21.08.2021
***
Odanın içerisinde volta atıyordum. Adımlarımı pencereye yönelttim. Dışarıda insanları izlemek bana tuhaf bir acı veriyordu. Kalbimde hissettiğim sızı, gözlerimin hafifçe dolmaya başlaması-
"Toprak bey, öğle yemeğinizi odanızda mı yoksa mutfakta mı yemek istersiniz?" Robot kız gelip benim bu drama queen hallerimden sıyrılmamı sağlamıştı.
"İki dakika tribe de giremiyorum anasını satayım." diye geveledim ağzımda. Bana boş bakışlarını yöneltmeye devam ediyordu. "Cevabınız nedir?"
"A diyorum." dedim alayla. Yüzünde mimik oynamadı. Halbuki ben bu saçma espriye 10 dakika gülerdim. "Yani odanızda yiyeceksiniz öyle mi?"
Ciddiye almıştı...
Omuz silktim. Ne fark ederdi ki. Ama bir dakika...
"Neden mutfak? Neden yemek salonunda değil?"
"Parti hiçin hazırlık yapılıyor. Çağın bey sizin ortalıklarda dolaşmanıza müsaade etmiyor." Burun kıvırdım. "İyi tamam." Yüzünde milimlik bir tebessümle odadan çıktı. Emindim ki saniyesinde boş ifadesine geri dönecekti.
O gittikten sonra kapalı kapıya bir süre baktım. Ardından kafamı pencereye tekrar yönelttim. Bu akşam bir parti düzenlenecekti. Evdeki çalışanlar dışında organizasyon şirketinden bir çok personel gelmişti.
Çağın bana bahsini açtığı bir haftadan beri odamda uslu uslu durmamı tembih etmişti.
Ben ise, klasik dizi-film karakterleri gibi odasına tıkılmış evin hizmetçisinin, ne hikmetse balo kıyafeti bulup ve giyip partiye inmesi gibi zengin girişi yapmayı düşünüyordum. Sonra benim bu yapacağım şeyi engelleyen bir faktör geldi gözümün önüne. Hayır Çağın değil, daha doğrusu o ikinci planda. Asıl korktuğum timsahlardı. Direkt önüne atardı mazallah...
Bir süre daha odanın içerisinde sıkıntıdan patlamam sonucu kapıyı iki kere tıklatıp içeriye giren yardımcı kızla, düşüncelerimden sıyrıldım.
Tepsiyi odanın içerisindeki masaya bırakıp çıktı. Yine aşırı lezzetli yemekler vardı. Neredeyse her gün et veya balık çıkıyordu. Fakirlikten oluşan b12 ve demir eksikliğimi burada gidermiştim resmen.
Sandalyeme oturup önümdeki enfes et yemeğini kaşıklamaya başladım. Yanına yaptıkları pilav tane tane, parlak bir şekilde bana bakıyordu. Evet, yemeklere aşıktım.
***
Parti saatine yakın, robot kız odaya tekrar geldi. Akşam yemeği için de odaya getireceğini söylemişti. Elimden bir şey gelmediği için kafamı salladım.
Ara ara pencerenin önüne gidip aşağıdaki insanlara bakıyordum. Misafirleri gelmeye başlamış, aşağıda ise ses ve müziğin oluşturduğu uğultuyu duyar olmuştum. Aşırı sıkılıyordum ve içimdeki haylaz oğlan aşağıya inip Çağın'a büyük bir şok yaşat diyordu.
"Oğlum akıllanmıyorsun he..."
Evet böyle bir yanımda vardı. Mantıklı yani...
Artık, bahçeye park eden araç sayısı azaldığında misafirlerin çoğunluğunun geldiğini anlamıştım.
"Of offf!!!" Salak salak oflamaya başlarken koridordan gelen ayak sesleriyle kafamı kapalı kapıya çevirdim. Birkaç adın atıp kulağımı kapıya dayadım. Çağın olabilir miydi acaba? Böyle zamanlarda assolist gibi en son indiğini duymuştum.
Merakıma yenik düşüp kapı kulpunu indirdim. Koridora kafamı uzatıp baktım. Anında müziğin sesi artmıştı. Demek ki odaların yalıtımı iyiydi. Evet, bu detaya takılmıştım.
Odadan çıkıp kapıyı sessizce kapattım. Biraz ilerleyip diğer odalara göz gezdirdim. Çoğunun kapısı kapalıydı tabi ki. Az sonra Çağın'ın odasının aralık kapısından içeriyi görmeye çalıştım. Görüş açımda değildi, az sonra gömleğini ilikleyerek aynanın karşısına geçti. Ellerini saçlarını atıp düzelttiği saniyelerde ellerini durdurup kaşlarını çatmıştı. Yumruklarını sıkıp kafasını anında sola, yani benim olduğum yöne çevirdi. Kendimi geri çekip birkaç adım attığım esnada kapı açılmıştı. Beni kolumdan tutup içeriye çekti. "Ben sana odandan çıkmayacaksın demedim mi?"
Korkutucu sesiyle yutkunmadan edemedim. Bu adam beni kesin atacaktı timsahlara...
"Öyle, merak ettiğimden şey ettim." Sinirle gülüp, dilini dişlerinde gezdirdi. Kendini tutuyor gibiydi. "Bir daha 'şey' etme." dedi alayla.
"Ne ya! Sanki yedik partini." Sinirle yerimde tepindiğimde kolumdan sıkıp kendine çekti. Aramızda milimler vardı. "He bir de partiye gelecektin öyle mi?" Kafamı onaylar şekilde salladım. Aslında emin değildim ama onu delirtesim gelmişti. "Amacın beni rezil etmek mi?" Bu söylediğine burun kıvırdım. "Ne münasebet. Ayrıca rezil edecek bir potansiyelim mi var benim?" Hızlı hızlı başını salladı. Peşine, alaylı gülüşünü yüzüne kondurmaktan geri kalmamıştı.
"Ayrıca..." Sözlerini kesip, birkaç adım uzaklaştırdı ve beni baştan aşağıya süzdü. "Aşağıdaki partiye layık olduğu mu düşünüyorsun?"
Vay şerefsiz...
"Ne varmış halimde? Aşağıdaki bunaklardan daha yakışıklı bir çıtırım." dedim göz kırparak. Bu söylediğime abartılı bir şekilde göz devirdi.
"Çabuk odana!" Ani yükselen sesiyle irkildim. Aynı esnada kolunu uzatıp odamı işaret etti. Kafamı sallayıp odaya koştum.
"Demek layık değilim he... Sen görürsün." Evet, belamı arıyordum.
***
Siyah pantolonum ve siyah gömleğim, boynuma astığım ince, gümüş zincirimle efsane görünüyordum.
Parfümü alıp birkaç kere sıktım. Tabi burada bana verilen parfümler, benim aldığım doldurma parfümlerden çok daha etkili olduğu için kısa bir boğulma vakası yaşamıştım maalesef ki.
İşim bittikten sonra parmak uçlarımda yürüyerek odadan çıktım. Böyle yapıyordum çünkü dakika başı beni kontrol etmeye geliyorlar, en ufak hareketimde odaya dalıyorlardı. Evet böyle de anlayışsızlardı. Belki çıplaktım?
Merdivenlerin başına geçip kafamı aşağıya uzattım. O arada beni fark eden korumayı görüp hızlı hızlı aşağıya indim. Merdivenlerin bitiminde önünde durmuştu. "Odanıza gidin." dedi uyarıca bir ses tonuyla. Yüzü sertti ama misafirlere arkası dönüktü. Bu nedenle görünmüyordu. Ben bozuntuya vermeden 32 diş sırıtıp, itici gülüşümü yüzüme kondurdum. "İyiyim merak etmeyin. Kucağınıza almanıza gerek yok ben inerim." Bu söylediğime afallamıştı. Onu kenara itip salona giriş yaptım. Birkaç kafa bana dönmüştü. Ve bir çift korkutucu göz de...
Çağın sinirle tek yumruğunu sıkmış, içki olan elini de aynı esnada sıkmaya başlamıştı. Parmak boğumlarının beyazlığından anlayabiliyordum. Ohh iyi olsun sana. Benimle alay etmek neymiş görürsün. Evet iç sesimin sen bir salaksın dediğini duyuyordum ama arsızdım işte...
Önündeki adam kaşlarını çatmış arkasını döneceği esnada onu durdurup hafifçe tebessüm etti. Az sonra adımlarını bana doğru yöneltmişti. Pekala, aptal cesaretim buraya kadardı. Bakışlarından bile korkuyordum bu adamın.
Benim olduğum yöne birkaç adım kalmışken Alev, yani o gün eve gelen kadın sesini yükselterek: "Aa, Can... Demek evdeydin." diyerek bana doğru yürümeye başladı. Çağın, aynı anlarda adımlarını durdurdu. O arada Alev gelmişti yanıma. Elini omuzuma koyup gülümsedi. Bu da beni çok sevmişti. Canım ya...
Çağın burnundan solurken benim yüzümü hin bir gülümseme kaplamıştı. Şimdi nasıl rezil ediyorum seni Çağın efendi...
Bu kitabı kaldırmamın sebeplerinden biri karakterin Doruk'a benzemesiydi. Bilmiyorum isteyerek olmadı ama bir şekilde onu anımsatıyor sösmmdmdmdmdm her neyse... Yani yine de devam edeceğim o konuda rahatsız olursanız mazur görün artık. Hadi öptüm😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞ BELASI | bxb
Action[TAMAMLANDI] Toprak ve arkadaşı çalışmak zorundaydı. Ancak arkadaşının bulduğu iş onlara uygun muydu? Başlangıç:12.11.2020 Bitiş: 03.11.2021