21

6.7K 573 41
                                    

03.11.2021

***

Keyifli okumalar...

''İyi günler, yine bekleriz.'' Müşteriyi yolladıktan sonra tezgahın önünü temizlemek için etraftaki bezi aradım. Bulduğum gibi silmeye başlarken iş yapmam nedeniyle patronum bana bakıp gururla gülümsedi. Ders saatlerime uygun, okuluma ve evime yakın bir iş bulmuşken işimi iyi yapmak istiyordum.

Bursum vardı ancak İstanbul şartlarını göz önünde bulundurursak tabii ki yeterli olmuyordu. Bu nedenle part time olarak bir iş bulmuştum. Konumu gayet iyi bir oyuncak dükkanıydı burası.

Egemen de yandan 3 dükkan sonrasındaki kitapçıda çalışıyordu. İkimizin de yakınlarda iş bulmamız iyi olmuştu. Saatlerimiz de ortalama olarak denk geldiği söylenebilirdi. Bu nedenle eve beraber gidebiliyorduk.

''Toprak çık hadi sen.'' dedi Patronum. Arada böyle erken çıkmama izin verebiliyordu.

Saate bakışlarım kaydığında neredeyse yarım saat vardı. Ve bugün Egemen yarım saat geç çıkacaktı. Bu da demek oluyordu ki 1 saat beklemem gerekecekti. Tabii ki ben beklemeyip eve gidecektim. Emindim ki Egemen anlardı.

Tebessüm edip teşekkür etmiş ve personel odasına gidip 30 km öteden belli olduğum fıstık yeşili tişörtümü çıkarıp siyah tişörtümü giyindim. Çantamı ve hırkamı da alıp dükkandan ayrıldım. Egemen'e mesaj atmıştım ve anında beklememem gerektiğini söylemişti. Bu nedenle eve doğru yola çıktım.

Evin olduğu sokak genel olarak boştu. Birçok ev olduğu halde çok fazla çocuk göremiyordum. Ki şu an gece karanlığında hiç kimse yoktu. Ellerim cebimde, kulağımda kulaklığımla yürürken yine o izlenme hissiyle adımlarımı durdurdum. Bu durum beni korkutuyordu ve bu günlerde sık olmaya başlamıştı. Kafamı yavaşça arkaya çevirdiğimde aynı şekilde kimseyi görmedim.

Tekrar önüme dönüp yürümeye başlarken aynı his bedenimi ele geçirdi ancak bu sefer bakmamıştım.

Binaya nasıl girdim, asansörü bile beklemeden merdivenleri nasıl çıktım bilmiyordum. Ellerim titreye titreye kapıyı açıp arkamdan sıkıca kapattım ve 3 tur kilitledim. Kapıya sırtımı yaslayıp gözlerimi kapattım ve rahat bir nefes aldım. Derken zilin çalmasıyla yerimden sıçramam bir oldu. Birkaç adım geri gidip kapıyı izlediğimde şu an tam anlamıyla ucuz korku filmleri baş karakteri gibi hissediyordum kendimi.

Az sonra tekrar çalmasıyla yine sıçramıştım. ''K-kim o?''

''Benim, karşı komşunuz.'' Karşı komşumuz olan Gül teyzenin sesini duyunca rahat bir nefes verdim. Aynı zamanda ne olur ne olmaz diye delikten bakmayı ihmal etmedim. Keşke başta da böyle yapsaydım.

Kapıyı açtığımda 32 diş gülen teyzeyi görünce ben de gülümsedim. ''Kısırla börek yaptım. Yersin arkadaşınla.'' Yemek yapmamıştık ve uğraşmak için de fazlasıyla yorgundum. Bu nedenle ağzım kulaklarımda bir şekilde gülüp teşekkür ettim. Kapıyı kapatıp aynı şekilde 3 kere kilitledikten sonra mutfağa ilerledim.

Üstümü değiştirip mutfağa geri döndüm. Egemen'in payına düşeni ayırıp çatalımı ve içeceğimi alıp oturma odasına ilerledim. Televizyon açıp karşısına otururken kucağıma da yemeği yerleştirdim. Bir şeyler izleyerek yemek daha iyi oluyordu benim için.

Gün boyu yoğun çalıştığım için fazlasıyla yorgundum. Yemeği yerken bile uykum gelmişti.

Yemek sonrası bir bardak çay yapıp balkona çıktım. Bir balkonumuz bahçeye, diğer balkonumuz ise caddeye bakıyordu. İki taneyi bırak, bir balkon bile bulamazdık diğer öğrenci evlerimizde. Bu nedenle bu ev bize fazla lükstü.

Küçük sandalyeye oturmayı es geçip kollarımı demirliklere yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım. Ortam oldukça sessizdi. Gözlerim hemen karşımızdaki çocuk parkına takıldı. Kaydırakların arasında bir karartı görür gibi oldum. Hafifçe öne doğru eğilip kaşlarım çatık bir şekilde baktım. Gözlerimi kıstım görebilmek adına ancak ne olduğunu çözemiyordum.

Az sonra biraz daha yaklaşmasıyla kapüşonlu biri olduğunu fark ettim.

Bu beni fazlasıyla korkutmuştu. Sanki beni izliyormuş gibi bir hissiyat aldım. Hızla kendimi geri çekip içeriye girerken sanki o da bunu fark etmiş gibi geriledi.

Aklıma sürekli takip ediliyormuş hissi geldiği için stresle yutkundum, korkmuştum.

Kapıyı sıkıca kapatıp odama ilerledim. Bir de bu korkuyla uyumaya çalışmak vardı...

Telefonumu alıp Egemen'e dikkatli olması için bir mesaj attım. Umarım bir sıkıntı çıkmazdı.

***

Okul çıkışı koştur koştur iş yerine gelmiştim. Neyse ki patron sıkıntı yaratmamıştı. Bugün 1 saat geç çıkacaktım. İşler yoğun olmasa sıkıntı yaratmayacağına emindim. Geç gelmiştim ve fazla çalışmak benim için problem değildi.

Gün içerisinde fazla yoğun olduğum için yemek yemeye bile vakit bulamamıştım. Guruldayan karnım ve yorgun bedenimle birazdan bayılacak gibiydim.

''Toprak, geç içeriye yemeğini ye sen. Küçük sehpanın üzerinde poşetler var.''

''Sağ ol abi.'' Elimdeki işi bitirip depo gibi olan yere geçtim. Çok küçük bir alandı. Tabureyi çekip poşetlerin içindeki döner ve ayranı aldım. Hem yemek yemek hem de biraz olsun oturmak çok iyi gelmişti bana.

Saatin ilerlemeye başlamasıyla yoğunluk azalmıştı. Çıkış saati geldiğinde ise gözlerimden uyku akıyordu. ''İyi akşamlar abi.''

''İyi akşamlar oğlum.'' İçerdekilere de el sallayıp mağazadan çıktım. Kulağımda kulaklık, ellerim kapüşonumun cebimde yürüyordum. Serin hava yüzüme çarpınca fermuarı çekip önümü kapatmış, başlığı da kafama geçirmiştim.

Kalabalık caddeye yürürken etrafı incelemeye başladım. Karşı caddeye geçmek için ışıkların orada beklerken gözlerim etrafta geziniyordu. Tam karşımda duran, benim olduğum yöne geçecek iki adamda durdu bakışlarım. Aslında direkt dikkatle incelemezdim ancak onlar beni izledikleri için bakışlarına karşılık verdim. Vermez olaydım...

''Siktir.'' Kaşları çatılmış, emin olmak için birbirlerine beni gösterdiler. Bir tanesi, yani bize en büyük eziyeti eden adam kafasını sallayarak güldü. Az sonra geçen arabalara aldırmadan üzerime doğru gelmeleriyle geriye birkaç adım attım. Gittikçe yaklaştıklarını fark edip hızlı birkaç adımda arkamı dönüp koşmaya başladım. Bunlar onlardı. Dolapdere'deki o 'elit' mekanın sahipleri, benim kaçtığım ve muhtemelen Çağın'ı her yerde arayan herifler...

Adeta depar atarak koşuyordum. Atletizm takımına dahi girebilirdim, yorgunluğu falan unutmuştum. Göt korkusu böyle bir şeydi işte...

Ne kadar süre koştum bilmiyordum ancak arkamdan koşturma sesleri azalmıştı. Dar bir sokağa girerken adımlarımı yavaşlatıp tamamen durdum. Ellerimi dizlerime koyup hafifçe eğilerek soluklanmaya başladım. Başımı arka tarafa çevirip kimsenin gelip gelmediğini kontrol ettim. Neyse ki yoklardı. ''Salaklar.'' Gülerek önüme dönüp yürümeye başladığım anda sokağın ucunda yani önümde duran ikiliyi görmemle gülüşüm soldu. ''Hay amına koyayım ya!'' Geriye birkaç adım atıp hızla koşmaya başladım. Sokağın bitiminde sağa mı yoksa sola mı sapsam bilemedim. Ancak fazlasıyla yaklaşmışlardı. Sıkıntı, benim buraları pek bilmememdi.

Sonunda sola karar verip saptım. Dar bir sokağa daha girdim. Ara ara arkama bakarken kolumdan tutulup bir araya sokulmam ve beni çeken elin ağzıma kapanması bir oldu. Korkuyla debelenirken onu sesini duydum. ''Şştt... Kıpırdama.'' Beni göğsüne çekerken onun kokusu ve sesinden kim olduğunu anlamıştım bile. Kafamı geriye çekip sokağın lambası altında parlayan yüzüne bakarken ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Çok özlemiştim onu. ''Sen...''

''Evet ben.'' demişti sırıtarak. Benim gözlerim dolmaya başlarken kendine çekip boynuma burnunu dayadı. Kokumu içine çekerken ben şokla dikilmeye devam ediyordum. Neden çıkmıştı karşıma şimdi..?

BAŞ BELASI | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin