Jisung, tüm neşesiyle geldiğinde etrafa bakınmış ve diğer herkesin orada olduğunu görünce zaten tavan yapmış olan heyecanı ikiye katlanmıştı. Felix, kahvaltı saatinde Jisung'u onlarla birlikte vakit geçirmeye çağırmış ve kahvaltıdan sonra kendisini bekleyeceklerini söylemişti. Jisung ise seve seve kabul etmişti. İlk defa birileri onu boş vakit geçirmek için çağırıyordu ve bu, Jisung için büyük bir şeydi.
"Şey, merhaba."
"Merhaba prensimiz!"
Seungmin, Jeongin, Felix, Minho ve Hyunjin aynı anda ayağa kalkıp Jisung'un önünde eğildiklerinde sesleri bile tek bir ses gibi çıkmıştı. Jisung, bu yüzden kısa bir süre şok geçirdikten sonra çekinerek elini ensesine atmıştı.
"Babam etrafta olmadığı zamanlarda ben bir prens değilmişim gibi davransak sorun olur mu..? Eğer arkadaşsak eşit olmamız gerekiyor diye biliyorum... Yani dışarıda gördüklerim hep öyle."
"Tabii, nasıl istersen. Gel, oturalım."
Ortamdaki herkes birden bire resmiyeti bozuğunda Jisung da memnun bir şekilde Seungmin'in yanındaki boş yere oturmuştu. Changbin de onun hemen yanında yerini almıştı.
"Chan hyungun durumu nasıl?"
"Çok hızlı iyileşti. Yarın ayağa kalkabilir ama yine de dikkatli olması gerek."
Seungmin'in cevabından sonra Jisung başını sallamış ve sessiz kalmıştı. Şimdi kimseden çıt çıkmıyordu. Kimse konuşmaya nasıl başlayacağını bilmiyor gibiydi. En sonunda Hyunjin sessizliği bozmak için yanında oturan Felix'in elini tutmuş ve yavaşça okşayıp gülümseyerek konuşmuştu.
"Bebeğim- yani Felix, günün nasıl geçti?"
Felix, Hyunjin'in birden bire kendisine "bebeğim" demesini beklemediğinden ağzından bir kıkırtı kaçırmıştı. Sonrasında ise gülmemeye uğraşırken kendini öyle bir ki sıkmıştı ki Hyunjin bir an için onun boğuluyor olduğunu sanmış, sonradan anladığında kendisi de gülmemek için alt dudağını ısırmıştı. Jisung ve Changbin dışındaki diğerlerinin de pek farklı bir durumu yoktu.
En başta prova yapmış olsalardı bunların hiçbiri olmazdı.
Felix en sonunda kendini toparlayabildiğinde derin bir nefes vermiş, tekrardan gülmemek için Hyunjin ve kendini gerçekten sevgili gibi hayal etmeye çalışmıştı. Ancak lanet olsun ki bu bile çok komikti!
"Dünden mi bahsediyorsun? Benim için biraz stresliydi. Biliyorsun, yine dokundu ancak bu sefer daha kolay geçti."
"Dokundu mu? Nasıl yani?"
Minho, Felix'in neyden bahsettiğini anladığında sinirini içine atmaya çalışarak konuşmuş ve Felix de sadece omuz silkerek yanıt vermişti. Dün Minho'ya kralın kendisine yine dokunduğundan bahsetmemişti. Kimseye bahsetmemişti. Anlatmak gittikçe daha zor geliyordu.
"Ney dokundu?"
"Şey, şey... Dün yediğim akşam yemeği dokundu. Genelde akşamları yemek yemem, yediğimde dokunuyor ama acıkmıştım."
"Oh... Şimdi daha iyi misin?"
"Evet, iyiyim."
Felix, uydurduğu yalanın işe yaramış olmasına şükrederken gözü Changbin'e takıldığında duraksamıştı. Changbin de ne olduğunu anlamıştı. Üzgün görünüyordu. Felix ona yorgun bir gülümseme sunduktan sonra önüne dönüp başını Hyunjin'in omzuna yatırmıştı.
"Siz ikiniz..."
Jisung, Hyunjin ve Felix'e bakıp mırıldandığında ikili Jisung'a dönmüştü. Hyunjin en sonunda Felix'inkine kenetlenmiş olan elini kaldırıp çekingen bir şekilde gülmüştü. Felix de utanmış gibi yapıyordu. Yanakları gerçekten kızarıyordu. Felix en az Hyunjin kadar iyi bir oyuncuydu ama asıl gruptan olanlar, Felix'in kendini gülmemek için sıktığından dolayı kızardığının farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill The King (Stray Kids)
FanficKoskoca bir krallığı avucunda tutan kraldan neredeyse kimse memnun değildi. Eh, birilerinin de onun yönetimine son vermesi gerekiyordu. Ship: ? × ? Yetişkin içerik: Cinayet/idam, küfür, argo, cinsel taciz/istek dışı cinsel birliktelik.