Jeongin, Minho'nun yanına gitmiş, onunla aklına gelen herhangi bir konudan sohbet ediyordu. Buna neredeyse tek taraflı bir sohbet denebilirdi çünkü Jeongin hiç durmadan konuşuyor ve Minho da onu dinliyordu. Arada bir de gülüyor ya da birkaç kelimeyle yanıt veriyordu. Çalışmasına Jeongin ile konuşmak için ara vermişti. Pişman değildi çünkü eğer karşınızdaki kişi Jeongin ise dinlemekten asla sıkılmazdınız.
"... Sonra da Felix hyung bizim için çikolata yapacağını söyledi."
"Öyle mi?"
"Evet! Hattâ bugün öğle yemeğini teslim ettikten sonra getirecekmiş. Seungmin hyungu görürsen ona da haber verebilir misin?"
"Seungmin'in eksikliği bize fazladan çikolata getirir."
Jeongin "Ya!" diye bağırıp güldüğünde Minho da kıkırdayıp Jeongin'in saçlarını okşamıştı. Ardından Jeongin etrafa bakmış, onlara yaklaşan Hyunjin'e doğru koşmuştu.
"Hyung! Kahvaltı hazırlamaya gitmeden önce Felix hyung bana ne söyledi, biliyor musun?"
"Ne söyledi?"
"Bizim için çikolata yapacakmış!"
"Vay! Minho hyungla da onu mu konuşuyordunuz?"
Jeongin onayler şekilde başını salladığında Hyunjin gülümsemiş ve Jeongin ile birlikte Minho'nun yanına gitmişti.
"N'aber?"
"İyi. Senden?"
"İyi."
Minho, Hyunjin'e baktıktan sonra ayaklanmış ve ona dönüp ellerini ceplerine koymuştu. Hyunjin de bir kolunu Jeongin'in omzuna atıp gülümsemişti.
"Çikolata yiyecekmişiz."
"Felix yapıyorsa eminim güzel olur. Ona 'aşçı' yerine 'yemek sanatçısı' demek daha doğru olurdu."
"Katılıyorum. Ama kendini çok yoruyor. Majestelerinin ve prensimizin yemeklerini hazırlamak için zaten çok uğraşıyorken bir de bize tatlılar yapıyor."
Jeongin, dudaklarını büzerek konuştuğunda Hyunjin de derin bir nefes verip başını sallamıştı. Jeongin haklıydı. Felix kendini fazla zorluyordu ancak bu onun kafasını dağıtıyor gibiydi.
"Hey, merhaba!"
Minho, Hyunjin ve Jeongin, başlarını sesin geldiği yöne doğru çevirmiş ve anında toparlanıp eğilmişlerdi. Jisung gelmişti ve oldukça neşeli görünüyordu.
"Eğilmeyin lütfen. Ne yapıyorsunuz?"
"Sadece konuşuyorduk, prensim."
"Arkadaş mısınız? Ben de arkadaşınız olabilir miyim!"
Jisung'un çocuksu bir heyecanla söylediklerinin ardından üçlü birbirine bakmış, ardından samimi bir şekilde gülümsemişlerdi.
"Elbette, prensim."
Jisung'un yüzündeki gülümseme daha da büyürken yerinde zıplamış ve Jeongin'in yanına gidip sıkıca sarılmıştı. O sırada Hyunjin arkadaki iki askere bakarken Changbin'i görmesiyle duraksamış, kaşlarını hafifçe çatıp çaktırmadan Minho'nun kolunu dürtmüştü. Gerçi buna pek gerek yoktu çünkü Minho zaten tam da o tarafa bakıyordu.
Minho, Hyunjin'e kısa bir süre bakıp tekrardan Changbin'e dönmüştü. Hyunjin'in onunla konuştuğunu tahmin etmek zor değildi. Changbin, Hyunjin ile her göz göze geldiğinde geriliyormuş gibi görünüyordu.
"Ah, prensim?"
Arkadan Felix'in sesi duyulduğunda herkes ona dönmüştü. Felix, Jisung'un önünde eğildiğinde Jisung onun yanına gidip dudaklarını büzmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill The King (Stray Kids)
FanficKoskoca bir krallığı avucunda tutan kraldan neredeyse kimse memnun değildi. Eh, birilerinin de onun yönetimine son vermesi gerekiyordu. Ship: ? × ? Yetişkin içerik: Cinayet/idam, küfür, argo, cinsel taciz/istek dışı cinsel birliktelik.