Jisung, gözlerini araladığında bir süre duraksamış, ardından tekrardan kapatmıştı. Yolculuktan sonra hâlâ fazlasıyla yorgun hissediyordu. Ertesi güne kadar uyusa ne olurdu ki?
Odasının kapısının çalınmasıyla birlikte gözlerini tekrardan aralamak zorunda kalmıştı. Changbin'in geldiğini duyduğunda gelmesini söylemiş ve o odaya girerken tekrardan uyumak üzere gözlerini kapatmıştı.
"Prensim, sabah oldu."
"Prensim, prensim, prensim... Arkadaş değil miyiz? Bana adımla seslensene."
Jisung uykulu bir şekilde sitem etmiş, sonrasında yüzünü yastığa bastırmıştı. Uyumak için karanlığa ihtiyacı vardı.
"Bunu söyleyebileceğimi sanmıyorum. Sonuçta sizin askeriniz değil miyim?"
"Hyung, biz bizeyiz. En azından sadece ikimiz olduğumuzda arkadaşım olarak davransan olmaz mı?"
"Bunu deneyeceğim. Şimdi, kahvaltıya gitmelisiniz. Babanız sizinle birlikte yemek istediğini söyledi."
Changbin, Jisung'un üzerine örttüğü örtüyü üzerinden çekmiş ve örtüyü bulmak için yerinde tepinmesini gülerek izlemişti. Eh, her zaman arkadaşlığını göz ardı edecek değildi, değil mi?
"Tamam, tamam! Kalkıyorum."
Jisung derin bir nefes alarak yatağından kalkmıştı. Uyuşuk bir şekilde Changbin'e ilerledikten sonra da dudaklarını büzüp gözlerini ovuşturmuştu.
"Uykumu böldün."
"Diğer askerlere bugün için izinli olduklarını söyledim."
"Peki ya Chan hyung?"
Changbin, Jisung'un sorusu üzerine omuz silkmiş ve Jisung'un daha rahat giyinebilmesi için arkasına dönmüştü.
"O da dinlenecek. Yanımıza mı almalıydık?"
"Hayır, hayır. Dinlenmesi iyi. İşine biraz fazla bağlı gibi."
"Emrinde olduğu kişiyi sonuna kadar koruma odaklı. Bu iyi bir şey değil mi?"
"Evet ama demek istediğim o değil..."
Jisung, üzerindeki gecelik giysilerini çıkarıp gün içinde giydiklerinden birini almak için dolabına bakınırken konuşmuştu. En sonunda mavi renkli bir kıyafet beğendiğinde onu eline almıştı.
"... Sadece... Tüm duygularını geride bırakıyor gibi. Onda hiçbir zaman duygu belirtisi göremiyorum."
"Sanırım bu konuda haklısınız. Onu, neredeyse hiçbir zaman bir duyguyu taşırken görmedim."
Changbin, Jisung'un iç çektiğini duyduğunda başını çevirip göz ucuyla ona bakmıştı. Üzerini henüz giymediğini gördüğünde de tekrardan başını çevirmişti.
"Onun neler yaşadığını merak ediyorum. Bir şeyler onu böyle olmaya zorlamış gibi."
"Belki de sadece böyle olmayı seçmiştir. Bir nedene bağlı olmadan."
"Bu da mümkün tabii. Her neyse, hazırım."
Changbin Jisung'a doğru dönüp yanına ilerledikten sonra saçlarını düzeltmiş ve tacını takmasına yardım etmişti. Jisung'un bunu sevmediğini biliyordu ancak pozisyonu gereği takması gerekiyordu.
Jisung ve Changbin odadan çıktıktan sonra yemek odasına doğru ilerlemeye başlamışlardı. Kısa süre sonra vardıklarında Jisung, arkasından Changbin yemek odasına girmişti. Jisung, babasının karşısına, masanın diğer ucuna oturmuştu. Babası ona bakıyordu ve bir şeyleri ölçmeye çalışıyor gibiydi.
"Bir sorun mu var, baba?"
"Hayır, yok."
Jisung, kralın hiç beklemeden verdiği yanıt karşısında başını sallamış ve yemek odasına giren Felix'e bakmıştı. Felix, yemekleri getirmiş ve hepsini masaya özenle dizdikten sonra tabaklara koymaya başlamıştı.
Jisung, bu süreç içinde birçok defa Felix ile göz göze gelmeyi denemiş ancak başarılı olamamıştı. Felix hiçbir şekilde ona veya krala bakmıyordu. Sadece işiyle ilgileniyordu.
"Felix?"
"Evet, prensim?"
Felix başı eğik bir şekilde Jisung'a döndüğünde Changbin ve Jisung bir süre bakışmış, ardından Jisung tekrardan Felix'e dönmüştü.
"Bir sorun mu var? Bana bakmıyorsun."
"Bugün biraz hastayım, bu yüzden yüzüm iyi görünmüyor."
"Bunun sorun olmadığını biliyorsun... Her neyse, üstelemeyeceğim."
Felix, kralın yemeğini tabağa koyduktan sonra Jisung'un tabağını almak üzere servis kaşığını almış ve Jisung'a doğru ilerlemişti. Tam o sırada bacağının iç kısmında hissettiği kralın eliyle birlikte paniklemiş ve elindeki kaşığı yere düşürmüştü. Bunun üzerine odadaki herkesin odağı Felix'e çevrilmişti.
"İyi misin?"
Kral soru yönelttiğinde Felix hızla eğilip kaşığı almış ve doğrulurken başını masaya vurmuş olsa da aldırmadan kalkmıştı. Ardından kralın önünde eğilip başını hafifçe sallamıştı.
"İyiyim, majesteleri. İzninizle, yeni bir kaşık alacağım."
"Felix, ben hallederim. Dinlenmeye ihtiyacın var gibi görünüyor."
Jisung kalkıp Felix'in yanına gittikten sonra mırıldanmıştı. Çünkü Felix titriyordu ve ayakta duracak gücü bile zor buluyor gibiydi.
"Prensim, benim için endişelenmeyin lütfen. Ben oldukça iyiyim. Sadece biraz hastayım."
"Changbin hyung, ona odasına kadar eşlik edebilir misin? Sonra bahçede buluşuruz."
Changbin başını sallayıp Felix için kapıyı açmıştı. Felix çaresiz bir şekilde odadan çıktığında Changbin de onun arkasından çıkıp kapıyı kapatmıştı. Changbin, Jisung'un kendisinden Felix'i gözlemlemesini isteyeceğini tahmin etmişti bu yüzden gözünü asla yanında yürüyen Felix'in üzerinden ayırmıyordu.
"Odam burası. Bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim."
"Biraz konuşabilir miyiz?"
Felix anlık olarak Changbin'e baktığında Changbin onun gözlerinin kızarıp şiştiğini fark etmişti. Bu hastalıktan olamazdı. Muhtemelen tüm gece boyunca ağlamıştı.
"İçeri geçin lütfen."
Changbin, Felix'in açtığı kapıdan içeri girdikten sonra Felix de girip kapıyı arkasından kapatmıştı. Changbin onunla ne konuşacaktı ki?
"Hasta olduğunuzu sanmıyorum. Bana sorunun ne olduğunu anlatmak ister misiniz?"
"Yalan söylemiyorum. Biraz hastayım."
"Daha çok, panik hâlinde gibisiniz."
"Size öyle gelmiş olmalı. Şimdi izninizle, biraz uyuyacağım."
Felix titrek bir nefes alıp normal davranmaya çalışarak arkasına dönmüş ve yatağa ilerlemişti. Henüz yolun yarısına varmışken Changbin onu bileğinden yakalamış ve kendine doğru çekmişti. Yana kaydığında ise Felix'in sırtı, Changbin'in bedeni yerine duvara yaslanmıştı. Changbin onu duvar ile kendi bedeni arasına almıştı. Fazlasıyla ciddi görünüyordu ve bu Felix'i ürkütmüştü.
"Resmiyeti siktir et. Majestelerinin sana nasıl dokunduğunu gördüm. Kaşığı düşürmenin ve titremenin sebebi de buydu, değil mi? Kaçışın yok. Her şeyi duymak istiyorum."
_____
Catlıyorum hastalıktan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill The King (Stray Kids)
FanfictionKoskoca bir krallığı avucunda tutan kraldan neredeyse kimse memnun değildi. Eh, birilerinin de onun yönetimine son vermesi gerekiyordu. Ship: ? × ? Yetişkin içerik: Cinayet/idam, küfür, argo, cinsel taciz/istek dışı cinsel birliktelik.