Sana ihtiyacım var

707 47 0
                                    

Yola düşeli bir saatten fazla olmuştu. Haritada gösterdiğine göre daha bir o kadar yolum vardı. Hayatımda hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum. Şeytanın en büyük oyunu, insanları var olmadığına inandırmak derler, çok doğruydu. O kadar zaman gözümün önündeki düşmanı görememiştim.

Benim odama o girmişti. Burçak'ın odasına girmesi zaten zor değildi. Aptal gibi bunu araştırmamıştım. Masasını dağıttığım gün çerçevedeki fotoğraf olmasa, belki yine anlayamaz, aptal gibi vakit kaybederdim. Gerçi bir vakit de kazanmamıştım. Burçak o manyağın elindeydi, ona bir şey yapma ihtimali çok fazlaydı. Hatta yapmış bile olabilirdi.

Benim seni sevmek için sana ihtiyacım yok.

Böyle demişti bana. Karşımda dimdik durup yıkamadığımı, yıkamayacağımı göstermişti.

"Lütfen yine diren Burçak. Senin belki yok ama, benim sana ihtiyacım var."

🎲

Bacaklarıma doladığı ipi iyice sıkıp bağladı. Tekrar ayağa kalkıp yüzümü inceledi. Çenemden tutup yüzümde oluşan çürüğün izine bakmak için çevirirken elinden kurtardım.

"İtiraf edeyim, hiç fena değildin." Dilini şaklattı. "Ama senin spor için yaptığın şeyi ben kendimi savunmak için yapıyordum."

Geçip askıdaki kıyafetleri aldı. "Çağla." Deyince bana döndü. "Annemi de mi sen öldürdün?"

Gülümsemesi soldu. "Arabaya onun bineceğini bilmiyordum. Baban için koydurdum. Her şeyden habersiz saf bir kadındı o. Üzüldüm ölümüne."

"Pislik. Niye yaptın bunu? Neden?!" Göz yaşlarıma hakim olamadım.

Sıkılmış bir ifade takınıp elbiseleri elinde iki kat yapıp yanıma gelip eğildi.

"Şimdilik bilmen gereken iki şey var. Kalanını sevgilin gelince öğreneceksin." Tekrar doğrulup arkama geçip bu kez de kulağıma eğildi. "Adım Çağla değil. Ayşegül." Diğer kulağıma geçti. "Sen benim yaşamam gereken hayatı yaşıyorsun."

Kafamı ona çevirince burun buruna geldik. Gözlerinde alay vardı ama aynı zamanda da hissizlik.

"Neden bahsediyorsun sen?"

Şarkı mırıldanmaya başlayıp iç odaya girdi. Öfkeden deli gibi bağları çekiştirdim ama keşke yapmasaydım. Muhtemelen bağları daha da sıkmıştım. Ne demek istemişti? Ben niye onun hayatını yaşıyor muşum? Hem Poyraz beni nasıl bulacaktı ki?

🎲

Konuma geldiğimde önümde sık ağaçlar ve ileride Burçak'ın yeni arabası vardı. Arabadan inip auidinin etrafında dolandım. Duruş yönüne doğru yürümeye başladım, çünkü aklıma başka bir şey gelmiyordu. Amcamı aramak için telefonu çıkardım ama çekmiyordu.

Birkaç dakika sonra ahşap bir avcı kulübesi gördüm. Adımlarım daha da hızlandı, ilerleken ayağımın altında çıtırdayan kuru dal parçası unuttuğum sağ duyumu geri döndürdü ve yavaşladım. Sakin ve dikkatli adımlarla eve yaklaştım. Silah hala belimdeydi. Çıkarıp pencereye yaklaştım.

Pislik ve boya kalıntılarından içerisi zor görünüyordu. Ellerimden birini perde olarak kullanıp gözlerimi kıstım. Burçak içerde bir sandalyeye bağlı oturuyordu. İyi görünüyordu. Etrafımı tekrar kontrol edip kulübeye çıkan tahta adımları ağır ağır yürüdüm. Buna rağmen tahtalardan gıcırtı sesi geliyordu.

Bekleyip içerdeki sesi dinledim. Yavaşça kapıyı ittim, içeri adımımı atıp gözlerimi bağlı olan Burçak'a çevirdim. Başını kaldırıp bana baktı. Gözündeki şey şaşkınlıktan çok korkuydu, benim gördüğümse yüzündeki çürük iziydi. Silâhı indirip önünde yere diz çöktüm.

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin