Selamün aleyküm çok değerli okuyucularım. Finallerden önce 200 kelime falan yazmıştım ama bu yaklaşık 7500 kelimelik bölümü çok yoğun olduğum iki güne sığdırdım ve bitti.
Oh be rahatladım.
Gelelim bölüme... Kitap bu bölümle yazıldı. Öyle diyeyim size. Yani yıllardır bu bölüm yazılmıştı zihnimde. Şimdi kelimelere dökmek nasip oldu. Size emanet ediyorum. Yorumlar ve oylar için gözüm yollarda kalmasın olur mu? Haydin bölüme.
.
........
Adım adım yürüdüğü çiçekli yollarda uçuşan kelebeklere, üzerine düşen rüzgara uyum sağlayıp sağa sola hareketlenen yemyeşil uzun boylu otlara ve uçuşan bembeyaz eteğine eşlik eden bir diğer şey ise her an sola meyillenmiş olan, uçuşan saçlarıydı. Örtüsünün nerede olduğunu sorgulamaya başlayıp bir an saçlarına giden elleri çevrenin bomboş olduğunu fark edince tekrar yerlerine yerleşti. Attığı her adımı güvenle atıyor, her an huzur ile derin derin nefesler soluyordu.
Adımlarını hızlandırıp boşluğuyla fezayı andıran bahçenin içlerine doğru koşturmaya başladı. Yüzüne değen hafif rüzgar mutluluğuyla dolan gözlerine hiç yardımcı olmuyor, aksine yaşların dolup dökülmesine ön ayak oluyorlardı. Hızını arttırdığı bir an çevresinde dönerek attığı turla onu gülümseyerek izleyen ailesini gördü. Ellerinde babası tarafından verildiğini bildiği, çiçeklerden buket olan annesi, eli cebinde onu izleyen babası, ve gözleri dolu dolu olan abisi...
Cevaben gülümseyip önüne döndü Müberra. Ailesinin mutluğu genç kızın mutluluğuydu. Koşmaya devam etti özgürce. Ailesi de onun peşinden gidiyordu ağır ağır. Koşarken sol tarafta gördüğü koca ağacı ve büyük bir dalına kurulan salıncağı fark edince duraksadı. Dönüp arkasına baktığında abisi onun ne demek istediğini anlamış gibi adımlarını hızlandırıp yanına geldi. Genç kız heyecanla ilerlediği ağacın dalına kurulmuş salıncağa oturdu. Arkasından gelen abisi hemen sallamaya başlamıştı onu. Annesi ve babası ise gülüşerek evlatlarını izliyordu.
Uçuşan saçları ve saçlarının arasına karışan kurduğu hayalleri ile sallanmaya devam ederken ona ailesi ile birlikte düşlediği görüntüler de eşlik ediyordu. Huzur, sağlık... en büyük duasıydı. Salıncağın bir anda yavaşlaması ile kurduğu hayaller tuzla buz oldu. Duran salıncaktı ama sanki bir şeylerin haberi kulaklarına çalınıyordu. Kötü bir şeylerin...
Nefesi tekledi, kaşlarını çatarak arkasına baktı. Abisinin burnundan beyaz gömleğine damlayan kan damlaları yüreğine hız kattı. Hızla salıncaktan inerek abisinin yanına vardığında abisi dolan gözlerini önce annesi ve babasının sonrasında onu korku ve endişeyle seyreden kız kardeşine çevirdi. Abisinden damlayan her kan, onun yüreğinden akıyordu sanki. Yüreğinin acısını korku ile birlikte kat be kat arttırıyordu her bir katre.
Müberra titreyen gözbebekleriyle durmadan burnundan kan damlayan abisine bakarken abisinin bulundukları yönün tersine doğru koşmasıyla bakışlarına hayret dalgaları da yerleşti. Abisi neden onlardan kaçıyordu ki? Önce tedavi edilmeliydi. O kan durdurulmalı sebebi bulunmalıydı.
Koşarak abisinin peşine düşen Müberra attığı üçüncü adımda kendini içinde bulduğu hastane bahçesiyle elleri titremeye başladı. Üstündeki kiri pası tozlanmış eşarbını, ne zaman değiştiğini bilmediği giysilerini düşünecek vakit değildi. Abisini bulmalıydı. Kendi çevresinde dönmeye başladı. Etrafta gördüğü yüzü bulanık insanlar ile birlikte korkusuna endişe de katılmıştı. Nasıl bir hastaneydi burası? Abisi neredeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÂHA (Yarı Texting)
General Fiction"Kanadı kırılıp kenara atılmıştı, Kader ördüğü ağları, onun kanadıyla yapmıştı. Bir gece vakti hayatına giren, Ağlarıyla yaralarını yama yapmıştı." Derin bir nefes alarak gözlerimdeki yaşları sert bir şekilde sildim bir daha ve bir daha... Dizler...