7

9.2K 737 117
                                    

28.01.2021

***

Banyoya girip aynadan yüzüme baktım. Hayır solmamıştı. Veya betim benzim de atmamıştı. Renk gelmişti anasını satayım.

Burada günlerim güzel geçiyordu. Dışarı çıkma saatleri saymazsak...

Her gün farklı bir yer gezmek isterdim ancak geldiğimiz yerde sınırlıydı. Ama bugün şu meşhur hayvanları görmek istiyordum. İnşallah beni yemezdi...

Odamdan çıkıp merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım. Biraz hızlı indiğimde kızıyordu. Mutfaktan robot kız çıktı. Hafifçe gülümsedi ve masaya kahvaltılıkları yerleştirdi.

''Günaydın'' Gazetesini okuyup kahvesini içen adama baktım. Bana bir bakış atıp: ''Günaydın'' dedi. Sandalyeyi çekip oturdum. ''Hayırdır bugün yüzünde güller açıyor''

''Bugün hayvanlarına bakmaya gideceğim'' dediğimde tek kaşını alayla kaldırdı. ''Çok yaklaşma bir sorun olmasını istemem'' Gülümseyerek baktım ona. ''Beni düşünmen güzel'' Alayla sırıtıp kahvesini içti. ''Senin için değil onlar için endişeleniyorum''

Sinirle ona baktığımda daha büyük bir kahkaha atıp ayağa kalktı. İçeriye gideceğini söyleyip kapıya çıktı. Bütün hizmetçi ablalar kapıya çıkmıştı. Başbakan uğurluyorlar sanki anasını satayım.

Umursamayıp kahvaltıma döndüm.

Karnımı doyurduktan sonra koltuğa oturup televizyonu açtım. Ara ara duvarda ki saate bakıyordum. Dışarı çıkma saatinin gelmesini bekliyordum. Kendimi koğuşta avlu saatini bekleyen mahkumlar gibi hissetmiştim.

Oflaya oflaya televizyon izlerken nihayet saat gelmişti. Hızla kapıya koştuğumda izbandut 1'i gördüm. Evet onlara numara ile isim vermiştim çünkü adlarını söylememişlerdi. Çok ısrar etmeme rağmen... Hatta en son ne diye ısrar ediyor bu salak bakışı bile atmışlardı.

Ne yapayım yani..? En son çiçeklerle konuşmaya başlayacaktım.

''Iıı şey avlu sa- ay pardon dışarı saatim geldi de.'' dedim sırıtarak. Kolunu kaldırıp saatine baktı. ''15 saniyen var'' Alayla 'hıh!' diye bir ses çıktı ağzımdan. Omuzumu pervaza yaslayıp kollarımı göğsümde birleştirdim. ''Tamam bekliyorum o zaman''

Bana tip tip bakmaya başladı. O bana bakıyor ben ona bakıyordum. 15 saniye bu şekilde salak bakışmamız ile geçti. Bir 5 saniye daha baksam aşık olacaktım adama...

''Geç!'' Hızla bahçeye yürüdüm. Birazdan Heidi gibi seke seke koşacaktım.

Derin derin nefesler çekip yürümeye başladım. Zaten çok bir seçenek yoktu. Her zaman yaptığım gibi en uca gidip, tüm alanı turlamaya başladım. Normalde hayvanların olduğu, uzun çitli alana 2 metreden fazla yaklaşmaz gerisin geriye dönerdim ama bu sefer onları görmek istemiştim.

Kapıya geldiğimde iki koruma bana baktı. ''Hayvanları görmek istiyorum''

Birbirlerine bakıp sözlü onay aldılar sanki... Biri kapıyı açıp beni kolumdan tuttu. İçeriye girdiğimde gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Etrafı kapatılmış botanik bahçeydi burası. Ortada bir göl, etrafta kafesler vardı. Kafesler geniş ve yeşillik içindeydi. Her hayvandan farklı bir ses çıkıyordu. Ortada ki göle doğru ilerleyip taşın üzerine oturdum. ''Vaoovv'' Etrafı incelemeye başladığımda sesler ufaktan kesilmişti.

Kafesteki hayvanlar bana bakıyordu. Demir parmaklıkların arkasında olmasalar tabi ki de korkardım. Ama şu an bana ulaşamadıkları için rahattım. Biraz daha kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Kendimi Afrika'da hissediyordum.

Ellerimi biraz daha bastırıp gözlerimi kapatırken arkamdaki gölde sesler geldi. Rüzgar mı savuruyor diye düşündüm. Kaşlarım çatışırken sesler arttı. Gözlerimi açtığımda karşımdaki koruma bana arkamı işaret etti. Tek kaşımı kaldırdım. Göz devirip tekrar gösterdi. ''Konuşamıyor musun?'' dediğimde sinirlendi. Omuz silkip arkasını döndüğünde su sesleri daha da yaklaştı.

Arkama bir bakış attığımda onu gördüm. Gülümseyip: ''Aa merhaba'' dedim. Bir dakika...

''Aaahhh!!!'' Çığlık atıp kapıya koştuğumda timsah komik adımlarıyla yürümeye başladı. Ben kapıdan çıkıp ortaya doğru koştuğumda korumalar kapıyı kapattı. O ara Çağın bana doğru gelince koşup boynuna atladım. ''Lan!''

''Çok korktum beni yiyecekti''

''Keşke!!'' Kafamı kaldırıp omuzuna vurdum. Sinirle yakamdan tuttu. ''Bana bak velet! O salak arkadaşlarından biri değilim ben. Elini koparır timsaha yediririm delirtme beni!'' yutkunup kafamı salladım.

Verandaya koşup koltuğa attım kendimi. Ayaklarımı kendime çekip büzüldüm. Az sonra yanıma gelip oturdu. ''Bir daha oraya gitme. Çığlık atmışsın. Psikolojileri bozulacak sonra!'' Bir insanın ölebilme ihtimali asla umurunda olmamasına sinirle göz devirdim.

Arkasına yaslanıp sırıtırken içeridekilerden bir kahve istedi. ''Neden erken geldin? 3 saat bile olmadı gideli''

''Seni çok özledim kocacım.'' dedi alayla. ''Bir de hesap soruyor ya!'' dedi anında değişen ifadesiyle. Öldürecek gibi bakıp kafasını çevirdi. Harbi bana ne oluyordu?

''Şey... Bir şey isteyebilir miyim?'' Tek kaşını sorarcasına kaldırdı. ''Egemen'i aramam lazım'' Dudaklarımı büzüp masum bir ifade ile bakmaya başladım. Çok etkilendiği söylenemezdi tabi..

Ceketinin iç cebinden telefonu çıkarıp korumasını aradı. ''Alo! Şu velede versene telefonu. Arkadaşı konuşmak istiyormuş'' Bir süre bekleyip bana uzattı.

''Alo Egemen''

''Kankim..''

''Nasılsın?''

''İyidir kanka. Valla kaldığım yer gayet iyi. O salak yurttan kurtuldum kısa süreli de olsa.'' Ona kahkaha atarken, Çağın yandan beni izliyordu.

''Sen nasılsın?'' Derin bir iç çektim. ''Nasıl olayım? Timsahlarla uğraşıyorum'' Bana yaklaşıp: ''Şu dakika seni aldığım yere bırakırım. Zorla tutuluyormuş gibi davranmayı bırak!'' dedi. Dişlerinin arasından konuşunca başımı iki yana salladım. ''Çok iyiyim kanka. Hadi görüşürüz''

Telefonu kapatıp ona verdim.

Kahvesi geldiğinde o sakince yudumlarken ben etrafı izlemeye başladım. İnsan bana da getirir. Hayırsız robot kız...

''Haftaya büyük bir davet verilecek evde. Sen odandan çıkmayacaksın'' Usulca kafamı salladım. Daha fazla onu kızdırmak istemiyordum.

''Aferin... Akıllanmaya başlamışsın'' Kahvesinden son yudumu alıp içeriye girerken ben oflayarak orada oturmaya devam ettim.

BAŞ BELASI | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin