Eksik

729 52 2
                                    

    Burçak'ın söyledikleri bir bir çıkmıştı. Tıpkı onun taklidi gibi bardak için Bediş söylenince gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Sofrayı toparlarken bu kez mutfağa girmesi engelleyememiştim ama neyse ki beğenmişti.

   "Temizlikçi geliyor mu buraya?" Dedi bardakların olduğu tepsiyi tezgaha koyup.

   "Evet. Haftada iki gün."

   "Buraya gelmeyi nasıl kabul ediyorlar ki?" Diye sessizce mırıldandı. Makinenin kapağını açtı.

   "Ben yaparım. Bırak sen." Sert bir bakış atınca ellerimi kaldırıp tezgaha yaslandım. "Ee sen nasılsın?"

    "Eh işte." Diye iç çekti.

    "O ne öyle? Amcamlarla mutlu değil misin?"

   "Ben onlarla mutluyum da..." son çay fincanını da koyup makineyi kapattı. "Onlar bu aralar hiç iyi değil. Niye olduğunu da anlarsın."

    "Bediş lütfen. Onları sevmeni anlıyorum. Ama benim haklı sebeplerim var."

   "Selçuk bey, Serhat bey'i ve Hülya hanımı öldürtmüş." Bağladığım kollarım açıldı. "Buna nasıl inanırsın? Ben gözümle görsem yanılıyorum derim. Babanla Selçuk bey birbirini çok severdi. Aralarında hiç sorun yoktu ki."

   "Babamın hisselerini almış. Babamda bunu öğrendi. Bir dönem kavgalılardı. Sen de hatırlarsın." Dedim çünkü ben seslerin yükseldiğini çok iyi hatırlıyordum.

    "Her kardeş kavga eder. Siz de çocukken çok kavga ederdiniz Burçak'la."

   Burçak'la bana hala abi kardeş muamelesi yapılınca yumruğumu sıktım. Ben onun abisi değildim. Biz kardeş değiliz.

   "Biz çocuktuk. Onlar kocaman insanlardı."

    "Ama araları düzelmişti. Çok uzun sürmemişti. Hem Selçuk bey'i yıllardır tanırım. O karıncayı bile incitmez."

    Bugün o adamın kanlar içinde yatışı geldi gözümün önüne. Kaçan kişi amcam olamazdı ama tanınmamaya da çalışıyordu. Burnuna kadar örtmüştü yüzünü. Cinayet üzerime kalmasın diye kimse görmeden oradan kaçmak zorunda kaldım.

   "Neyse ne Bediş. Bu bizim aramızda. Sen bunlar için canını sıkma."

   Yüzü düştü. Mutfaktan çıkınca onu takip ettim. Burçak pencereden dışarı bakıyordu. Bediş doğrudan askıya gidip çantasını aldı.

    "Burçak hadi gidelim."

    Bediş bana bozuk atıyordu anlaşılan. Yanına gidip omuzlarından tutup, tombul yanaklarından öptüm.

    "İyi ki geldin."

    "Çok ıssız burası. Kapını pencerelerini iyice kitle. Alarm var mı?"

    Kahkaha attım. "Var merak etme."

    Burçak'a baktı tekrar. Bir yere bakakalmıştı. Kaşları çatıktı ama gözleri doluyor gibiydi. Baktığı yeri sonra fark ettim.

    "Burçak hadi kızım."

    "Geldim."

   Bediş dışarı çıktı. Burçak kapıya giderken yakaladım kolunu. Önce koluna sonra bana baktı.

   "Yanlışlıkla oldu. Elim çarptı." Cam heykelleri kastederek.

    Hiçbir şey söylemeden elimi kolundan itip dışarı çıktı. dönüp tekrar bakmadı bile. Araba uzaklaşana kadar baktım arkasından.

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin