03.11.2021
***
Günün ikinci bölümüdür, karıştırmayınn<33
''Baksana bahçeye bakan kısmı aşırı güzel. Bu balkonda oturur çay içeriz.'' Egemen evin içinde at koşturur gibi hareket ettiği sırada ben düşüncelerim arasında boğulmakla meşguldüm. Resmen 1 haftalık ilişkimiz bitmişti. Daha uzun süre sevgili olanlar ne yapsın diyen biri çıkardı emindim ki. Ancak o güzel günlerin tadı damağımda kalmıştı. Sorun oradaydı.
''Ya sen beni dinlemiyor musun?'' Elini önümde sallayan Egemen'e çevirdim bakışlarımı. Elini itip koltuğa ilerledim. Pencerenin önüne konumlandırılmış tekli koltuğa oturup bacaklarımı kendime çektim.
Bıraktığım yerde ayakta dikilmeye devam etti. ''Toprak sen iyi misin? O herif bir şey mi yaptı sana. Öyle bir hava da sezmedim ama üzgün gibisin.'' dedi yanıma gelip yere çökerken. Ellerimi elleri arasına alırken benim gözlerimden iki damla yaş aktı. ''İyiyim. Bir şeyim yok.''
Ellerimi okşarken gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile. ''Toprak...'' Sesi gittikçe kısılırken benim ağlamam şiddetlenmişti. Ayağa kalkıp koltuğun koluna oturdu. Beni kendine çekip göğsüne yaslanmamı sağlarken sığınacak bir liman bulmuş gibi sarılmış ve ağlamaya başlamıştım. ''Toprak, kardeşim.'' Başımın üstüne öpücük kondururken ben bedenim sarsılarak ağlıyordum.
Bu ruh hali ne kadar sürecekti bilmiyordum ancak kendimi berbat hissediyordum. Eksik...
***
Sabah güzel seslerle araladı gözlerimi. Oda bahçe kısmına bakan yerdeydi, bu nedenle kuş cıvıltıları eşliğinde uyanmıştım. Güne güzel başlamıştım ancak uyanır uyanmaz yatakta doğrulup kendime geldiğim o ilk saniyelerde yine o gelmişti aklıma. Uzun süre de çıkmayacağı kesindi.
Yataktan kalkıp odanın kapısına ilerledim. İçeriden sesler geliyordu. Egemen uyanmış olabilirdi. Mutfağa girdiğimde kendi çabasıyla kahvaltı hazırladığını gördüm. Pek iç açıcı görünmüyordu tabii.
''Uyandın mı? Günaydın.''
''Günaydın.'' dedim mutfak masasına ilerlerken. Bu evi Alp ayarlamıştı. Normalde böyle bir şeyi kabul etmeyecektik, hele de bu yeni eşyalarla. Ancak eşyalı olarak bir miktara kiraya anlaşmıştık. Ev Alp'in olmalıydı. Yani o öyle demişti. Kirayı da Alp'in verdiği banka hesabına yatıracaktık.
''İki ekmek alsana fırından. Sokağı dönünce hemen çaprazda. Sıcak sıcak yeriz.'' Kafamı ağır çekimde sallayıp ayağa kalktım. ''Kapının önündeki dolabın üzerinde bozuk para var.'' diye bağırdı içeriden.
Parayı alıp ayakkabılarımı giyindim. Eşofmanımı ve tişörtümü değiştirme gereği duymadım. İnce bir hırka aldım üstüme. Kapıyı açıp çıktığımda dün çok fazla dikkat etmediğim detaylara baktım. Binanın içi yeniydi. Oldukça da temiz.
Merdivenleri hızlı hızlı inerken okula giden öğrencilerle karşılaştım binanın içerisinde. Aceleyle hareket eden anneleri bana bakıp gülümseyince aynı şekilde gülümsedim.
Binadan çıkıp sokağı yürürken sabahın erken saatlerinde olduğumuz için soğuk hava ürpermeme sebep oldu. Hırkamın önünü kapatıp kapüşonu kafama geçirdim.
Hızlı hızlı yürürken boş sokağı incelemeye devam ettim. Bir anda adımlarımı durdurup kafamı hafifçe sağıma çevirdim. Sokakta kimse yoktu ancak izlendiğimi hissetmiş gibiydim. Hızla arkamı döndüğümde kimsenin olmadığını gördüm. Sabah sabah gelen bu saçma hissin açlıktan olabileceğine kanaat getirip kafamı iki yana salladım.
Yürümeye devam ederken tekrar hissettiğim o hisle aynı şekilde hızla döndüm ancak yine hiçbir şey görememiştim. Kendi kendime göz devirip fırına yürümeye devam ettim.
Ekmeği aldıktan sonra hızlı hızlı yürümeye başladım. Soğuk iyice üşütmüştü beni.
Binadan içeriye girip asansöre ilerledim. Bizim bulduğumuz evler tabii ki asansörlü falan değildi. Şu an bu bile fazla lükstü bizim için. Daireye ulaştığımda kapıyı çalmadan açmıştı Egemen. ''Hadi çabuk, yumurtayı yaptım.'' Ayakkabımı çıkarıp ev terliklerini giyerken elimdeki ekmeği kapıp içeriye koşan arkadaşıma göz devirdim. ''İnşallah yumurta kabuğu yoktur içinde.''
''Varsa da yersin. Protein değil mi? Kedilere veriyorlar.''
''Kedi miyim ulan ben?'' Salak saçma söylemlerine abartılı bir göz devirme daha gönderirken o masaya geçmişti bile. Sofraya baktığımda fena olmadığını gördüm. En azından yenecek bir şeyler vardı.
Hızlıca yaptığımız kahvaltı sonrası okula gitmiştik. Dışarıda olmak, özgürce dolaşmak harika bir şeydi. Ancak Çağın her aklıma geldiğinde üzülmeden edemiyordum. Resmen çaba göstermemişti yeni başlayan ilişkiyi kurtarmak için. Evet, yeni olduğunu vurgulamaya devam edecektim. Tadı damağımda kalmıştı.
''Hiçbir şey demedi yani öyle mi?'' dedi Egemen elindeki kahveyi yudumlarken. Kafamı iki yana salladım. O, kahvesini içerken benim de soğumaya yüz tutmuş çayımı gördüm.
''Hiç aradı mı peki?'' Aynı şekilde sözsüz cevap vermiştim. ''Mal mı bu adam? Acaba kendini mi sorguluyor şu an?'' Artık ılıklaşmış çaydan bir yudum alırken yüzüne baktım. ''Nasıl yani?'' Şaşırmıştım. Ne demek istiyordu bu.
''Bu kısa sürede yakınlaşmanız onu afallatmıştır belki. Şimdi yanında olmaman kendini sorgulamasına sebep olur. Etraftan da -hele de evdeki yardımcılardan bile- bu kadar çekinip rahat olmuyorsa daha kendini kabullenmemiş olabilir. Senin, onun himayesi altında kalmanı istememiş, dışarıya çıkmanı istemiyor resmen. Bu korku niye acaba?'' Kahvesinde bir yudum daha alıp etrafı incelerken dediklerini düşündüm. ''İlişki uzmanı mı oldun başımıza? Ayrıca hani senle Alp'in arasında da bir şeyler olacaktı?'' Bunu söylediğim an ofladı. ''Olmadı maalesef. Ama hâlâ umudum var.'' dedi gülerek ve sanki kadeh kaldırırmış gibi kahvesine havaya kaldırıp dibinde kalanı kafasına dikti.
Bir süre sıkıntılı nefesler vererek etrafı incelerken artık dayanamayıp dirseklerimi masaya dayayarak yüzüne yaklaştım. O da bana dönüp aynı şekilde yaklaştı. ''Neden aramadı ki? Sonuçta orada kalsaydım ilişkimiz devam edecekti. Bunu kabul etmedim, etmem de ama onun için bile ısrar mahiyetinde arar diye düşündüm. Ama tık yok.'' Dudaklarımı büzüp umutsuzca bakarken yüzümü inceledi. Az sonra bakışları masaya çevrildi düşünüyor gibiydi. ''Tuhaf olan da o ya. Niye aramadı acaba?'' Kafasını bir anda kaldırıp gözlerini kısarak konuşmasıyla ise vücudumu ateş basmıştı. Dedikleri beni bu kadar üzmemeliydi değil mi?
''Ya başta dediğim gibi kendini sorgulamışsa ve aslında aşık olmadığını, bir erkeği sevdiğini kabullenmediyse?''
''Olabilir mi öyle bir şey?'' Omuz silkti. ''Bilemiyorum Altan.''
''Toprak benim adım.'' Tek kaşını alayla kaldırıp yarım ağız güldü. ''Salaksın sanki biraz.'' Bir süre bakışlarına karşılık verdim. Evet galiba, birazcık...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞ BELASI | bxb
Action[TAMAMLANDI] Toprak ve arkadaşı çalışmak zorundaydı. Ancak arkadaşının bulduğu iş onlara uygun muydu? Başlangıç:12.11.2020 Bitiş: 03.11.2021