6. Bölüm

16 6 1
                                    

Adam gülerek konuştu. "Bağırmak bir şey değiştirmeyecek. Seni duyacak kimse yok. Çünkü hepsi öldü" Adam büyük bir kahkaha kopardı. Artık her yer karanlıktı. Kaçacak veya saklanacak herhangi bir yer yoktu. Zaten adam tam karşısındaydı. Ölüm şuan bir nefesten bile yakındı.

Adam kahkaha attıktan sonra bir an sessizleşti. Kaybolan gülümsemesi ile birlikte Sezgin'e son sözlerini söyledi "Merak etme artık acı çekmeyeceksin" Sezgin kaçmak için hareketlenmeye başladığında gözünün önünde bir el belirdi ve aynı anda bir patlama duyuldu. Her şey bir anda olmuştu. Adam çok hızlıydı. Sezgin ne olduğunu bile anlamadan ölmüş olacaktı.

Haydar koşarak Sezgin'in yanına geldi. Sezgin korkudan titriyordu. Yüzü bembeyaz olmuştu. Haydar Sezgin'in kollarından tutarak Sezgin'i sallamaya başladı "SEZGİN KENDİNE GEL!!" Sezgin elini düz bir şekilde açıp kulağına vurmaya başladı. Sesten dolayı kulağı çınlamıştı. Haydar'ın dediklerini anlamıyordu fakat tahmin etmesi çokta zor değildi. Sezgin kafasını sallayıp korkmuş bir yüzle Haydar'a baktı. Haydar'ın da Sezgin'den bir farkı yoktu. Belki yetişmese Sezgin'in kafası dört parçaya ayrılacaktı.

"İYİ MİSİN?" Haydar Sezginin duymadığını düşünüp bağırmaya başladı. Kullandığı silahın böyle bir özelliği olmasa da içindeki mermiler diğer mermilerden farklıydı. İki kez patlıyordu; ilki ilk ateşlemede patlarken ikinci patlayış isabet ettiği noktada gerçekleşiyordu. Bu yüzden Sezgin'in kulağının dibinde bomba patlamış gibiydi. Sanki kulağında hiç bitmeyen böcek orduları geziyordu.

Sezgin kendini ıslanmış sokak kaldırımının üzerine attı. Kafasını kollarının arasına alıp bir süre öyle kaldı. Haydar konuşmadan Sezgin'in başında bekliyordu. Adam herkesin öldüğünü söylemişti fakat Haydar yaşıyordu. Amirden bile ses gelmemişti. Haydar hariç kimse ateş etmemiş, herhangi bir tepki göstermemişti. Belki de gerçekten hepsi ölmüştü fakat ikinci bir ihtimal daha vardı. Aralarından en masum ihtimal bu olsa gerekti, telsiz bağlantıları kesilmişti lakin bir ihtimalden ibaretti. Diğerlerine ne olduğunu görmeden bunu bilemezlerdi.

Sezgin kısa bir sürenin ardından kafasını kaldırdı. Sanki yeni uyanmış gibi sersem bir hali vardı. "Az kalsın beni de öldürüyordun." Haydar gülümsedi. Hâlinden memnun bir hali vardı. "Ne kadar keskin bir nişancı olduğumu bilirsin..." Bir an ikisi de sessiz kaldı. Akıllarında ki soruları cevaplamak için düşünmeleri gerekiyordu fakat az önce vurulan adama daha bakan olmamıştı.

Sezgin elini kaldırıma dayayarak ayağa kalktı. Yüzündeki sersem ifade hâlâ devam ediyordu. "Sence onlar ölmüş müdür ? " Haydar derin bir nefes aldı. Aklındaki en kötü senaryo bu olurdu. Ceset parçalarını kaldırımlardan toplamak...

Haydar cevap vermedi. Sadece düşünüyordu. Düşünmekten başka seçeneği yoktu. Görünüşe göre bu adam yalnız değildi fakat en önemlisi bu adam neyin nesiydi. Haydar kafasını çevirerek yerdeki adama baktı. Karnının ortasında kocaman bir delik vardı. Attığı kurşun bir bütün halinde hedefe değiyor, hedefe değdiğinde ise saçmalara ayrılıyordu. Böyle bir yara ile normal bir insanın yaşaması imkansızdı fakat bu kişi bir insan değildi.

Haydar tam adama doğru eğilecekken adam bir anda yerden kalktı. O kadar hızlıydı ki Sezgin de Haydar da aynı anda adamdan uzaklaşmıştı fakat bir metreden fazla gidememişlerdi. Adamın yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Haydar ve Sezgin korkuyla adama baktı. Sezgin delirecekmiş gibi adama bakıyordu. "SEN NASIL BİR İNSANSIN?" Sezgin korkuyla kükredi. Karşısında ki adamın insan olmadığından artık daha fazla emindi.

Adam derin bir nefes aldı. Yüzündeki korkunç ve yamyam gülümseme bir an olsun yok olmuyordu. "Ha ha ha! SİZE İNSAN OLDUĞUMU KİM SÖYLEDİ?" adamın konuşması bittiği anda ilk kez yüzündeki gülümseme silindi ve korkunç bir çığlık duyuldu. Çığlık başladığı anda adamın sol elinden bir kırılma sesi geldi. Ardından hemen sol elinin üst bölgesi kırılıp geri doğru döndü. Bütün kemikleri kırılıp şekil değiştiriyordu. Canavara dönüşen adamın kemiklerinin kırılma sesi tüm alanda yankılandı. Kemikler kırıldıkça bedeni şekilden şekile giriyor, bedeni giderek büyüyordu. Üç metreye yaklaşan kambur bedenden kemikler etten dışarı çıkmaya başladı. Önce sırtındaki kemikler dışarı çıkmıştı. Ardından kolundaki kırık kemikler eti parçalayarak çıktı. Kemikleri kırıldıkça yeniden düzensiz bir şekilde kaynıyordu.

Adam derin bir nefes alıp tekrar verdi. Ağzından dumanlar çıkıyordu. Bedeninin her yeri parçalanmış olmasına rağmen hayattaydı. Asfalt bir kere daha kana boğulmuştu. Kanlar içinde bedeninden çıkan kemikler şuan adamın tüm bedenini sarmıştı. Artık kan akmıyordu. Adamın bütün bedeni kemiklerin etrafını doku örtüsüyle sarmıştı. Bu inanılmaz bir şeydi. Bir insan bunu yapamazdı. Tüm bedenini yeniden yaratılmış gibiydi. Daha büyük ve daha güçlüydü.

Adam bir nefes daha aldığında gözlerinde ki siyah örtü suyun kaynaması gibi küçük baloncuklar oluşturmaya başladı. Baloncuklar artmaya başladığında kuyudan su atar gibi adamın gözlerinden kırmızı bir kan tabakası akıp bütün gözünü kırmızıya boyadı. Şu haliyle cehennemden çıkmış bir şeytandan hiçbir farkı yoktu. Yağmur bedenine değdikçe buharlaşıp yok oluyordu. Siyah uzun saçları dağılmış kambur bedeniyle eğilmiş gibi görünen başından aşağı sarkıyordu. Yüzünde korkunç bir gülümseme oluşurken dişlerinin arasından oluk oluk kan sızıp yere akıyordu.

Sezgin'in adımları geri geri giderken içinden dua edip, yalvarıyordu. Gördükleri bir yaratanın izin vereceği türden değildi. Böyle bir yaratık olamazdı. Sanki cehennemin kapıları açılmıştı ve iblisler dünyaya akın etmiş gibiydi.

Kemikleri tüm bedeninden çıkmış adam ağzını konuşmak için açtı. Hâlâ ağzından kanlar akıyordu. "Bu beden.... Uzun süre kullanmamıştım... acıdı... çok açım... çok açım... yemek istiyorum... sizi yemek... istiyorum..." Yaratığın yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Eğer ikisi de diğer ölenler gibi parçalara ayrılacaktı. Ölmenin bile şerefi vardı ama bu tamamen kurban gibi ölmekti. Bir kurdun bir koyunu avlaması gibiydi. Sadece yemek için öldürüyordu. Canlı canlı parçalamak için öldürüyordu.

Haydar tüm gücüyle bağırdı. "SEZGİN BİNAYA KOŞ!!" İkisi birden tüm gücüyle hemen önlerinde ki binaya doğru koşmaya başladılar. Koşarken nefes bile almıyorlardı. Ölüm koşusu gibiydi. Arkalarına bile bakmadan, ölmeden durmayacakları bir koşturmaydı.

Aynı anda küçük çitten atlayıp binaya yöneldiler. Arkalarından güçlü sesler gelse de bakmaya cesaretleri yoktu. Çünkü bir saniyenin bile ölümle yaşam arasında büyük bir değeri vardı.

Haydar kapıdan hızlıca kendini attı. Sezgin kapıya ters düşünce camdan içeri atlamıştı. Daha nefes bile alamadan büyük bir patlama ile duvar karton gibi parçalandı. Her yeri toz kaplamıştı. Toz yüzünden göz gözü görmüyordu. Haydar kapıya doğru üç el ateş etti. Bir ses gelmemişti fakat tozun içinden bir kişinin çıktığı görünüyordu. Haydar şaşkınlıkla "OLAMAZ!!" dedi. Adam şimdi kendi haline dönmüştü. Adam yaklaştıkça yüzüne giren saçma kurşunları daha fazla belli oluyordu. Yanağı boydan boya yarılmış kafasının bir çok yerinde delik açılmıştı. Sağ gözüne ise büyük bir saçma kurşunu saplanmıştı.

𝘼Ç𝙇𝙄𝙆 Ç𝙀𝙆𝙀𝙉𝙇𝙀𝙍 (ᖽᐸᗅᖻᓿᕿ ᑤᙍᘉᘉᙍᖶ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin