Gözüne çarpan güneş ışığı ve üstünde hissettiği ağırlık ile gözlerini açmıştı. Onu sıkıca hiç bırakmayacakmış gibi saran Hwang Hyunjin'i fark edip istemsizce gülümsemişti. Kafasını çekmecenin üstündeki saate çevirip baktığında daha saatin çok erken olduğunu anlamıştı. Bu demek oluyordu ki masum bir şekilde üstünde uyuyan çocuğa, istediği her şeyi yapabilirdi.
Hyunjin'i üstünden yavaşça yana geçirmiş, az önce onun olduğu pozisyona kendi geçmişti. Tanrının bir hediyesi olduğunu düşündüğü çocuğu uyanmayacağı şekilde doyasıya öpüyor, her ufak öpücükten sonra Tanrı'ya bu hediyesi için teşekkür ediyordu. Gözünün önüne düşen sarı tutamları geriye atarken göz altındaki ufak beni öpmüş, fakat bu yaptığı altındaki bedenin gözlerini açmasına neden olmuştu. Gözlerini açtığı gibi karşısında gördüğü çilli çocuk ile masum şekilde gülümsemiş, burnuna küçük bir öpücük kondurmuştu.
"Günaydın sevgilim."
"Günaydınnn. Uyandırmak istememiştim sadece.. çok mükemmel duruyordun ben de bir kaç öpücükten bir şey olmaz diye düşündüm"
"Bu öpücükleri bana ayıkken vermeye ne dersin Yongbok"
Kızaran yanaklarını fark edip hızlıca üstünden kalkmıştı.
"Aaa doktora gidecektik geç kalacağız hadii" koşar adımlarla odadan çıkarken, uzun çocuk gülerek onun kaçmasını izlemişti. Ardından o da kalkıp çilli çocuğun peşinden aşağı inmişti. Beraber kahvaltı hazırlamaya başladıklarında her zamanki gibi müzik açmış, kendi sesleriyle müziğin sesini yok etmişlerdi. Bu an onların favori anıydı.
...
~"Her şeyini aldın mı bebeğim?"
"Evet aldım artık gidebiliriz"
Bugün hava yağmurlu gözüküyordu. Kapıyı açtıkları gibi duydukları şiddetli gök gürültüsü ile Felix irkilmişti. Hyunjin onu sıkıca sarıp kapıyı kapatmış, hızlıca arabaya bindirmişti.
"Korkma Yongbok küçük bir gök gürültüsüydü"
"Bir anda olunca anlamadım yoksa korkmadım ki kkkk"
Felix yanındaki çocuğa yaslanıp, yağmur sesini dinlemeye başladığında Hyunjin de aynısını yapmıştı. Bir yandan çilli çocuğun elleriyle oynuyor bir yandan da ruhunu dinlendiren yağmur sesini dinliyordu. Zaman o kadar hızlı geçmişti ki geldiklerini açılan kapı ile fark etmişlerdi. Yağmurda ıslanmamak için hızlıca hastaneye girmiş, doktorun katına çıkmışlardı. Fazla boş olması Felix'i huzursuz etmişti. Zaten stres altındayken boş olan hastane koridorları onu daha çok germişti. Yavaşça kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde doktorun ona verdiği ufak kağıdı alıp hızlıca Hyunjin'in yanına geri gelmişti. Elini sıkı sıkı tutup öpmüş, daha sonra da bir kat daha çıkmak için asansöre yönelmişlerdi. Hyunjin Felix'in mimiklerini izliyor, nasıl hissettiğini anlamaya çalışıyordu. Bazen duygularını öyle iyi gizliyordu ki bu, kafasının karışmasına neden oluyordu. Yine öyle olmuştu. Nasıl hissettiğini anlayamamıştı. Ne zaman bindiklerini bile hatırlamadığı asansörden inerken Felix'i takip etmiş, kağıtta yazan numaralı odaya girmişlerdi.
Felix ne yapması gerektiğini biliyordu. Ceketini kenarda duran askılığa asıp hasta yatağına oturmuş, yavaşça ayakkabılarını çıkarıp kenara koymuştu. Hyunjin yaptıklarını dikkatle izledikten sonra o da yanındaki koltuğa kendini bırakmıştı. Odanın boydan boya olan camından tüm şehir gözüküyordu. Felix manzarayı izlemeye dalarken fark etmeden ellerini sıkıyordu. Hyunjin her hamlesini dikkatle izlediği için bunu fark etmiş, olduğu yerden kalkıp yanına oturduğunda minik elleri ellerinin arasına almıştı. Bunu yapmasıyla ona dönen gözlere güvenle bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈 𝐍𝐞𝐞𝐝 𝐒𝐨𝐦𝐞𝐛𝐨𝐝𝐲 [𝐇𝐲𝐮𝐧𝐥𝐢𝐱]
Fanfiction"Sözünü tutacak mısın?" "Bunu benden isteme Yongbok, yapamam." [Angst]