Kabus

791 60 4
                                    

     Saçma bir bakışma yarışına girdik. En sonunda tekrar önüme dönmeyi başardım. Garson gelip su servis edip menüyü bırakana kadar sessizdik. Ilk suya uzanıp bir yudum aldım, ve menüye bakınmaya başladım.

    "İstersen kalkabiliriz."

     Savaş'a cevabımı başımı menüden kaldırmadan verdim.

    "Hayır. Yemek yemeye geldik. Rahatsız oldularsa onlar gitsinler."

   Savaş başka bir şey söylemek istediyse de sustu. Yemekleri sipariş edip beklerken sırtıma değen bakışları hissediyordum. Savaş'ın da oraya baktığını fark ettim. Biz böyle bir tesadüfe nasıl maruz kalmıştık?

    "Burayı sen seçtin değil mi?" Dedim.

    "Hayır. Yani ben ayarlayacaktım ama işim çıktı, asistana söyledim." Bir an durakladı. "Bilerek seni buraya getirdiğimi düşünmedin herhalde?"

   Utanıp başımı eğdim. Gerçekten çok saçmaydı ama şüphemi saklamak gibi bir gayrette de bulunmadım.

    "Sen onu düşünmeyi bırak falan diye konuştun ya. Acaba bana bir şey mi göstermek istiyorsun diye düşündüm."

   "Yani söylemimde haksız değilim. O senin kadar bile rahatsız değil şu an. Ama böyle adice bir şey yapmam ben. Her şeyden önce seni üzecek bir şey yapmam."

   "Haklısın. Özür dilerim." Deyip eline uzandım.

   Geri çekmeye fırsat bulamadan tutup, baş barmağıyla üstünü hafifçe okşadı. Gereğinden fazla tutunca nazikçe çekmeyi düşündüm ama zaten siparişler gelince gerekte kalmadı.

    Savaş yemeği yerken sos gömleğine damladı. Fark etmedi ve aynı sosa banarak tekrar yemeğine ağzına attı. Gülüşümü saklamaya çalıştım ama pek başarılı olamadım.

    "Ne?" Dedi sonunda.

    "Çok istahlısın." Peçete alıp ağzını sildi.

     "Nasıl yani? Çok mu kaba duruyor?"

    Yanlışlıkla sesli bir kahkaha attım. "Hayır hayır. Ama üzerine sos döküldü onu bile fark etmedin."

   Hemen gömleğine baktı ve suratı buruştu. Ne kadar düzenli ve titiz biri olduğunu biliyordum zaten bu yüzden komik gelmişti. Birden ayaklanınca kendimi suçlu hissettim.

    "Kalk diye demedim. Zaten çok belli değil."

    "Yok. Gördüm şimdi sinir olurum."

     "İyi de o öyle çıkmaz ki, daha kötü yaparsın."

     "Ben yine de bir deneyeyim." Deyince daha da kötü hissettim.

    Köşeyi dönüp gözden kaybolunca aklım yine arkamda kalan masaya kaydı. Savaş konuşurken unutuyordum. Arkam dönük olduğu için bir şey de göremiyordum ki. Keşke buraya oturmasaydım. Evet bunu bile düşünecek kadar zavallıydım.

   Düşüncemi yanımdan siyah düz takımıyla geçen Poyraz bozana kadar. Benden tarafa bakmadan geçip, tuvaletlerin olduğu köşeyi hızlı adımlarla döndü. Savaş'ın peşinden gidiyor olamazdı değil mi? İstemsizce arkama bakınca, Linda'nın da şaşkın Poyraz'ın arkasından baktığını gördüm. Anlaşılan bir anda kalkıp gitmişti.

   Peşlerinden gitmeli miydim? Kavga etmezlerdi herhalde? Poyraz'ı kestiremiyordum ama Savaş asla kaba kuvvet insanı değildi. Bu da beni daha çok korkuttu. Çünkü Poyraz canını yakabilirdi. Bu da beni yine aynı soruya götürdü. Neden? Garsona el işareti verince yanıma geldi. Şu an seçebileceğim en mantıklı yol buydu galiba.
 
        🎲 

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin