Siz hiç sevdiğinizin yüreğine seslendiniz mi?
Hani ilk defa birini seversiniz ya... İlk defa yüreğiniz kuşlar gibi uçuşur, ilk defa hayatınızın yönünü bulmuş gibi olursunuz. Yüreğinizin konduğu yeri doğru olarak görürsünüz. Belki o bambaşka bir hayatın içinden ne acılardan çıkıp gelmiştir. Belki de hala acılarından arınamamış bir hayatın içinden seslenmiştir yüreğinize. Hatta belki de başka bir davası vardır yüreğinde, hala onun mutluluğunu yaşadığı bir dava... Belki sizin için çok yanlış bir seçimdir. Ama sizin seçiminiz değil tabi, yüreğinizin seçimi. Bunları düşünemezsiniz ki o yüreğinize seslendiğinde. Belki sizin kalbinizin kanat çırptığını bile farketmemiştir. O sizin kalbinize seslense de bunu kendisi bile farketmemiş olabilir. O an sizin için bunlar da düşünülecek şey değildir zaten. Çünkü siz o an yüreğinizin sesini dinliyor olup başka bir ütopyaya dalmışsınızdır. Eminim ki insanın hayatındaki en mutlu olarak gördüğü andır.
Bir kaç saat sonra aşık olma evresine alışınca kendinize sorular sormaya başlarsınız. "Acaba hayatında kimse var mı?" Yok tabi. Çünkü sen ona aşık oldun.
Sonra düşünür insan, bekler. En doğru zamanı bekler onun yüreğine seslenmek için. Şansınız varsa sizin sesinizi duyar. Ve tabi yine şansınız varsa daha önce bilmeden yaptığı şeyi birdaha yapar. Yani sizin yüreğinize bu defa kendisi bile isteye seslenir. Eğer ki şansınız yoksa ne sizin yüreğinizin sesini duyar ne de arkasına bakıp hangi uçan kuşun kanadını kırdığına bakar.
Burada belki sizin suçunuz yoktur. Sevmek zor iş. Ve kimi seveceğini seçmek de bir o kadar zordur. Ama onun da suçu yoktur. Ya sevilecek biri değildir ya da daha önce çok sevilmiştir. Kimse bilemez. Zaten ondan sonrası hep bir gönül davası. Belki mutlu biter belki mutsuz...
Şimdi ben buradan yüreğine sesleniyorum sevdiğim. Yüreğimle değil bu defa. Buradan yazarak sesleniyorum bildiğim o masum kalbe. Duy sesimi sevdiğim. Sonra ses ver yüreğinin en derininden bana. Duymaya hasret kaldığım o sesi şimdi dinlet bana. O derinlerden ben çıkarayım seni. Gün yüzünde yüzüne doya doya bakayım. Sonra hiç kalbinden çıkmayacağımı bir daha hissettir bana. Avucunu aç, bak bana ve avucunu bir daha hiç kapatma. Sesini duyuramayacak kadar sıkma ellerinle kalbimi. Mutlu olmak zor değil. Belki benim ütopyam da budur. İmkansız haylallerimden sıyrılamıyorum bir türlü, ne yapayım işte. Neyse sevdiğim, sen duysan da duymasan da buralardan yüreğine sesleniyorum. Hala seni sevmekten vazgeçmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
Non-FictionGüzel olan Eylül değil Eylül'le gelenmiş meğer. Ben sadece mevsimine aldanmışım.