilmiyordum ve bu beni istemesem de zora sokuyordu. Bende olacaklara spontane bir şekilde devam etmeye karar verip Hamza'nın peşinden sürükleniyordum. Sonuçta biraz sonra karşılaşacağım kişi -Hamza'nın başka bir amcası gelmemişse- önceden yanlışlıkla çarptığım kişiydi.
Yeni giydiğim galoşlar sağ olsun, sürüklenmemin etkisiyle odadaki yerde bulunan oyun halısına arada bir takılı kalıyordum. Ama tabiki! bu Hamza'nın umrunda bile değildi.
Odanın sağında kalan ve az önce benimde üyesi olduğum masanın üzerinde oturan ve resim çizen -ismini odadan çıkmadan önce öğrendiğim- Eymen'in hafifçe üzerine eğilmiş bir genç, Hamza'yı ve onunla birlikte sürüklenen beni görünce eğildiği yerden doğruldu.
Asla yüzüne bakmadığım gencin önünde yine babamın bir öğretisi olan, her ne olursa olsun tanımadığım birinin önünde dimdik durmam gerektiğini söylediği gibi, dimdik durdum. Alıştığım bir şeydi bu.
"Amca bu sana bahsettiğim Müberra abla. Çok güzel değil mi?"
Hamza'nın cılız çıkan gülme sesiyle bende dik duruşumu bozmadan hafifçe öksürdüm. Karşımdaki birey de benim gibi hafifçe boğazını temizledi ve konuşacağının işaretini verdi."Tanıştığıma memnun oldum. Bende Ali. Hamza sizi gördüğünden beri tüm sülalenin dilinde yer ettiğinizi söylemek isterim. Tabi ki iyi bir şekilde." Eğilip kısa bir es verdi ve Hamza'nın başını okşadı. Ve yine doğruldu. Bahsettiği şey ise içimde utanma damarlarının kabarmasına sebep olmuştu.
"Hamza her gördüğü tanıdığına sizden bahsetti kahramanım diye. Nedenini bilmiyorum ama kalbinde büyük bir yere yerleşmişsiniz." İsminin Ali olduğunu öğrendiğim genç -ki genç diyorum ama abim kadar vardı- konuşmasını bitirdiğini Hamza'yı kucağına alarak haberini verdi. Bu arada bende Hamza'nın elinden elimi çekmiştim. Bir sülale de ünlenmek mi?
"Estağfirullah ben bir şey yapmadım. Hamza'nın çocuk haliyle mübalağa yapması, sizi hakkımda bir kahramana inandırmak istemesİ, benim nezdimde yanlış. Küçük bir yardım diyelim biz ona."Hamza'nın amcasında olan bakışları benim yüzüme çevrildi."Sen zor durumumda bana yardım ettin Müberra abla. Tabi ki kahramanımsın. Ben senin küçük prensinim." 'm' yi uzatarak.
Başımı Hamza'ya katılmak istemediğimi belli eder gibi sağa solla salladım ve hafifçe gülümsedim."Evet sen benim küçük prensimsin."
Aff!
Ben yine abimi unutmuştum.
Hafifçe anlıma vurdum."Hay abimi unutan aklıma..." Dişimi sıkarak söylediğim serzenişim biri tarafından duyulmuştu. Maalesef...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÂHA (Yarı Texting)
General Fiction"Kanadı kırılıp kenara atılmıştı, Kader ördüğü ağları, onun kanadıyla yapmıştı. Bir gece vakti hayatına giren, Ağlarıyla yaralarını yama yapmıştı." Derin bir nefes alarak gözlerimdeki yaşları sert bir şekilde sildim bir daha ve bir daha... Dizler...