Hyunjin, gözlerini araladıktan sonra bir süre öylece durmuş ve ardından arkasındaki, ona sarılarak uyuyan Chan'a doğru dönmüştü. Chan'ın bir şeylere sarılmadan uyuyamadığını öğrendiğinden beri böyle uyuyorlardı.
Chan'ı yıllar öncesinden gördüğü bazı anıları hatırlıyordu. O henüz askerlik eğitimi aldığı sıralarda Hyunjin'in dikkatini çekmişti. Hyunjin onunla ilgili birkaç amatör çizim yaptığını hatırlıyordu. O zamanlarda da şimdi olduğu gibi güzel bir fiziğe ve yakışıklı bir yüze sahipti. Chan ile tanışmayı hiç denememişti. O zamanlar çekingen sayılırdı ancak ne zaman göz göze gelseler gülümserdi, Chan'dan pek karşılık alamasa bile. Bunları ise henüz iki gün önce hatırlamıştı. Daha öncesinde Chan'ı tanıdığını düşünmüyordu.
"Chan hyung,"
Hyunjin Chan'ı hafifçe dürttüğünde Chan gözlerini açmadan Hyunjin'in beline sardığı kolunu biraz daha sıkılaştırmıştı. Kendini uyandırmaya çalışıyordu.
"Kalkmalısın. Prensimiz uyanmak üzere olmalı."
"Hmm..."
Chan, Hyunjin'in geri çekilmesiyle birlikte huysuz bir ifadeyle gözlerini açmıştı. Beş yaşındaki bir çocuk gibiydi.
💫i'M FıVe💫
"Pekâlâ, kalkıyorum."
"Küçükken sen çalışırken ben de oralarda oluyordum. Hatırlıyor musun?"
"Hatırlıyorum. Resim çizmeyi o zamanlar da çok seviyordun."
"Bana hiç gülümsemedin."
Hyunjin, alınmış bir ses tonuyla konuşurken Chan üzerindeki kıyafeti çıkarmış ve Hyunjin'in surat asmış ifadesine bakarak gülümsemişti.
"O zamanlar da duvar gibiydim. Sana gülümsemeyi çok istemiştim oysa. Bir şeyleri fark ettirmekten korkuyordum."
"Birsürü resmini çizmiştim. Seni gülerken sadece çizimlerimde görüyordum çünkü."
"Güzel mi gülüyordum bari çizimlerinde?"
"Gerçekte daha güzel gülüyorsun."
Chan, gülümsemesi daha da genişlerken hızla üzerini giyinmiş ve odadan çıkıp doğruca Jisung'un odasına ilerlemişti. Kapının önünde Changbin ile karşılaştıklarında ikisi de bir süre duraksayıp birbirine bakmış ve sonrasında tekrardan önlerine dönmüşlerdi. Kapının iki yanında duruyorlardı.
"Prensimiz henüz uyanmadı mı?"
"Hayır, uyanmadı."
"Elimizi çabuk tutmalıyız. Majesteleri elinden geldiğince acele ediyor. Minho her ne kadar halledebileceğini söylese de majestelerinin, Minho'nun bildikleriyle duracağını sanmıyorum."
Changbin, Chan'a göz ucuyla bakmış ve içine doğan şüpheyle tekrardan önüne dönmüştü. O ne biliyordu da Minho'nun bildiklerinin işe yaramayacağını düşünüyordu ki?
"Nereden biliyorsun? Bir tahmin mi yoksa senin de bildiklerin var mı?"
"Bir zamanlar majestelerinin sağ kolu olduğumu unutuyorsun sanırım. Tüm konuşulanları duyuyordum."
"Neden bize de anlatmıyorsunuz? Kötü bir şey mi?"
"Minho tarafından bakıldığında kötü bir şey olduğunu anlayabiliyorum ama genel olarak kötü değil. Elbet kendisi size anlatacaktır. Muhtemelen her şey bittiğinde veya yapabileceklerinin sınırına dayandığında."
"Tamam. Bugün biraz daha belli edelim."
Chan başını sallayarak Changbin'i onayladığında kapı açılmış ve Jisung dışarı çıkmıştı. Gözlerini ovuyor ve bir yandan da esniyordu. Changbin de bunu gördüğünde hafifçe gülümsemiş, ciddiyetini toplamaya çalışırken elini uzatıp Jisung'un saçlarını düzeltmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill The King (Stray Kids)
FanfictionKoskoca bir krallığı avucunda tutan kraldan neredeyse kimse memnun değildi. Eh, birilerinin de onun yönetimine son vermesi gerekiyordu. Ship: ? × ? Yetişkin içerik: Cinayet/idam, küfür, argo, cinsel taciz/istek dışı cinsel birliktelik.