𓁲10𓁲

134 27 28
                                    

"Changbin hyung, sonunda geldin."

Jisung, yanına gelen Changbin'e gülümseyerek bakmış ve yanındaki Jeongin'in saçlarını okşamıştı. Jeongin, Jisung'un gözünde küçük bir bebek gibiydi.

"Üzgünüm, işim biraz uzadı."

"Sorun değil. Jeong, bizi biraz gezdirir misin?"

Jeongin başını heyecanla sallayıp çiçeklerin olduğu yerlere doğru yürümeye başladığında Jisung da onun arkasından ilerlemişti. Bu sırada da Changbin'e uzanıp kolunu gevşekçe tutup mırıldanmıştı.

"Önemli bir şey söyledi mi?"

"Hayır, prensim. Bir şey anlatmadı. Dinlenmek istediğini söyledi."

"Anlıyorum. Jeong, bu çiçekler mükemmel görünüyor!"

Jisung, gözüne takılan çiçeklere doğru koşturmuş ve önüne çömelip çiçeklerin her birini teker teker incelemeye başlamıştı. Jeongin ise Jisung'un bu ilgisinden dolayı oldukça mutlu görünüyordu.

"Cidden beğendiniz mi? Sizin için özel olarak ektim!"

"Bayıldım! Tanrı'm... Çok güzel kokuyorlar."

Jeongin, heyecanla Jisung'un yanına çömelmiş ve onunla birlikte çiçekleri izlemişti. Bir süre bahçeyi dolanıp çiçekler hakkında konuştuktan sonra Jeongin, esen sert rüzgârı hissettiğinde duraksamış ve gözlerini kapatıp kokuyu içine çekmişti.

"Ozon..."

"Ne?"

"Ozon kokuyor. Keskin."

Jisung ve Changbin, Jeongin'in dediğinin üzerine duraksayıp havayı koklamışlardı. Jeongin'in dediği gibi, havada bir koku vardı. Yağmurdan önce alınan koku gibiydi.

"Yağmur mu yağacak?"

"Fırtına. Şiddetli bir fırtına geliyor. Muhtemelen bu gece."

"Nasıl anlayabiliyorsun?"

"Koku eğer hafif olsaydı sadece bir yağmur olduğunu söyleyebilirdim ama keskin geliyor. Ayrıca bulutlar..."

Jeongin, parmağını uzatıp saraya doğru yaklaşan fırtına bulutlarını işaret etmişti. Jisung, Jeongin'in bu kadar bilgili olmasına hayran kalmıştı.

"Bunları nereden öğrendin?"

"Küçükken de aileme çiftçilik işlerinde yardım ederdim. Babam bana her şeyi öğretmişti."

Jeongin gülümseyerek konuştuğunda Jisung da istemsizce gülümsemişti. Jeongin'in havalı olduğunu düşünüyordu. Dikkat dağınıklığının olması onun zeki olmasını engellemiyordu. Jisung onun daha birçok konuda bilgili olduğuna emindi.

"Çiçeklerin üzerini brandayla örtmem gerek."

"Bahçe çok büyük. Tek başına halledebilecek misin?"

"Elbette. Bunu her fırtınada yapıyorum. Benim için endişelenmeyin lütfen."

"Öyleyse ben işine engel olmamalıyım. Fırtınaya kalmamaya dikkat et olur mu?"

Jeongin başıyla onayladığında Jisung onunla vedalaşmış ve arkasındaki Changbin ile birlikte bahçeden ayrılmıştı. İkisi de bahçede oldukça iyi zaman geçirmişti.

"Ahıra da uğrayalım mı? Oradaki atları görmek istiyorum."

"Nasıl isterseniz, prensim."

Ahıra vardıklarında Jisung direkt olarak kendi atının yanına ilerlemiş ve burnunu okşamıştı. Fakat birden bire at kişneyip ön toynaklarını kaldırdığında Jisung panikle birkaç adım geri gitmişti. Changbin, korumak için Jisung'un önüne geçtiği anda Jisung'un ayağı bir taşa takıldığında düşüşe kendini hazırlayarak gözlerini sıkıca kapatmıştı. Ancak beklediği düşüş asla gerçekleşmemişti çünkü şu an birinin kolları onu sıkıca sarıyordu.

Kill The King (Stray Kids) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin