𓁲3𓁲

301 42 24
                                    

Hyunjin, şövale ve tablosunu almış, sarayın bahçesine çıkmıştı. Geçen günkü çiziminden sonra şimdi sakin bir kafayla çiçekleri resmetmek istiyordu. Belki geçen hafta gördüğü "Çiçek Çocuk" u da görürdü. Ona bu lakabı vermişti çünkü bir çocuğunki kadar güzel bir yüzü vardı ve doğa ile fazlasıyla ilgiliydi. Muhtemelen saraydaki işi bahçeyle ilgilenmekti. Onu çizerken mutlu bir çiçek yetiştiricisi olduğunu düşünerek resmetmişti.

Şövalesinin başına oturup çizim malzemelerini hazırlamış ve derin bir nefes alıp etrafa bakınmıştı. Çiçek Çocuk'u gördüğünde ise kendi kendine gülümsemiş, onu incelemeye başlamıştı. Asla solmayacakmış gibi hissettiren saf ve berrak gülüşü, Hyunjin'e huzuru hissettiriyordu.

Onu tekrardan çizmek için kalemini aldığında uzaktan kralın geldiğini görmüş ve kalemini bırakıp izlemeye devam etmişti. Kral, Çiçek Çocuk'un yanına gitmişti ve ikisi bir süre konuştuktan sonra kral önde ve Çiçek Çocuk da arkasında ilerlemeye başlamıştı. Askerleri sarayın bahçesinde bile kralın peşinden ayrılmıyordu, Çiçek Çocuk'un hemen arkasından yürüyorlardı.

Çiçek Çocuk bir süre sonra duraksayıp önünden geçen bir kelebeğe hayranlıkla bakmış ve onun peşinden ilerlemişti. Yani askerlerden biri onu durdurmasaydı ilerleyecekti. Durdurulmasıyla birlikte kendini toparlamış ve ilerlemeye devam etmişti.

Birkaç defa benzer olaylar yaşandığında bu sefer kral sinirle dönmüş, bir şeyler söyledikten sonra Çiçek Çocuk'a tokat atmıştı. Sonrasında ise kıyafetini sıyırmış ve hem ön hem de arka bedenindeki yaraları gözler önüne sermişti. Hyunjin beklemediğinden dolayı bu yaraları görmek onda şok etkisi yaratmıştı. Birsürü kamçı izi vardı ve hiçbiri iyileşmemiş gibi görünüyordu.

Kral, Çiçek Çocuk'a bağırıyordu ancak Hyunjin'in zihni o kadar bulanıktı ki ne söylediğini algılayamıyordu. Sadece bir şeyler çizdiğinin az çok farkındaydı. Düşündüğü tek şey Çiçek Çocuk'unun yaralarıydı. Her zaman gülümserken gördüğü bedenin aslında çok fazla acı çekiyor olduğunu kabullenmek istemiyordu.

En sonunda çizmeyi bitirdiğinde etrafa bakmıştı. Kral etrafta değildi ancak Çiçek Çocuk hâlâ orada duruyordu. Önünde duran bir kedinin karşısına çömelmiş, tüylerini okşuyordu. Kedi de hâlinden gayet memnun duruyordu.

Hyunjin bir an Çiçek Çocuk'un kendisine baktığını gördüğünde bakışlarını kaçırmış ve çizimine bakmıştı. Bu da yakması gereken çalışmalarından biriydi. Çiçek Çocuk, çiçeklerin arasında yüzüstü yatıyordu ve yarıçıplak bedenindeki kamçı yaraları kanıyordu. Çiçeklerin neredeyse tamamı kana bulanmıştı. Kralın ayağı ise Çiçek Çocuk'un sırtına baskı uyguluyordu. Sadece resmi bile Hyunjin'in canını yakmaya yetmişti.

"Hey, merhaba! Resim mi çiziyorsun?"

Hyunjin, karşısından gelen sesle birlikte o tarafa bakmış, Çiçek Çocuk'u gördüğünde paniklese de sonrasında kendini toparlayıp gülümsemişti.

"Seni çiziyordum. Bu senin için sorun olur mu?"

"Oh, beni mi? Bakabilir miyim? Daha önce kimse beni çizmemişti!"

Çiçek Çocuk, resme bakmak için başını uzattığında Hyunjin tuvali onun göremeyeceği bir şekilde çevirmiş ve gergince ensesini kaşımıştı. Çiçek Çocuk bu resmi görürse kötü hissedebilirdi.

"Şey, aslında resim daha bitmedi. Bitmemiş bir resime ressamdan başkasının bakmasının uğursuzluk getireceğine inanıyorum. Yarın sana gösteririm, olur mu?"

Çiçek Çocuk başını anlayışla salladıktan sonra Hyunjin'in omzuna konan bir kelebeğe hayranlıkla bakmıştı. Dikkati gerçekten çok çabuk dağılıyordu. Ancak bu sefer kendini çabucak toparlamış ve etrafa bakınmıştı.

"Hep buralardayım ben. Çiçeklerle ilgilenmekle görevliyim. Onları her gün sularım, zararlı otları temizlerim, böcekleri alırım- ah, bir defasında pembe bir uğur böceği gördüm, biliyor musun? Saydım ve tam yedi tane beneği vardı! Buralara pek pembe uğur böceği gelmez, hep kırmızı var. Kırmızılar alınmasın ama pembe olanlar çok güzel! Ah, hayır. Ne diyecektim... Evet buldum! Hep buralardayım yani. Olmasam bile Jeongin diye sorarsanız elbet beni gösterirler. Şimdi gitmem gerek! Yarın resmi getirmeyi unutma!"

Jeongin, konuşurken birden fazla konuya geçmiş olsa bile Hyunjin onu ilgiyle dinlemişti. Anlaşılan konuşurken bile sürekli dikkati dağılan biriydi. Bu sinir bozucu olmaktan çok, şirin bir sorundu. Çiçek Çocuk Jeongin, oldukça tatlı bir karaktere sahipti.

Hyunjin, Jeongin'in gidişini bir tebessümle izlerken Jeongin duraksadığında Hyunjin'in gülüşü solmuştu. Birkaç asker Jeongin'in yanına gitmişti ve iki tanesi onun kollarına girip resmen sürükleyerek sarayın işkence odasının olduğu yere doğru götürmüştü. Jeongin onlara direnmiyordu. Muhtemelen uzun zaman önce pes etmişti. Sadece anın tadını çıkarmaya çalışıyor gibiydi.

Hyunjin onu mutlu etmek için elinden geleni yapacaktı. Ertesi gün de ona daha önceden onu çizdiği resmi verecekti. O, bu çizimin aksine Çiçek Çocuk'unun saf mutluluğunu yansıtıyordu. Jeongin'in yerde mutlu bir şekilde uzanıp elini gökyüzüne kaldırdığı bir resimdi ve parmağının ucunda da her gördüğünde hayran hayran baktığı kelebeklerden vardı. Gözleri ışıl ışıldı ve gülümsemesi güneş gibi parlıyordu.

Eşyalarını toplamış ve hepsini özenle alıp odasına götürmüştü. Odaya varır varmaz da ilk işi çizdiği tabloyu yakılacakların arasına eklemek olmuştu. Çizimini en arkalardan bir yere koymuştu. Tesadüfen de olsa birinin görmesini istemezdi.

Kralın istediği çizimi yapacağı tuvali almış ve şövalesine yerleştirmişti. Onun tüm "mükemmelliğini" yansıttığından emin olacaktı. Sadece ölmek istemediği için güzel bir tablo yapacaktı. Bu yüzden malzemelerini tekrardan hazırlamış, ertesi gün teslim edeceği tabloyu hazırlamak için işe koyulmuştu.

_____

Jeongin çok, çok, çok şirin. Beyinsiz insanların bile ona çirkin diyebileceğini sanmıyorum 🥺

Bu arada bir şeyi açıklayayım: Normal bir tablo elbette bu kadar kısa bir sürede hazırlanmaz. Haftalar, aylar sürer ancak Hyunjin aynı zamanda fazlasıyla hızlı çiziyor olmasıyla da ünlü. Sadece birkaç saatte güzel bir çalışma ortaya çıkarabiliyor. Zaten yaptıkları hiperrealistik çalışmalar değil. Sadece olabildiğince gerçekçi çizmeyi deniyor.

Kill The King (Stray Kids) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin