𓁲2𓁲

335 54 67
                                    

"Ne yani, kraliyet aşçısı majesteleri ile mi yatmış?"

"Evet. Kim bilir genç majestelerinin yatağına girmek için neler yapmıştır. Mertebesi yükselecek ya, her yolu deniyor."

Felix mutfağa giden koridorda ilerlerken etrafındakilerin onun hakkında konuştuğunu net bir şekilde duyabiliyordu. İnsanlar ona "kralın orospusu" gözüyle bakmaya başlamıştı. Kimse gerçekte ne olduğunu bilmiyordu. Felix de onlara anlatmakla uğraşmayacaktı.

Mutfağa girdiğinde zor da olsa kendini toparlayıp oradaki birkaç kişiye katılarak yemek hazırlamaya başlamıştı. Şef aşçı olduğu için daima diğerlerinin yaptıklarını da kontrol ediyordu ve normalde çok iyi anlaştığı mutfak arkadaşları şimdi yüzüne bile bakmıyordu.

"Onu yıkadın noona, değil mi? Tamam, içine tuzu biraz az koy, fazla olmasından iyidir. Hey, hyung! Bunlar fazla kalın-"

"Yeter artık."

Aşçılardan biri Felix'in sözünü kestiğinde Felix duraksamış ve karşısındaki adama bakmıştı. Adam sinirli görünüyordu.

"Sadece kralın altına girmek için bizi kullanıyorsun, değil mi? Eğer o kadar istiyorsan yemeği kendi başına hazırla. Eminim majesteleri, orospusunun hazırladığı yemeği yemeyi tercih edecektir."

Adam mutfaktan çıktığında diğerleri de onun arkasından çıkmış ve Felix'i mutfakta yalnız bırakmışlardı. Ona kendini açıklama fırsatı bile vermemişlerdi ki Felix zaten olanları nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Elinden sadece ağlamak gelmişti. Daha bir gün önce gülüşüyorlardı hâlbuki.

Yemek yapması gerektiğini hatırladığında göz yaşlarını silip yerden kalkmış ve yemeği hazırlamaya geri dönmüştü. Kısa bir süre sonra mutfağın kapısı açıldığında Felix diğerlerinin geldiğini düşünüp mutlu olsa da gelen kişi onlardan biri değildi. Kralın sağ kolu Chan'dı.

"Diğerleri nerede? Bildiğim kadarıyla tek başınıza çalışmıyorsunuz."

"Evet, şey... Onların biraz dinlenmeye ihtiyaçları vardı."

Felix arkadaşlarını korumak için bulabildiği ilk yalanı söylemişti. Sonuçta her ne kadar şimdi ona iyi gözle bakmıyor olsalar da zamanında arkadaşlardı. Onları koruması gerekiyordu. Ancak Chan pek de inanmış gibi değildi.

"Majesteleri, aşçıların kaytardığını bilmekten memnun olmayacaktır."

"Lütfen efendimize bir şey söylemeyin! Eminim bir süre sonra geleceklerdir."

"Genç majesteleriye sadık biri olarak bunu rapor etmek benim görevim. Her neyse. Majesteleri yemeğin ne zaman hazır olacağını merak ediyor. Ayrıca yemeğini tahtına istediğini iletmemi istedi."

Felix anladığını belirtip başını salladıktan sonra yemeği hazırlamaya devam etmişti. Bir anda kalçasına keskin bir ağrı saplandığında ise normal davranmaya çalışarak duraksamıştı.

"Sanırım sizden gitmenizi rica etmeliyim. Birileri tarafından izlenirken odağımı veremem."

"Gidiyorum. Unutmayın, majesteleri yemeğini tahtına bekliyor."

Chan odadan ayrıldığında arkasından kapının kapanmasıyla birlikte Felix derin bir nefes almış ve elini kasıklarının üzerine koymuştu. Acı biraz olsun dindiğinde ise yemeği hazırlamaya devam etmişti.

Yemek hazır olduğunda Felix hepsini servis tepsisine koymuş, kralın huzuruna götürmüştü.

Orada kral ve korumalarıyla birlikte bir de ressam vardı. Felix onu az çok biliyordu. Özel olarak kralı veya kralın istediklerini çizmekle görevliydi. Bildiği kadarıyla da kral ile az da olsa yakınlardı. Şimdi de tuvalinin başına oturmuş, kralın resmini çizmek için bir taslak hazırlıyordu.

"Majesteleri, yemeğinizi getirdim."

"Ah, gel. Gel şöyle. Bugün de senin elinden yemek istiyorum."

Felix eğdiği bedenini düzeltip kralın yanına ilerlemiş ve yemekleri koyduktan sonra çatala uzanmıştı. O sırada kralın kendisini belinden kavrayıp kucağına çekmesi ise beklenmedikti. Kral onun çillerinin üzerini okşuyor ve diğer elini belinde tutmaya devam ediyordu. Felix ise gergin ve taciz ediliyormuş gibi hissetse de tamamen mimiksiz bir yüz ifadesiyle bu duygularının üzerini örtmüştü. Sadece görevini yapıyor, krala yemeğini yediriyordu.

Yemek bittikten sonra Felix kralın kucağından kalkacakkem kral onu biraz daha kendine çekmiş ve belinde duran elini, Felix'in alt üniformasından içeriye ilerletmişti. Felix'in mimiksiz yüzü yerini gergin bir ifadeye bırakırken kral diğerlerine dönmüştü.

"Hepiniz dışarı çıkın. Hyunjin, benim tüm mükemmelliğimi yansıttığından emin ol. Birkaç gün sonra resmini görmek istiyorum."

O an orada bulunan herkes dışarı çıkarken Felix, Chan ile göz göze gelmişti. Yardım için ona yalvarır gibi bakıyordu ancak Chan soğuk tavrını korumuş ve bakışlarını çekip oradan ayrılmıştı.

Bu bakışmaya kimsenin şahit olmadığını düşünmüştü Felix ama gören biri vardı: Hyunjin. Odasına giderken de o bakışmayı düşünüyordu. Krala dönük olduğu için Felix'in yüzünü görmemişti ancak Chan'ı görmüştü. İfadesiz yüzündeki asıl anlam neydi? Ne için bir süre sadece bakışmışlardı? Aralarında bir şey mi vardı? Hayır, bu olamazdı. Eğer olsaydı Chan daha farklı bakmaz mıydı?

Hyunjin odasına geçtiğinde tuvaliyle birlikte şövalesini kenara özenle bırakmış, üzerinden tuvali aldıktan sonra yerine yeni bir tanesini koymuştu. Kalemi eline alıp derin bir nefes aldıktan sonra da tuvale uzatmıştı. Mimikleri okumada iyiydi. İnsanların göremediği detayları görmede de öyle.

Hyunjin, tamamen rahatlamış bir şekilde çizerken kendini kaptırıyordu. O kadar kaptırıyordu ki bazenleri çizimi bittiğinde nasıl çizdiğini bile hatırlamıyordu. Sadece duygularını ve hislerini çiziyordu. Ve yine öyle oluyordu.

Kalemle çizmeyi bitirdikten sonra boya fırçasını almış ve renklendirmeye başlamıştı. Boyayı farklı renklere batırıyor ve gözünü bir süre için bile olsa çiziminden ayırmıyordu. Kendini tamamen kaybetmişti. Kralın huzurunda veya onun isteğiyle onu çizerken kendini kontrol edebiliyordu. Belki de bu tamamen gergin olmasından kaynaklıydı çünkü kraldan bağımsız olarak yaptığı her resimde kendini kaybetme olayını yaşıyordu.

Çizimle kaç saat uğraştığını bilmiyordu ancak bitirdiğinde hava kararmak üzereydi. Her yeri boya olmuştu ve sadece kendi üzerine değil etrafa da boya sıçratmıştı. Şimdilik bununla ilgilenmiyordu. Sadece yaptığı çizimi inceleyecekti.

Tablosuna baktığında kaşlarını çatmıştı. Daha önce kral hakkında birçok çizim yapmıştı ancak bu daha farklıydı. Felix de resmin içindeydi ve Hyunjin birinin bu eseri görmesi sonucunda başının derde gireceğini tahmin etmişti. Çünkü tablo, kralın Felix'e tecavüz ettiği bir resim gibi görünüyordu.

Tabloyu yakılacakların arasına, Chan'ı çizdiği tuvalin hemen arkasına koymuştu. En kısa zamanda çizdiği bu resimleri fırında yakacak ve asla bilinmeyeceklerinden emin olacaktı.

_____

Hyunjin sanatçı değil sanatın ta kendisidir. Teşekkürler

Kill The King (Stray Kids) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin