Amir bir kez daha elindeki kulaklığın ucundaki ufak mikrofona konuştu "Herkes yerini aldı mı?" Sezgin Amirin hemen yanında oturuyordu. Üzerinde dizine kadar uzanan bir siyah kaban vardı. Başında eskilerden kalma siyah bir kasket şapka, boynunda gri renkte bir atkı, ellerinde ise siyah deri eldiven...
Haydar sessizce konuştu. Herhangi biri konuşurken onu herkes duyabiliyordu. Bütün telsizler birbirine bağlıydı fakat bunu sadece oradaki altı kişi duyabiliyordu. "OFF! FELAKET YAĞMUR YAĞIYOR!! DİKKATLİ OLUN!!" Haydar'ın ardından Bayan C konuştu. "Görmekte çok zorlanıyorum, dürbün ıslandıkça görüntü kötüleşiyor." Amirin işaretiyle Sezgin arkasındaki bastona benzeyen kahverengi saplı siyah şemsiyeyi alıp arabadan indi. İlkbaharda gök delinmiş gibi yağmur yağıyordu. Yağmurun sesi yüzünden kimse birbirini duymuyordu. Her yer karanlık ve ıssızdı. Sezgin iki adım sonrasında olay yerine girdi. Olay yerine girdiği anda kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Gereğinden fazla karanlıktı. Gözündeki gözlüklerle bile görmekte zorlanıyordu. Kocaman yarım kalmış binalar karanlıkta siyaha boyanmış onlarca gözü olan canavarlara benziyordu. Bahçeler ıssız ve sessizdi. Ortalıkta sokak köpeği bile yoktu. Yağmurun sesi ne kadar sessizliği bozuyor gibi görünse de karanlıkta her damla şemsiyenin üstüne düştükçe kurşun sesi gibi yankı yapıyordu. Sezgin korkusunu yenmek için içinden şarkı söyleme başlamıştı fakat esen rüzgârın eşliğinde şiddetlenen yağmur kulaklarında karanlığın senfonisini çalıyordu. Her attığı adımda sokak kaldırımları biraz daha üzerine geliyordu. Taktığı gözlük yüzünden her yer sarının yeşile çalan gecenin aydınlık halini anımsatan bir hale bürünüyordu. Kaldırımın hemen altındaki ufak kanallardan geçen ıslak sular şuan o gün ki gibi taze kana benziyordu. Dünya bir kere daha ıslanıyordu. Bu sefer gökyüzünden inen yağmur damlaları değildi.
Sezgin ürkek adımlarla yürürken kulağındaki kablosuz kulaklıktan Haydar'ın sesi geldi. "Korkmuyor musun ?" Bu kısa bir soruydu fakat Sezgin'i en çok bu soru tarif ediyor gibiydi. Sezginin dudakları çekilerek ufak bir tebessüm gösterdi. Bir eliyle şapkasının ucundan tutarak hafiften gözüne doğru çekti. Şu haliyle gözleri tamamen karanlığın içinde gibiydi. Sezgin ağzını açarken bütün dişleri görünüyordu. "Evet, hem de her şeyden çok..." Sezgin gülümsemeye devam etti. Yüzündeki gülümseme korkmadığını göstermek için değildi aksine korktuğunu sadece korkuyorum diyerek anlatamaması yüzündendi. Şuan tarif ettiği korku karanlık bir sokakta, gökyüzünden inen yağmurla hiç bilmediği bir yere doğru yürümesi... Bu bilinmezlik kanına işliyordu. Hiç bilmediği bir düşmanla dövüşmeleri isteniyordu ve bunu hiç bilmedikleri bir yerde yapacaklardı. Tek korktuğu şey karanlığında ortasında yalnız yürümek değildi, hiç bilmediği bir karanlığa doğru yürümekti.
Kısa bir süre sonra Sezgin yirminci binanın önüne geldi. Etrafta yağmur sesinden başka ses yoktu. Sezgin yavaşça ağzını atkısına doğru yaklaştırdı. Ağzının oynadığının görünmesini istemiyordu. "Birini gören var mı?" Herkes herhangi bir şey görmediği teyit etti fakat Sezgin'in kalbinde uğursuz bir şüphe, ağır bir acı vardı. Yine aynı sokakta olmak acı veriyordu. Bu sefer sabah değildi. Arkasına saklanacak bir ışık yoktu. Boğazından yakalayan geceye dur diyecek gücü yoktu. Tek yapması gereken ya ölene kadar beklemek yada birinin kendisini kurtarmasını beklemekti. Kabul etmesi zor olsa da hayatın böyle bir kara mizahı vardı.
Herkes dilini yutmuş gibiydi. Saatler çoktan on ikiyi vurmuştu. Koca alanda hâlâ sessizlik hakimdi. Sezgin durmadan kolunu sıvayıp saatine bakıyordu. Gerçekten de çok garipti. Bir kurbanın ölümü bu kadar istemesi şaşırılacak olaydı fakat ölüm bile olsa şu lanet yerden kurtulmak Sezginin tek isteğiydi. Haydar Sezgin'e bu operasyondan sonra ne yapacağını sorduğunda "Ölmezsem, yıllık iznimi kullanıp bu şehirden çok uzak bir yere gideceğim. " demişti. Şuanda da tek isteği buydu. Şu lanet oyunu bitirip bir an önce bu şehirden uzaklaşmak...
Sezgin bir kez daha saate bakmak için kolunu sıvamaya çalışırken sağ tarafından bir ses geldi. Ses çok yakındı. Hatta hemen dibinden gelmişti. " Birini mi bekliyorsunuz ? " Sezin çok ani şekilde sese doğru yüzünü çevirdi. Karşısında kendi boylarında bir adam vardı. Adamın saçı siyahtı ve arkadan bağlanmış bir şekilde beline kadar iniyordu. Sezgin'in yaşlarında görünmesine rağmen yüzünde tek bir kıl bile yoktu. Üstelik üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Ellerindeki beyaz eldivenler ile aslan başı simgeli bir bastonu tutuyordu. Yağmur kendisini rahatsız etmiyor gibiydi. Yağan yağmura karşı tek bir tepki bile göstermiyordu. Sadece gülen bir yüzle Sezgin'e bakıyordu.
Adam bir kez daha konuştu. Yüzünde hiç kaybolmayan bir gülümseme vardı. "Sizi korkuttuysam özür dilerim." Sezgin ufak bit tebessüm gösterdi. Bu saatte böyle bir adamın böyle bir yerde ne işi vardı. "Özür dilemenize gerek yok.... Evet, bir arkadaşımı bekliyorum." Sezgin'in gözleri korktuğunu belli ediyordu. Karşısındaki kişi çoğu ihtimalle oydu. Bu kesinlikle katil olmalıydı fakat normal bir insana benziyordu. Amirin dediği gibi bir farklılık yoktu. Acaba o değil miydi ? O zaman bu saatte burada ne işi vardı? Sezgin sorularla boğuşurken adam bir kere daha konuştu. "Bu saatte buranın tehlikeli olduğunu bilmiyor musunuz?" Sezgin şaşırmış gibi görünerek "Hayır bilmiyordum, uyardığınız için teşekkür ederim. Arkadaşım gelince buradan hemen ayrılacağız." Adamın yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Sezgin konuşurken kulağına yağmur sesiyle karışık hırıltılar gelmişti fakat konuşmasını kesmemişti. Acaba diğerleri iyi miydiler ?
Adamın gülümsemesi giderek büyüdü. Köpek dişleri dudağının arasından dışarı çıkıyordu. Gözlerinde bakış bir şeytanın sinsiliğini açık açık ortaya koyuyordu. Sezgin her geçen saniye biraz daha tedirgin oluyordu. Karşısında adamın yüz ifadesi kanını donduruyordu. Gözlerinde acımasız bir katilin şeytani bakışı vardı.
Adam kocam açmış olduğu ağzıyla bir kez daha konuştu. Bu kez sesi daha ince ve daha iğrenç çıkmıştı. Sanki şeytanın ete bürünmüş hali gibiydi. "Arkadaşın mı? Sanırım o az önce öldü." Sezgin bir an afalladı. Ayakları geri gitmeye başladı. Koca hayatı şu anda önünden geçiyordu. Ölüme en yakın olduğu zaman şu andan başkası olamazdı. Kan donduran bir zaman dilimine girmişti. Bir şeytanın kırmızı gözlerine bakıyordu. Bir kurban gibi ne zaman boğazlanacağını bekliyordu. Kulağındaki yağmur sesi şuan uçup gitmişti. Tek duyduğu koca bir sessizlikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘼Ç𝙇𝙄𝙆 Ç𝙀𝙆𝙀𝙉𝙇𝙀𝙍 (ᖽᐸᗅᖻᓿᕿ ᑤᙍᘉᘉᙍᖶ)
Mystery / ThrillerMete duygusuz bir çocuktu. Küçük yaşta ailesini kaybetmiş ve küçük kız kardeşiyle yalnız kalmıştı. Yıllar geçse de, duygularına bir türlü kavuşamadı. Acımasız dünyanın karanlığına adımını attığı anda gerçekleri görebiliyordu. Dünya, dibine kadar çür...