İnsan, adına şiirler, sözler yazdığı birini öldürme girişiminde bulunuyor. Bu iğrenç bir duygu. Çünkü onu öldüremezse kendisini öldürüyor. İnsanın kendi içinde katil olması gibi kötü bir his bulabilir misiniz?
Kalbinin hangi semtini bombalayacağını bilemiyor insan. Kalbimi darmadağın ediyorum ama ne fayda. Ne olacak ki sonra? Kırık dökük harabeleri kim kaldıracak yüreğimden? Kim kaldıracak onca enkazı bu yıkılmış semtten? Daha kaçıncı kez öldüreceğim toprağa verdiğim bu çocuğu? Daha kaç kez yok sayacağım yok olduğun Eylül'leri?
Aklımda bir sürü karmaşık soru... Ve biliyor musun? Bunlar kendime sorduğum son soru. Geriye kalan sadece on iki ayda bir Eylül oldu. O da zaten sensizlikten ıssız.
Eylül daha bitmedi ama Eylül'ü sevme sebeplerim bitti. Aslında Eylül bahanesiydi bu aşklı mevsimin, ben sadece seni sevmiştim. Hatta yıllarca sevmiştik birbirimizi. Yıllandık. Yıllandıkça eskidi aşk şarabımız. O şarabı içmek yaşamak mı yoksa ölmek mi? Bu soru amaçsız ve artık bizim için çok gereksiz. Bilirsin ki yaşamak seninle olmuyor. Ölmekse bu aşkın en mutlu sonu ve en kolayı. Çünkü biz ölsek aşkımız ölmeyecek. Dahası Eylül ölmeyecek. Ama sen ve ben yani artık 'biz' diyemiyorum ama ikimiz beraber ölmeliyiz. En azından sen ölmüyorsan, beni öldür çocuk. Boşa gitmesin sevmelerim.
"Bak her tarafta kan değil özlem birikti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
Non-FictionGüzel olan Eylül değil Eylül'le gelenmiş meğer. Ben sadece mevsimine aldanmışım.